Tarık TUFAN

Tarık TUFAN

Hayallerimiz bekler sanıyorduk bunca zamandır

Hayallerimiz bekler sanıyorduk bunca zamandır

Trafik ağzını kocaman açmış, ince ve korunmasız ruhlarımızı emmek için bizi bekliyor. Usulca ve çaresiz ruhlarımızı teslim sıramızı beklerken sanayi devrimin gürültülü kalabalığında, kafamı dolmuşun camına yaslıyorum yorgunluktan. Bir anda, yolun kenarında duran pembe renkli, üstü açık Amerikan arabası dikkatimi çekiyor. Arka koltukta saçlarını rüzgara salmış iki kadın oturuyor.

Kısa bir şaşkınlıktan sonra bir reklam arabasını olduğunu fark ediyorum. Bunun için pembe zaten, bunun için üstü açık, bunun için arka koltukta iki şuh kadın oturuyor. Fark edilmek için, bakışlarımızı bütün yorgunluğuna rağmen, kendi yarattığı kurgusal dünyaya çevirebilmek için.

Biraz ileride bir tane daha araba var. Bu kez uzun, upuzun bir limuzin. O da pembe. Renkli camından ayırt edebildiğim kadarıyla o arabanın da içinde kadınlar oturuyor. Başım dolmuşun camına yaslı. Ruhumu emiyor kalabalık ve gürültü. Sonra pembe iki minibüs daha yolun kenarında. Pembeler, kadınlar, arabalar...

Başım dolmuşun camına yaslı. Ruhumu hırsla emiyor kalabalık ve gürültü. Arabaların üzerinde aynı reklam sloganı yazılı; ìHayal Beklemez!î Başımı camdan kaldırıyorum. Bir reklam sloganının buyurgan ve mekanik ses tonu, eline geçirdiği kalın bir sopayla zihnimdeki bütün kristal cümleleri hiç düşünmeden paramparça ediyor.

Modernizm, kapitalizm, endüstriyel toplum, amerikan arabaları, röfleli saçlar, şuh kadınlar, Keynes, Adam Smith, otomasyon çağı, mekanik gıcırtılar, reklam verileri toplaşmışlar, babaannemin kucağında dinlediğim masallardan beridir özenle biriktirdiğim, bir kenarda beklettiğim hayallerim üzerine, estetik fontlarla yazılmış laflar ediyorlar.

Hayal beklemez! Böyle buyurdu aç gözlü yüzyılımız. Beklemeye tahammülü olmayan, cebine girmemiş, hesap defterine işlenmemiş, kredi kartı ekstresinin kutsal satırlarında yer bulamamış şeylerin varlığına anlam yüklemeye tenezzül etmeyen modern zaman müritleri böyle buyurmuşlar. Oysa hayal bizatihi bekleyen bir şeydir.

O kadın hep beklediği için hayaldir. Onu hayal kılan şey de beklemesidir değil midir zaten? Bir hayalin bekleyemeyecek kadar acelesinin olması modernliğe dair trajik bir durumdur. Beklemeyen hayal, artık insanın yüreğinden, aklından uçup gitmiştir.

Beklemeyen bir hayal, gözü dönmüş, aklı başından gitmiş bir anne gibi kendi yavrusunu katleder. Beklemeyen bir hayal artık korunaklı bir sığınak olmaktan çıkmış, gara nefes nefese gelmiş bir yolcuyu görmezden gelen kondüktör olmuştur.

Kendi kendime söylenmeye devam ediyorum ruhumu çekiştiren trafiğe aldırmadan; hayal bekler, hayal bekler, beklediği için hayaldir onca şey. ìİnsan bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşarî diyordu Yahya Kemal. Çünkü o da biliyordu sadece hayallerin her daim bekleyecek kadar müşfik olduğunu.

Yahya Kemal, doğduğu coğrafyanın kısa bir sürede başka sınırların gölgesinde kaldığını görüp, sonra hayallerine tutunup, düşmemeye çalışan sürgünlerden biri çünkü.

Kendisini bekleyecek kadar şefkatli bir hayalin ne kadar kıymetli olduğunu iyi biliyor.

Bütün sürgünleri gibi, akan hayatın...

Bu yazı toplam 16802 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tarık TUFAN Arşivi