Prof. Dr. Yankı YAZGAN

Prof. Dr. Yankı YAZGAN

PSİKOLOJİK KULP TAKMA

PSİKOLOJİK KULP TAKMA

Fiziki ve cinsel şiddetin yaygınlık kazandığını fark etmemiz için, yurdun değişik köşelerinde birden bire patlak verivermiş gibi gözüken bu olaylara gazete sayfalarında ve televizyon haberlerinde yer verilmesi gerekti. Bir durumun tam ne olduğunu anlayamadan bir diğeri ortaya çıkınca, konuya ilişkin görüşlerimi soran birçok basın mensubuna doğru dürüst bir yanıt vermekte zorlandım. Basın mensuplarını şiddet ve istismar konusunda özellikle uzmanlaşmış meslekdaşlarımın görüşlerine yönlendirirken, bu karmaşık durum ve içinde yer alanların ruh halleri hakkında kendi kafamı da yormaya başladım. Nesnel bir görüş oluşturabilmek, kimseye haksızlık yapmamak, verilerin en kritik olanların belirlemek ve onlara hakim olmak, ne yazık ki, çok zaman alıyor. Gazetelerde bazen olmadık uzman görüşlerini okuduğunuzda, uzmana fikir soran kişinin, “bari sizin ağzınızdan bir cümle söyleseniz” demesine dayanamayıp söylediği ayaküzeri bir cümle ile bu tip çapraşık konuları açıklamak biraz zor gözükse de, gazetenin ‘uzman görüşü’ kutusu dolmuş oluyor...

Basında yer alan uzman görüşlerinde, psikiyatri ya da psikoloji alanından kişilerin görüşlerinin sorulması insanların iç dünyasında olan bitenlere, beynimizin işleyişinin davranışlarımıza etkisine merakı yansıtmasından sevinç duyuyorum. Ancak, her olaya bir de ‘ruhsal bir kulp takma’ya dönüşen bazı açıklamalar, doğrudan politik ya da ‘altyapısal’ bir konuyu bireylerin psikolojik tercihine indirgediğinde, gerçeğin bir çok yönünü gözden kaçırdığımızı da görüyorum.

Herkesi silah sahibi yaparsak, şiddet ne olur? Şiddetten ‘şikayetçi’ olanların, küçükleri cinsel ve fiziksel varlığını koruyamayanlarla aynı kişiler/makamlar olması psikolojik mekanizmalarla açıklanamaz bir durum. Üstelik, yine aynı yetkili çevrelerin, yasa koyucu rollerini oynarken, ruhsatlı silah kullanımını mümkün olduğunca genç yaşlara çekmeye dönük yasal düzenlemeler yapıyor olmaları, iki yüzlülüğü ortaya koyuyor. Siyasi otorite toplumun silahlanmasını teşvik edici uygulamaları, ‘halkın isteği’ ve ‘zaten olan bir durumu kayda bağlamak’ gibi gerekçeler ile açıkladığında, ne cevap verebiliriz?
Halkın sayısız isteği arasında en öncelikle yerine getirilmesi gerekenin silahlanmayı kolaylaştırmak olarak gören yönetici ve siyasetçilere, öncelikli istekleri hatırlatmak gerek. Toplumlarda şiddetin ‘yaygın biçimde yeşermesi’ne imkân veren durumların başında gelen gelir dağılımındaki dengesizlik ve işsizlik gibi etkenlere yönelmeliler. İşsizlik ve gelir dağılımındaki eşitsizlik, elbette, psikolojik etkileri olan, ruhsal yapımıza ‘iyi gelmeyen’ sosyal durumlar; ama bu sosyal olgulara herhalde insanların değişik ruhsal bozuklukları ya da filanca kişilik özellikleri yol açmıyor.

Silahları “çocuk öyle istiyor” diyerek (ve ‘kayda alınırsa, kötüye kullanım azalır’ fikriyle) hevesli herkesin eline tutuşturduklarında, sadece başkalarına zarar vermeyi değil, kendine fiziksel zarar vermeyi de kolaylaştırmış oluyorlar. ABD’deki gençleri en çok öldüren 3 etken arasında hastalıklar yok: Cinayetler ikinci sırada, intiharlar ise üçüncü. İntihar ile ölümlerin yaklaşık yüzde 65’inin silahlarla gerçekleştiği Amerikan standardını yakalamak için mi, bütün bunlar? Belki gençlerin ölümüne en çok yol açan birinci etkenin ne olduğunu düşünüyorsunuz, söyleyeyim: Kazalar. Bu noktada standartlar üstüyüz, herhalde. Üstelik her şeyi bir tür kaza gibi gören otoritelerimiz, kendilerinden başkalarının başına gelen felaketleri “olmuş bir kere” deyip geçiştirmekte dünya lideriymiş izlenimi veriyor.

birgun.net

Bu yazı toplam 7764 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Yankı YAZGAN Arşivi