1. YAZARLAR

  2. Maruf BEÇENE

  3. HOLİGANİZM FUTBOL VE ŞİDDET OLGUSU
Maruf BEÇENE

Maruf BEÇENE

Yazarın Tüm Yazıları >

HOLİGANİZM FUTBOL VE ŞİDDET OLGUSU

A+A-

Bu konuyu özellikle seçmedim. Genç Dergisi bu ay ki kapak dosyasında Futbol ve şiddeti konu aldı. Holiganizm ve Futbol terörü hakkında yöneltilen sorulara vermiş oldum cevapları Hazır EURO 2008 devam ederken ve futbol gündemi sıcakken bana ayrılan köşede siz değerli okuyucularla paylaşmak istedim. Umarım yararlı bir paylaşım olur.

Holiganizmi psikolojik açıdan nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Önce Holiganizm kavramını tanımlamak daha sonra holiganizmin tarihsel seyrine bakmak psikolojik dayanakların anlaşılmasına katkı sağlar. Holiganizm en yalın ifadeyle spordaki terördür. Seyircilerin maç öncesinde, maç anında ve maç sonrasında güçlü bir kitle psikolojisi eşliğinde çevreye vermiş oldukları sözlü yada fiziki zararların yani taraftar agresyonunun (şiddetçiliğinin) genel bir ifadesidir. Görünürde futbol maçını seyretmek günün ya da haftanın stresini atmaya aracı olan sıradan bir etkinliktir. Ancak sosyal etkinlikler görünürdeki anlamının dışına çıkarak zamanla yeni işlevlere kapı aralayabilir ya da etkinliğin temel misyonunda yön değişikliği söz konusu olabilir. Bu değişikliklere bazen bireysel eğilimler neden olur bazen de siyasal organizasyonların propaganda ihtiyacı sebep olur. Avrupa da spordaki şiddet 19. YY sonlarından 20. yy son çeyreğine kadar ağırlıklı olarak siyasal- ekonomik ve etnik temelli şiddet unsurları barındırıyordu. 20. YY son çeyreğinde bu etkenler hala söz konusu olsa da bireyin düşünce dünyasındaki değişimler, sosyal aidiyet, aile kavramında -yüzyılda kontrolsüz değişime bağlı olarak ortaya çıkan- yapısal farklılaşma holiganizmin genişlemesine neden olmuştur. Artık Holiganizm kişinin iç dünyası tarafından tetiklenebilen bir sorun olarak ortaya çıktığından, psikoloji ve psikiyatrinin de ilgi alanına konu olmuştur. 

Futbolun vatanı olarak kabul edilen Britanya Krallığında holiganizm kurumsal ya da örgütlü bir yapı içinde ifade alanı bulmuştur. Britanya Krallığında ki taraftarların kulüp seçimine bakıldığında genel yapı şu: Bir kulübe taraftar olan bireyler sosyo-psikolojik-ekonomik özellikler bakımından birbirine benzemektedirler. İrlanda’nın bağımsızlığını savunan kulüpler var ve taraftarlar aynı savunu etrafında birleşmişler. Bununla beraber Katolik mezhebine aidiyetin ifadesi olarak ön plana çıkan kulüpler olduğu gibi karşıtı olarak Protestan kulüpler de var. Ayrıca varlıklı kişilerin desteklediği kulüplere rastlamakta mümkün. Bu yapı dışarıdan bakıldığında bariz bir şekilde görünmektedir. Hakeza ispanyada ki kulüplerde etnik ve bölgesel aidiyet kulüp taraftarlığı tercihinde önemli bir rol oynamaktadır. Barcelona Katalanlarla, Athletic Bilbao Bask bölgesiyle, Real Madrid ise egemen sistemle paralel olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde de futbol terörünün oluşmasında benzer manzaraları görmek -Avrupa kadar yaygın olmasa da- mümkündür. 1967 deki Kayseri - Sivas maçında Alevi - Sünni çatışmasında 40 kişi hayatını kaybetmiştir. Diyarbakır – Yozgat maçında Kürt -  Türk çatışması, Elazığ – Bingöl, Konya - Diyarbakır maçlarında benzer nedenleri görmek mümkün.

Etnisite, ekonomi ve mezhepler tarih boyunca savaşların en güçlü gerekçesi olmuştur. Bu unsurlarda ifade şeklinin en etkilisi şiddettir. Bu nedenler statlara yansıdığında, holiganizmin tarihsel dayanaklarının izahı olarak düşünülebilir. Soruda ifade etmiş olduğunuz psikolojik dayanaklar ise holiganizmin bireysel ve kişilik yapılarıyla ilgili boyutun analiz edilmesiyle açıklanabilir.

Kazanma tutkusu ve üstünlük insanlık tarihi boyunca hep varlığını göstermiştir. Savaşlar ve spor, bir ölçüye kadar, insanlığın insan üzerindeki egemenliğine olan tutkunluğunun kurumlaşmış şeklidir. Birey gücü ölçüsünde üstünlük davranışları sergiler. Gücünün yetmediği durumlarda kitlesel güce dahil olarak egemen ve baskın olma taleplerini sürdürür. Bu talep arayışı bireyin kişiliğine göre farklılık gösterse de normal olan her insanda bu arayış vardır. Aslında hepimiz bir yönüyle üstün olma eğilimi içindeyiz ve bu eğilim birçok davranışımızın temel tetikleyicisidir. Bu üstünlük arayışının spordaki şiddete yansıması konusunda ise şunları söyleyebiliriz. Sporda şiddete yönelen kişi saldırganlığa eğilimdir. Aslında İnsanoğlu saldırganlığa eğilimlidir. Psikanaliz bu güdünün çok güçlü temellere sahip olduğunu ve birçok davranışın ortaya çıkmasında tetikleyici bir işleve sahip olduğunu iddia eder. İnsanın saldırgan eğilimleri tarihsel gerçeklik tarafından da onaylanmaktadır. Tarihin hemen her döneminde insanoğlunun savaş olgusuyla yaşaması bu gerçekliğin en belirgin ispatıdır. Nitekim toplumsal kurumların (Aile, devlet, din, okullar… vb) başat işlevleri arasında bireyin rehabilite edilmesi gelmektedir. Eğitim kavramının tanımında yer alan “Bireyin toplumsallaştırılması süreci” işlev olarak şiddet eğilimli kişiyi topluma kazandırma ve kültürel normlara uymaya hazırlamayı esas alır.

Saldırganlık tabii bir gerçeklik, sosyal kurumların işlevi ise bu gerçeklik karşısında bireye bir normsal anlayış kazandırma ve toplum içinde daha uyumlu olmasını sağlamaktır. Sosyal ve eğitim kurumlarının İşlevi bu olduğuna göre insanlar neden statlarda şiddete başvuruyor? Ya da neden şiddeti bir ifade aracı olarak kullanıyor? Bu soruların yanıtlanması sorunun daha iyi anlaşılmasına katkı sağlar.

Sporda şiddet varsa bu öncelikle bireyin toplumsallaştırılmasını amaç edinmiş kurumların (Aile ve Eğitim kurumlarının) işlevlerinde bir sorun olduğunu göstermektedir. Buda bireye verilenle bireyin ihtiyaç duydukları arasında bir uyumun olmadığını göstermektedir. Bu noktada bireysel rehabilitasyon kadar kurumsal rehabilitasyona ihtiyaç duyulduğunu söylemek mümkündür. Aslında söylenecek çok var. Ancak biz sorunun çerçevesine sadık kalarak psikolojik etkenlere dönecek olursak şunları söylemek mümkün:

-         Her sorunda sık sık ifade edilen Ailedeki ilişki biçimi holigan davranışların ortaya çıkmasında da etkilidir. Holiganizm bir şiddet ifadesidir. Ailede şiddet gören dışlanan birey bir taraftar olarak kendini ifade etme yönteminde şiddeti kullanabilir.

-         Çağımızın insanı yalnızdır. İç dünyasında bir arayış var.  Kendini ifade etme gereksinimi duymakta ve bu ifade şeklini en gür biçimde dillendirebileceği ortamlar aramaktadır. Bu ortamların en ulaşılabilir olanlarının başında spor gelmektedir.

-         Kentleşmeyle beraber insanlar daha çabuk yorulmaya başladılar. Kentin gerginliği sürekli insanı stres altında bırakarak olumsuz bir enerjinin birikmesine neden olmaktadır. Biriken bu enerjiye Psiko-sosyal açıdan bakıldığında, bu enerjinin seyircileri günlük hayatlarının dışına çıkartarak taraftarların farklı kimliklerle bu faaliyetlere katılmasına neden olduğunu görmekteyiz.

-         Birey taraftar kitlesi içinde kendi kimliğinden sıyrılarak kitle psikolojisiyle hareket etmektedir. Kitle içindeki tahrik edici eylemler bireyin içindeki şiddet olgusunu harekete geçirerek şiddet davranışının sergilenmesine neden olur.

-         Şiddet içerikli filmlerin, şiddet araç gereçlerinin ( silah, bıçak… vb ) rağbet gördüğü bir gerçektir. Bunun farkında olan medya grupları (spor medyası) içeriğinde provokasyona ve seyirciği tahrik etmeye dönük ifadelere çok sık ve fazla yer vermektedir. Kitle iletişim araçlarının bireyin davranışlarını etkilediği gerçeğinden yola çıkarak medyanın bu noktada büyük bir etkiye sahip olduğunu görmekteyiz.

-         Medyayla beraber son dönemlerde internetin de spordaki şiddeti önemli ölçüde etkilediğini söyleyebiliriz. Örneğin kişisel sitelerde ve mail gruplarında karşıt taraftarların söz düelloları içeriğinde küfürlü ifadeler barındırmakta ve şiddeti özendiren söylemlere sık sık yer verildiği gözlenmektedir.

-         Alkol tüketimi holigan davranışların ortaya çıkmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bilincini yitiren birey şiddete daha açık olabilir ve şiddeti tetikleyici davranışlar sergileyebilir. Örneğin Alkollü bir Glasgow Rangers taraftarının Katolikleri hedef alan bir pankart açması Celtic taraftarlarının şiddete başvurmasını tahrik edebilir.

- Kezman kendisini İsa'nın misyoneri gibi görüyor. Mısır'da bir takım, gol attıkları zaman topluca secde ediyorlar. Bu tür tutumlar sizce nasıl okunmalı?

Futbol ile din arasında özel bir bağ kurmanın çok isabetli olduğunu söylemek bence biraz zor. Din olgusun futbolda ifade bulmasının temeli insanların Yaratıcıdan kendilerine yardım etmesinin (Duanın) ifadesidir. Ancak bu sadece sıradan basit bir dua olarak düşünüldüğünde tespit çoğu zaman yetersiz kalabilir. Örneğin İskoçyada Celtic ve Glasgow Rangers takımlarının taraftarlarında bir mezhepsel -dinsel farklılık söz konusudur. Celtic takımı Katoliklerin, Glasgow Rangers takımı Protestanların

takımı olarak bilinmektedir. Birçok Avrupalı takımın formasında haç işaretini görmek mümkün. Bu, dinin yaşamın her alanında ifade bulabileceğinin göstergesidir. Biraz önce özel bağ yok derken söylemek istediğimiz bu ilişkinin parti seçiminden arkadaş ortamına, kişilerin oturacağı semti tercihine kadar yaşamın birçok alanında mevcut. Sadece futbola özgü değil.

Kejman futbol aracılığıyla İsa’nın öğretilerini yayma amacındaysa, Mısırda ki futbolcular gol sonrası secdeye kapanarak islam’ın her alanda var olabileceği mesajını verme amacını taşıyorlarsa bu tutum ile model kişinin etkileme gücü arasında bir ilişkiden bahsedilebilir. Futbol aracı kılınarak düşüncenin propagandası yapılmış olur.

- 2007'nin Kasım ayında,  Fenerbahçe Teknik Direktörü Zico, "Türkler futbolu sanki bir din seviyesine çıkarıyor. Bu zaman zaman beni korkutuyor" demişti. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Futbolla yatıp futbolla uyanan ve azımsanmayacak bir kesim var. Gündelik işlerini futbola feda eden, hayata futbol yada tuttuğu takımın penceresinden bakan futbolla ilişkisi varlık nedeniyle özdeşleşebilecek bir kitle var. Tarih boyunca insan hayatında en büyük etkiyi dinler bırakmıştır. Dolayısıyla bir insanın tercihlerindeki abartıyı ifade etmek için bu tür bir benzetme yapılabilir. Zaman zaman çevremizi gözlemlediğimizde taraftarların futbola yüklediği anlam gerçekten çok abartılı ve çoğu zaman yaşam verimliliğini olumsuz etkiliyor. Düz bir açıdan bakıldığında maç seyredilir ve seyir anında kişi bunan zevk alır. Zico’nun gözlemleri bu ilişkinin dışına taşınmış olan bir taraftar kitlesinin varlığını fark etmesiyle ilişkilidir.

- Hakan Şükür'ün sözlerinden sonra gelişen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu tabloyu nasıl okumak gerekiyor?

Hakan Şükür olayı bir medya grubunun tamamen çarpıtmasıdır. Bu grup Mahalle baskısını, Türkiye Malezyalaşıyor mu? Tartışmasını başlatırken neyi amaçladıysa Hakan ŞÜKÜR olayında da aynı şeyi amaçlamıştır. Hakan ŞÜKÜR’ün Kutlu doğum etkinlikleri çerçevesindeki dilek ve temennilerini futbolun siyalaşması olarak yorumlamanın mantıklı bir izahı yok. Çünkü şiddetin önlenmesine dönük ve mutlak surette desteklenmesi gerek bir düşünceyi böyle bir noktada yorumlamak olsa olsa kastidir.

— Taraftarlık ve dindarlık arasında bir bağ olabilir mi?

Elbette bağ vardır. İran - Amerika maçında Müslümanların çoğu İran’ı destekledi. Yukarıda değindiğimiz örnekte olduğu gibi Avrupa’da bazı takımların dinsel bir kimliği var. Bunu dinin ve futbolun tabiatının birbiriyle uyumlu olduğu şeklinde yorumlamak yerine dini propaganda için ya da dini inancın daha gür bir şekilde ifade edilmesi için futbol ifade alanıdır. Din ise ifade edilendir.


— Ölümüne futbol gibi sloganlar var. Futbol sevdası modern dünyada herhangi bir boşluğa tekabül ediyor mu?

Ölümüne Futbol sloganı heyecan ve kitlesel ruh halinin abartılı ifadesidir. İfade düzeyinde kalmasında sorun yok. Annelerin çocuklarına “Sana kurban olurum” derken bir sevgi abartısından bahs edildiğini görürüz. Anneler kurbanda olabilir. Ancak o anki ifadenin temel amacı kurban olmak değil. Ancak futbol ölüm gibi sonuçları oluşturma potansiyelini her zaman taşıdığından tedbirli olmak gerekir. Futbol sevdası ise çok değişkenlidir. Bunu stres ve gerginliğin boşaltımı olarak düşünebileceğimiz gibi, yaşamımızda derin bir anlam boşluğunu doldurmanın arayışı olarak da düşünülebiliriz. Futbol sevdasında ki abartı yalnızlığımızın ifadesi, gerginliği deşarj etmenin yoludur.

Bu yazı toplam 26041 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum