Tarık Muzaffer

Tarık Muzaffer

ERTUĞRUL ÖZKÖK NE KADAR İNANDIRICI

ERTUĞRUL ÖZKÖK NE KADAR İNANDIRICI

Ertuğrul Özkök bugün Hürriyet gazetesinde Prof. Dr. Atilla YAYLA tarafından kendisine gönderilen bir mektubu taşımış köşesine. Ertuğrul Özkök, Prof. Atilla Yayla’nın Herald Tribune Gazetesi’nde yayımlanan iki cümlesinden hareketle şu soruyu sormuş? "Laikler, dindarlara düşman mıdır?" Ve ardından Prof. Dr. Atilla YAYLA kendisine yazdığı mektupta; “Radikal laiklerin veya laikçi-laisist diye adlandırılabilecek bazı kişilerin dindarlara karşı tavrının neredeyse bir ontolojik karşıtlık noktasına ulaştığını, böylelerinin adeta dindarların fiziksel varlığına karşı olduğunu ve dindarlar bir gün aniden buharlaşıp yok olsa çok memnun olacaklarını” ifade ederek Hurriyet Gazetesinden üç yazarın ismini de bu düşüncesine örnek olarak göstermiş.

Ertuğrul ÖZKÖK bu isimleri sansürleyerek Prof. Dr. Atillah YAYLA’nın mektubunu köşesinde yayımladıktan sonra cevaben şunları ifade etmiş. Bu isimleri Sansürlemesinin gerekçesi de Ertuğrul ÖZKÖK’ün ifadelerinde saklı;

“Onların isimlerini bilerek vermedim.

Çünkü şöyle düşündüm:

Bu ülkede, Sayın Yayla’nın gazetede kullandığı tabirle "adamantly" yani "katı" laikler tarafından yok edilmiş bir dindar ben hatırlamıyorum.

Ama "adamantly" yani fanatik dinciler tarafından "yok edilmiş" insanların uzun bir listesi önümüzde duruyor.

Anlayacağınız, arkadaşlarımı hedef göstertmek istemedim.”

Bu cevapta Ertuğrul ÖZKÖK’ün her zaman yaptığı ve yapmakta ısrara devam edeceğe benzeyen bir yaklaşımı var. “Sadece kendi düşünceni okuyucuya aktar gerisini kurcalama” İnsanların karşılaştırma yapabileceği olasılığını yada düşünebilme ihtimalini yok sayan özetle okuyucunun zihni algısını basite indirgeyen bir yaklaşımı var. Bunu hep yapıyor. İçinde bulunduğu medya gücünün temel gazetecilik algısı bu. Ne demek istediğimi örnekle açıklayayım;

Ertuğrul ÖZKÖK diyor ki; “Bu ülkede, Sayın Yayla’nın gazetede kullandığı tabirle "adamantly" yani "katı" laikler tarafından yok edilmiş bir dindar ben hatırlamıyorum. Ama "adamantly" yani fanatik dinciler tarafından "yok edilmiş" insanların uzun bir listesi önümüzde duruyor.”

Bu açıklamayı bir İslamcının ya da daha hafifleterek dindar bir muhafazakârın önüne koyduğunuzda Ertuğrul ÖZKÖK mantığına göre hiçbir açıklamaya kapı aralamayacak kadar keskin ve net bir tespit yapılmış. Bu noktada fazla söze hacet yok demek istiyor gibi bir özgüven var. Ama dindar birisinin bakış açısına göre ÖZ de bu değil KÖK te bu değil. Çünkü dindar kesimin “adamantly” laikler tarafından uğradıkları mağduriyetler yaşamsal önemi olabilecek kadar mühim ve binlerce listeye sığmayacak kadar uzundur. Ertuğrul ÖZKÖK bu listeden habersiz olabilir mi? Değildir. Ama bilip de bilmezlikten görüp de görmezlikten geliyor.Adamantly” laikler tarafından binler genç kız hala etkisi devam eden derin travmatik yaşantılara maruz bırakıldı. Bir çok genç kız üretimin bir parçası olmaya adayken tüketen birey olmaya mahkûm edildi. Vergi verirken ayrıma uğramayan bu insanlar vergi karşılığı alma hakkına sahip oldukları kamusal yararlanmadan sürekli dışlandı. Bu ülkede 28 Şubatın baş aktörleriAdamantly” laiklerdir. Mağduru dindar kesimdir. Sayın ÖZKÖK "adamantly" yani "katı" laiklerin öfkelerini görmek istiyorsa Nur SERTER’e yada Necla ARAT’ın yüzüne baksın. Psikolojinin bile tanımlamakta güçlük çektiği kronik bir kin yok mu? Dindar kesim ikna odalarının kurucusu Nur SERTER’in yüzüne yansıyan o kini hak edecek neler yaptı.

Bu ülkede “Katı Laik” kesim devlet erkinin tüm inisiyatifini arkasına alarak pervasızca keyfi yetki kullanımı yapmadı mı? Hep yöneten ve bürokratik güç sahibi olmadı mı? Dindar olarak göründüğü ve varsayıldığı için hala bir çok firmanın ürünlerinin askeri kurumlara giremediği gerçeğini görmezlikten gelemeyiz. Tüm bunlar kurumsal yada kitlesel anlamda yaşam kanallarının önünü kesmek anlamına gelmiyor mu? Yaşam alanlarını keserek insanların ontolojik aidiyetlerine set çekmek, hayattayken ölüm hissi yaşatmakla eşanlamlı değil mi?

Ertuğrul ÖZKÖK önündeki listeye baksın. Listedekilerin yüzde kaçı faili meçhul değil. Danıştay saldırısı düzenlendiği günkü Doğan grubu manşetlerine baksın. Saldırı İslamcılara mal edilip ayrı bir planın hesapları yok muydu? 

Artık insanların çoğu ERTUĞRUL ÖZKÖK’ü bilgi aktarıcısı olarak değil bilgi çarpıtıcısı olarak görmeye başladı. Atıp tutturabilir ya da tutturuyor gibi davranabiliriz. Bugünkü gücün rahatlığıyla yazıp okutabiliriz. Ancak dünyada değişim artık günlüktür. Güç devri bazen birkaç gün içinde yapılabiliyor. Bu süreçte hakikati gördüğü gibi aktarabilen kalemler daim ve kaim olabilir. Hazır okunuyorken güç elinizdeyken sizi yarına taşıyabilen bir basiretin ve ahlakın tarafında olmalısınız. Sayın Özkök siz asla haksızlığın ve mağduriyetin empatisini kuramazsınız. Siz ancak seçkinlerin uğradığı haksızlıklar için empati kurabilirsiniz. Son söz olarak Ertuğrul ÖZKÖK bana hiç inandırıcı gelmiyor. Empatisiz bir yaklaşımı var. Bakış açısı gittikçe hakikatin ÖZünden ve gerçeğin KÖKünden uzaklaşıyor.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileği ile…

 

Bu yazı toplam 6420 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Tarık Muzaffer Arşivi