TRANSFORMAL NEFES TEKNİĞİ NEDİR?

TRANSFORMAL NEFES TEKNİĞİ NEDİR?
Amerikalı Judith Kravitz'in oluşturduğu 'transformal nefes tekniği'nin, nefes sisteminde stresle oluşan blokajları açarak, oksijenin vücutta kesintisiz dolaşmasını sağladığı öne sürülüyor...

Alerjik nedenlerle nefes darlığı çeken biri olarak, bir süredir duyduğum 'transformal nefes tekniği' seansları ilgimi çekiyordu. Televizyonda, seans sırasında ağlayan kocaman erkekleri görüp merak ediyordum. Bir gün bir arkadaşımla konuşurken, nefes terapisti Duygu Keçecioğlu'ndan bahsetti. Onunla birlikte bu işi deneyip, tecrübelerimizi de okurlarımıza aktarmaya karar verdim. Ve hiç ummadığım bir sonuçla karşılaştım. Yan tarafta, bizi de şaşırtan transformal nefes tekniği tecrübelerimizi bulacaksınız.

TRANSFORMAL NEFES TEKNİĞİ NEDİR?

35 yıldır Avrupa ve Amerika'da uygulanıyor. Kurucusu Amerikalı Judith Kravitz. Bu teknikle yaptığı şey nefes sistemindeki blokajları açarak, oksijenin vücutta kesintisiz dolaşımını sağlamak. Yapılan araştırmalar yetişkinlerin yüzde 90'ının nefes alma kapasitelerinin sadece yüzde 30'unu kullandıklarını gösteriyor. Bunun sebebi, yaşadığımız fiziksel ve duygusal travmalar sonrasında diyaframımızı her geçen gün daha az kullanmaya başlamamız.

Yapılan terapiler sonrasında kişi gün içerisinde farkında bile olmadan düzenli diyafram nefesi almaya başladığında, artan oksijen miktarıyla birlikte hem bağışıklık sistemi kuvvetleniyor hem de tüm organların sağlıklı çalışma kapasitesi artıyor. Tekniğin uygulanmasıyla kazanılan derin ve tam diyafram nefesi, fiziksel iyileşmenin yanı sıra hücre hafızamızdaki tüm negatif enerjileri temizleyerek zihinsel ve ruhsal bir dönüşüm de gerçekleştiriyor. Bizi engelleyen tüm bu negatif duygu, düşünce, korku ve endişelerden sıyrılmak, doğal olarak stresi ortadan kaldırıyor, kişinin kendisini özgürce ifade edebilmesini, daha cesur adımlar atarak yaşamını yeniden şekillendirebilmesini sağlıyor.

Migren ve fibromiyalji hastalıkları nedeniyle transformal nefes tekniğiyle ilgilenmeye başlayan Duygu Keçecioğlu ise sertifikasını Judith Kravitz'in düzenlediği 'nefes terapistliği eğitimlerini' tamamlayarak almış. Bir süre sonra tamamen iyileşen Keçecioğlu, "İki yıldır burnum bile akmıyor. Yaşadığım bu olağanüstü dönüşümü başkalarının da deneyimlemesine aracı olmak istedim," diyor. Keçecioğlu çalışmalarını Teşvikiye'deki Stüdyo Prana'da sürdürüyor. www.studyoprana.com

Gözümden yaşlar boşaldı (İrem Akıncı)

"Nefes al, nefes ver. Hep ağzından al. Karanlık, çünkü fokuslanman gerekiyor. Neye? Düşüncelerine. Oysa sen onlardan kaçmak için değil misin burada? Ama kaçmak olmaz, kaçmak istiyorsan yüzleşmen gerekir. Evet sürekli ağzımdan nefes alıyorum. Bir süre sonra el ve ayak parmaklarımın ucu uyuşmaya başlıyor. Korkuyorum çünkü gerginim. Bir süredir aklım karışık, çözüm yok. Neden olmasın? Kendimi bırakmayı tercih ediyorum. İçimde garip şeyler oluyor, bir hava kütlesi içimde hareket ediyor. Mide boşluğumdan boğazıma doğru yol alıyor. Zaman geçiyor, bitsin istiyorum, dedim ya korktum ama sonra bırakmayı tercih ediyorum kendimi. Ne olacaksa olsun varsın. Nefes seansı sona eriyor ama hemen ayağa kalkmak yok. Bir süre öyle yatmak gerek. Zaten hareket etmek mümkün değil; el ve ayaklarım paralize olmuş. Bu arada vizyonlar geliyor gözümün önüne. Sürekli aklımı kurcalayan olayın kahramanlarından biri karşımda. Onun adını sayıklayıp duruyorum zihnimde, istemsizce. Sonra yaşlar boşalıyor gözümden. Ağlıyorum, ağladıkça açılıyorum. Garip bir deneyim, 'İhtiyacım varmış herhalde ağlamaya,' diyorum kendi kendime. Seanstan çıktığımda inanılmaz acıkmış buluyorum kendimi, biraz da pozitif enerjiden olsa gerek gülüyorum sürekli. Yarım saat sonraysa sanki günlerdir uyumamış kadar yorgun hissediyorum kendimi ama bir o kadar da umursamaz. Bu kadar oksijen bu bünyeye fazla mı ne?"

Garip bir bilinç durumuna geçtim

Aşağıda benim deneyimlerimi okuyabilirsiniz: "Şartlanmalarımı bir kenara bırakmaya çalışarak uzanıyorum mindere. Meditasyon, yoga vs. hiç yapamayacağımı düşündüğüm şeyler. Konsantre olamam, gülerim, rezil olurum... Sadece nefes alıyoruz. Ağzımızdan, karnımızı şişirerek, derince çekip bir seferde bırakıyoruz, ama itmeden, yumuşakça. Hâlâ kafamda ne kadar işe yarayacağı sorusu var. Ama nihayetinde yapacağım şey vücudumun en temel ihtiyacını doğru şekilde karşılamak ve en ücra hücrelerime oksijen yollamak. Bir yandan güzel bir müzik, diğer taraftan koçun olumlama cümleleri beynimin içinde dolaşıyor. Rahatlayacağımı zannediyorum ama tam tersi, parmak uçlarımdan başlayarak uyuşup kasılıyorum. Karıncalanma yavaş yavaş kollarıma tırmanıyor. Koçun uyarısını hatırlayıp korkuyu bir kenara bırakıyorum ve yaşadığım şeyden yararlanmaya çalışıyorum. Hayatımdaki en temel sorunları düşünmeye çalışıyorum, hiçbir şey gelmiyor aklıma. Sonra birden ağlama geliyor. Önce usul usul ağlıyorum, sonra bırakıyorum kendimi. Ama bir yandan nefes almayı kesintisiz sürdürmem gerekiyor. Ağlamaya konsantre olamıyorum. Bu arada kasılmalar artıyor. Ellerimi nereye koyacağımı şaşırıyorum. Ve bir süre sonra garip bir bilinç durumuna geçiyorum. Anlatması zor. Oradayım, her şeyi duyuyorum, yapmam gerekeni yapıyorum ama düşünce şeklim değişik. Sanki birileri beynime girmiş, benim yerime bir şeyler düşünüyor. Ama diğer taraftan 'ben' de bunun normal olabileceğini düşünüyorum ve kendimi bırakıyorum. Sonunda kendimi "Anne beni affet," diye sayıklarken buluyorum. Seans tamamlandığında dağılmış vaziyetteyim. Bir yandan gözyaşlarımı siliyorum, kendime gelmeye çalışıyorum. O gün akşama kadar kesintisiz, hiç tutmadan, rahat rahat nefes alıp veriyorum. Fakat annemle ilgili bir sorunum olmadığını düşündüğüm halde, üstelik düşünecek başka bir ton sorun varken neden annemden af dilediğimi bir türlü anlayamıyorum. Şu bilinçaltının, bize ettiklerine bir bakın..."

MELİS D. ÇALAPKULU / Sabah

Bu haber toplam 61032 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum