Askerlik ve değişime karşı direnç
İleri yaşlarda rastlanan bir klinik durum yardır. Neofobi olarak tanımlanır. Yani yenilikten korkma. Odalarındaki eşyaların yerini değiştirme dahil hiçbir eşyasını atamama tarzı bir davranış sorunu yaşanır.
Çöp ev içinde yaşayabilmenin mantığında eşyaları, kuralları, yöntemleri kutsallaştırma eğilimi yatar. Kişi sevgi yatırımını onun için hatırası olan eşyalara yatırmıştır ve kişiliği ile bütünleştirmiştir.
Değişim talep edenlere çok kızan hatta düşmanı gibi gören zihin alt yapısı olan kişi bir ailede karar verici olabilir.
Değişimden korkan kişi aile şirketinin yetkili büyüğü ise aile birliğini koruyamaz. Çocuklar mutlu ve üretken olamazlar ve şirket ya dağılır ya da küçülür. Çünkü değişimden korkan kişi bütün gücünü ve enerjisini mevcudu korumaya harcar ve yenilikleri kaçırır.
Eğer değişime direnen Genelkurmay Başkanlığı ise neler olur?
Memluklular ve Karamanlılar geçmiş büyüklüklerinin ve saadet asırlarının verdiği gururla eski askeri yönetim sistemlerini yeterli gördüler. Kendilerini geliştirmediler. Sonuçta Osmanlıların teknik üstünlüğüne yenik düştüler.
Bugün bir askeri birliğe bakalım. Amerikan helikopteri, Alman tankı, Doğu Almanya hibesi G3 ler ve miğferler, sadece kıyafetler yerli.
Mayını döşeme yeteneği olmadığını itiraf etme ayrı bir fecaat. Emekli istihkam subaylarının kuracağı bir kaç şirket, Türk dedektör sanayii ve futbol metaforu ile ‘topu taca atmayan topa girme kararlılığı gösteren’ askeri bürokrasi mayınları rahatlıkla temizler.
Birincil görevi hudutlarımızı korumak olan Türk askeri gücünün sınırlara hakim olamaması mümkün ve kabul edilebilir değildir.
Dışa bağımlı ve çevik olmayan geri teknolojiler kullanmak ve sonra da kışlanın kapısına ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazmak. Övünme ile mutlu olmaya çalışmak bilimin yol göstericiliğine inanmakla örtüşmez ki.
Memlukluler ve Karamanlılarla yer değiştirmiş gibiyiz. Çünkü ordumuz 1940’ları saadet asrı olarak görüp kendisini yenilemiyor. Asıl işini bırakıp Kur’an Kursları ve ilahi okuyan çocuklarla ilgilenmiş. İslamofobia Bush’a uyar ama Başbuğ’a uymaz.
Askerlik süresini uzatmak gerçekçi mi?
İkinci övünme asker sayısı ile övünmedir. Orduyu güçlü yapan asker sayısı değil savaşma gücüdür. Kızılordu kendini yenileyemediği ve zamanın ruhunu okuyamadığı için yenildi. Yoksa sayı olarak dev bir güç halindeydi.
1979 yılında Işıklar Askeri Lisesi’nde görevde iken Teoman Koman paşa komutanımız idi, o tarihte Kurmay Albay idi. Bir sözünü hiç unutmadım; ‘Çocuklar 27 Mayıs’ın faturası polise çıktı, o tarihte polisi zayıflattık, şimdi de anarşiyi önleyemiyoruz’ demişti. Mamafih 12 Eylül 1980’den sonra her tarafa polis okulları açılmıştı.
Devletin iki silahlı gücü vardır polis ve asker. Güvenlik için ikisinin yardımlaşması gerekir.
Ancak askerlik kanununa bakıyorsunuz öğretmene 18 günlük askeri eğitimden sonra askerliğini kamu hizmetinde tamamlatıyorsuz ama polise veya doktora tamamlat mıyorsunuz, anlaşılır bir şey değil.
Eğer ordunun asıl görevi güvenliği sağlamak ise yapılacak şey polisi er yaparak verimsizce kullanmak değildir. Ama polisi askerin karşısında ezik yapmak istiyorsanız polisin maaşını kesip er yapıp kıtalarda yazıcılık yaptırırsınız.
Ancak amacınız ülke güvenliğine katkı sağlamaksa askerlik çağı gelmiş polisleri öğretmenler gibi 18 gün eğitimden sonra kamu hizmetine gönderirsiniz.
Böylece kaynağı verimlilik ilkesine uygun olarak kullanmış olursunuz. Eğer parasal kaynağa ihtiyacınız varsa yurt dışında çalışan işçilerimize tanınan hakları tanıdığınız bir sistem oluşturursunuz, kontenjanınızı ve yaş sınırını, belirlersiniz. Böylece parası olanın parası ile ordunun savaşma gücünü sürekli biçimde artırırsınız.
Eğer niyet Milli Güvenlik hizmeti değil bazılarının kızılelması olan 1940’ların saadet asrı ise durum değişir. Bu niyete göre düşünce kafalardaki despotizmi Kemalizm ile meşru kılmaya çalışmak yani Atatürk istismarcılığı ile kendi saltanatlarını devam ettirmek olabilir.
Eğer Ayışığı Sarıkız darbe girişimleri başarılı olsaydı, darbecilerin polisi jandarmanın emrine verip zayıflatacaklarını tahmin etmek zor değildi.
MSB’lığının inisiyatif alabilmesi
Sonuç olarak mayın temizleme konusunda Genelkurmayın suskunluğu çok anlamlıdır. İlk defa toplumda her kesimce canlı bir şekilde eleştirildi.
Aynı tarz da askerlik süresi konusunda hata yapılmamalı. Milli Savunma Bakanlığı inisiyatif kullanıp üç çeşit askerliği sistematize etmelidir. Kamu hizmeti, yurtdışı işçilerin verdiği hizmeti yurt içinde de standardize etmek ve klasik er eğitimi ile askerlik hizmetini yapmak gibi.
Genelkurmayın fikri alınır son kararı TBMM verir, herkese de ona uymak düşer. Ordumuz böyle daha güçlü olur.
Toplumu ile arasında duvar olan orduların güçlü olduğu nerede görülmüş ki?
Askeri liderlik önde gitmek değil yol açmaktır. Tarihte askeri topluluk hem kendisine hem de topluma böyle öncülük etmişti ve yeniliklerin öncüsü olmuştu. Değişimden korkan subay istemiyoruz.
NEVZAT TARHAN - HABER 7
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.