Maruf BEÇENE

Maruf BEÇENE

Namaz Kılan Bir Toplumun Psikologa İhtiyacı Var mıdır?

Namaz Kılan Bir Toplumun Psikologa İhtiyacı Var mıdır?

Bu iddia (iddia sayılacaksa tabi) bazı aklı evellerin pek ciddiye alınmaması gereken gelişigüzel bir düşüncesidir. Altında yatan temel maksat ise “Ruh Bilimin” batı eksenli bir düşünce tarafından üretilmesi ve temel tanımlayıcı tezlerinin “İslam Toplumu” için geçerli olamayacağı savıdır.

Böyle bir iddia özünde “namaz” ibadetine zarar veriyor. Çünkü namaz kıldığı halde psikolojisi bozuk olan birçok insan var. Namaz kılmadığı halde sağlıklı yaşayan birçok insan olduğu gibi. Bu realiteyi yok saymak kafayı kuma gömmek gibi bir şeydir.

“Namaz kılanın psikologa ihtiyacı yoktur!” Demenin birkaç izahı olabilir.

Bunlardan birisi şudur: Bu tezi savunanlar psikoloji bilimini sadece “moral bozuklukları kümesi” olarak görüyor. Dolayısıyla beş vakit namazla yenilenmek insanın gündelik moral bozukluklarını giderebileceği öngörüsünden yola çıkarak namazın tedavi edici yönüne vurgu yapılmaktadır.

Bir başka gerekçe ise: Namaz insana ulvi amaçlar yüklediği için insani bazı kaygıların bu ulvi amaçlar doğrultusunda bilinç alanına girerek insanın yaşam kalitesini bozacak güce sahip olamayacağı iddiasıdır.

Bu ve benzeri iddiaların gerçeklik payı vardır. Ancak bu gerekçeleri genelleştirmek suretiyle namazın misyon olarak üstlenmediği bir işlevi namaza dayatmak dar ve nakıs bir anlayıştır. Böyle olduğu gibi aynı zamanda kasıt barındırıyor. Kasıt barındırmakla yetinmediği gibi namazı değersizleştiren bir yaklaşımdır. Bir ibadetin üstlenmediği bir misyonu ona dayatmak dini inançlar açısından hem sakıncalı hem de iftiradır.

İnançlı olmak insana huzur sağlar. Bu bir gerçektir. Ancak bu Budizm teolojisinde de Hıristiyanlıkta da Yahudilikte de benzer işlevler görür. Sadece bir dine özgü durumlar değil.

Şimdi konuyu dağıtmadan özetle şunu söylemek istiyorum. Psikolog yada ruh bilimi öyle bilindiği gibi basit “moral bozuklukları yada can sıkıcı durumlar kümesi” değildir. Ruh biliminde tanılanmış veya tanımlanmış yüzlerce ana, binlerce alt başlık var. Bu başlıkların tümüne girmeden bağlamla ilgili birkaç örnek vermekte yarar vardır.

Ruh bilimi literatüründe “Dinsel Obsesyonlar” başlıklı çeşitli takıntı türleri var. Bunun namazla ilgili olan kısmına değinecek olursak şunu söyleyebiliriz. Bilindiği üzere namaz kılabilmek için abdestli olmak lazım. Fıkıh kaynaklarında abdestin formu belirlenirken suyun temas etmesi gereken alanlarda iğne ucu kadar kuruluğun olmaması şartı vardır. Bu çerçeveyi esas aldığımızda “Obsesif” tanısı almış bazı dindar hastalar abdest alırken özellikle kol dirsek bölümlerini veya ayak parmaklarının aralarını yıkarken önüne ayna koymak suretiyle yaklaşık 45 dakikada abdest alabiliyor. “Acaba iğne ucu kadar kuru yer kaldı mı?” takıntısı tamamen namaz ibadetinin biçimsel formuna hazırlık yapmaktan kaynaklı olarak kişinin yaşam konforunu bozabiliyor. Bu durum gusül abdesti alırken 4 saat banyo yapmaya kadar varabiliyor. Oysa İslam fıkıh alimlerinin bu tür vesveseli durumların haram olduğu noktasında mutabık bir tutumları var. Çünkü ciddi bir zaman ve su israfı var. Kaynağı ve sahihliği konusunda tam bilgi sahibi olmasam da İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.) bir hadisi şerifinde der ki: “Denizin kenarında olsanız bile abdest alırken 3 defadan fazla ellerinizi yıkamayınız” Buna rağmen kişi 45 dakikada onlarca litre su tüketmek suretiyle “Obsesyonun” etkisinden kendisini alıkoyamaz.

Namaz kılan psikologa ihtiyaç duyar mı? Bu tabloya göre kesinlikle duyar. Hatta kişi namaz ibadetini sağlıklı yerine getirmek amacıyla yeni bir obsesyon kanalı açmış oluyor. Haram işlememesi için profesyonel bir destek alması gerekiyor. Çünkü oluşturduğu takıntı günaha girmesine neden oluyor. Psikologa ihtiyacım var demek suretiyle profesyonel destek alırsa önemli bir haram ve günahtan kurtulmuş olacak.

Sözün özü öyle gelişi güzel ve çoğu zaman boş iddialarla dine yada dinin ibadetlerine yönelik değersizleştirme girişimlerine girmenin anlamı da alemi de yok. Kimse namaz adına ahkam kesmesin. Namaz kıldığı halde mutsuz olan bir adama bu tür boş tezleri kabul ettirmek mümkün olmadığı gibi namaz kılmadan mutluyum diyen insana da bu tür savları kabul ettirmek mümkün değildir. Psikiyatrik hastalıklar diğer hastalıklar gibi insana özgü sağlık sorunlarıdır. Namaz kılanın psikologa ihtiyacı yok demekle namaz kılanda beyin tümörü oluşmaz, namaz kılan şizofren olamaz, kanserden uzak kalır, kalp krizi geçirmez demek aynı şeydir.

Namaza saygısı olan namazı bu tür gelişigüzel yorumlarla değersizleştirmez. Namaz bir ibadettir. İnsanın; yüzünü beş defa yıkamasının oluşturduğu ferrahlık, yaratıcıyla münacaat ilişkisi kurması, kulluğunu beyan etmesi, buna bağlı olarak kanaatkar bir tutum geliştirmesi, gündelik işlerin yada sıkıntıların dışında farklı bir doyum alanı açması mutlaka doğrudur. Namaz insanı ferahlatır. Namaz insanı iyi hissettirir. Ancak namaz kılanın psikologa ihtiyacı yoktur demek düpedüz cehalet belirtisidir. Bilgiyle sorunlu bir ilişki geliştirmenin yansımadır.

Sözün özü; “Evet Namaz kılanın da psikologa ihtiyacı vardır.” 


Çok sevdiğim ve sürekli gülümseyen bir dostum olan sevgili Bilal Baysal 22 Mayıs gecesi sosyal paylaşım sitesi Facebook'a şu sözleri yazarak yaşama veda etti.

"Geceydi

Bir rüzgarın hışmına uğradım

Ruhum tutunamadı korkuluklara..." 

Gülümsemek en çok sana yakışıyordu. Neden yaptın?diyecem ama cevabını asla öğrenemeyeceğimi biliyorum. İçtenlik en çok senin yüzüne yansıyordu... Seni hep "Gülümseyen Adam" Olarak hatırlayacağım. Rabbim Mekanını Cennet Etsin...

Bu yazı toplam 19269 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Maruf BEÇENE Arşivi