Varoluşsal Kaygını Dinamiği -2-

Varoluşsal Kaygını Dinamiği -2-

İnsan ölümsüzlüğünün mucidini arıyor. Bu modern insanın en ciddi kayıp ilanıdır. Kayıp olan şey ne aşk, ne mal, ne ahlak, ne erdemdir. Kayıp olan şey ne olursam olayım nasıl olursa olsun hayatın ortasında kalakalmak. Hatta çakılmak mekânın öneminin kıyalara itilmesi pahasına. Peki, nedir bu pervasızca hayatta kalma arzusu. Yaşama şehveti. İnsanlar ölür değerleri telef olur diyor ünlü filozof Nietzsche. Ölümün tercih olduğunu anlatırcasına. 

 Hayata ulaşabilmek bunun tarifsizliğini ancak ölümün kaçınılmazlığı izah eder. Ulaştığımız her şey aynı zaman da ulaşılan şeyin miadının dolduğunun da habercisidir. Yaşamdaki tüm hazlarımızın normalleşmesini ölüm engellemektedir. Bir tedirginlik halidir ölüm. Bilincin bilenmesidir.

Ölüm düşüncesi, modern insanın kendisine yabancılaşmasıdır. İnsan dünyaya geldiğinde düşüncenin dehşetinden habersiz olarak gelir. Ve önce güvende olabileceği kucağı arar. Bulduğu bu kucak anne kucağıdır. Yaşam serüvenine katıldığı bu güvenlik simidini terk etmesi gerektiğini anlar ve başlar kendini eşelemeye. Eşler eşeler ve ulaştığı yer yalnızlık mekânıdır. Ve başlar tutunacak dalları aramaya başlar. Bazen bir kadın olur bazen mal olur bazen şehveti olur bazen sivilceleri olur bazen saçının rengi olur ve indirger hayatı indirgeye bildiği yere kadar.

Kaçamak hayatlarda bulmazsınız ölümün izini. Sonuna yaklaşmakta olduğunu bile bile, attığı her adımı aldığı her nefesin yaşamın terkini onaylayan bir imza olduğunu gerçeği ile her an yüzleşir fakat bu yüzleşme onu yeni heyecanlara sürükler. Yaşanılan heyecanların neyin yerine konulduğunu düşünmeye bir an gayri ihtiyari dahi düşünse,  hemen anlamsızlık ve zeminsizlik travmasından kurtulmanın yollarını arama başlar.

Tek olmak ve bunların hepsini tek düşünmek kaçmanın da tek olduğunu öğretir bize. Biz aslında tüm bağlanmalarımızı kendimize sırt dönmekle başarabiliyoruz. Dünyaya gelirken tek geliyoruz. Dünyayı terk ederken tek terk ediyoruz. Ama yaşarken teklik bize hiçbir şey olmadığımızı da gösteriyor. Tek başımıza başladığımız hayat serüvenine yüzlerce vagon takarak koyuluyoruz yola ve fakat bunlarını hepsi bizi terk ediyor sona geldiğimizde. Bunu hepimiz bilmekteyiz bu birçoklarımız tarafından dile getirilmiştir. Ama bunun öyle tatlı ve aldatmacı yüzü vardır ki bununla baş etmek sancılar yaşatır bize. Modern insan sancıların üzerine merhem olarak koyar tüm yaşantılarını. Anı yaşamanın tüm şifrelerini çözmüştür modern hayat. Peki ya yaşamadıklarımız, yaşadıklarımızın yanında suratsız bir resim olarak kalır. Bu suratsız resim ya da bu yaşamadığımızın adı kanımca  ‘ÖLÜM’ dür. Ama ölüm her tarafımızda dolaşmakta. 

Saygılarımla.

Bu yazı toplam 615 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi