1. HABERLER

  2. CİNSEL YAŞAM

  3. kriz cinsel yaşamı olumsuz etkiledi

kriz cinsel yaşamı olumsuz etkiledi

Prof. Dr. Hakan Coşkunol, ekonomik krizin zaman zaman madde kullanımı gibi sınırda eğilimler ortaya çıkarabildiği gibi, cinsellikle ilgili sorunlar da yarattığını kaydederek, şunları anlattı:

A+A-

Ekonomik kriz, ''maddi'' sorunların yanında en az onun kadar önemli ''ruhsal sorunlara'' da neden oluyor.

Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Coşkunol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kriz ortamlarının bireysel birtakım bozuklukları ortaya çıkardığını, aksiyete, stres, uyku bozukluğu gibi sorunlara yol açtığını belirtti. Prof. Dr. Coşkunol, bireyin sonraki yaşamına ilişkin kurgularının ve hedeflerinin, ideallerinin etkilenmeye başladığını dile getirdi.

Prof. Dr. Coşkunol, hedeflere ilişkin kaygıların ortaya çıkmasıyla genel olarak bir ''çaresizlik duygusu'' yarattığını, böylece kişinin ''yapamayacağım, gidemeyeceğim'' düşüncesine kapıldığını ve artık hedeflere ulaşma yerine daha çok savunma ya da kaçma şeklinde bir tutuma girmesine yol açtığını söyledi.

Bu noktada bireysel güçlülüğün ortadan kalkmaya başladığını belirten Prof. Dr. Coşkunol, ''O zaman da kişi artık ne yapacağını bilemez, çaresiz, mutsuz, sıkıntılı hissediyor kendini'' dedi.

Ekonomik kriz dönemlerinde toplumda iyi örneklerin yaşanmamasının bireyleri daha da umutsuz, çaresiz hissetmesine, hiçbir şeyin düzelmeyeceği gibi düşünceye yol açtığını kaydeden Prof. Dr. Coşkunol, şu görüşleri aktardı:

''Duygusal atardamarlarımız diyebileceğimiz iyi örneklerin kesilmesiyle, bireyin çok ciddi olumsuzluk olmasa bile gelecekle ilgili umutların tırpanlanması nedeniyle maddi manevi yatırım yapmaktan vazgeçiliyor. Buna 'öğrenilmiş çaresizlik' deniyor. Bu çaresizlik gerçek bir çaresizlik olmamasına rağmen, mesela sanayici artık yatırım yapmamaya başlıyor, parasını artık cebinde tutmaya başlıyor. Birtakım işler geliştirebilecekken mümkün olduğu kadar 'aman olmasın, boş ver' diyerek statik konumda kalmaya başlıyor. Bu da toplumsal ilerlemenin doğasına aykırı olduğu için umutsuzluk daha da derinleşiyor. Uyku, iştah bozuklukları, halsizlik, sinirlilik, stres, depresyon ya da daha ileri gidilip ''artık ölsem de kurtulsam'' gibi bir düşünceyi doğurabiliyor. Toplumda karamsarlık, kötümserlik oluşuyor.''

Prof. Dr. Coşkunol, son günlerde yaşanan intihar vakalarına ilişkin soru üzerine, ''Aslında sabit bir geliri olan ve bunu kaybetme ihtimali bulunmayan kişilerde de intihar vakaları yaşandı, bu örnekler diğerlerinin çaresizliğini daha da artırıyor. Bakıyorsun çok olumlu bir noktada görülen bir insan intihar etmiş, bu diğer kişilerin de umutlarını kaybetmesine yol açıyor'' yanıtını verdi.

-KRİZ VE CİNSEL YAŞAM-

Son dönemde ekonomik sıkıntılardan bunaldığını, daraldığını söyleyerek psikiyatra giden kişi sayısında çok ciddi bir artış olduğunu, hedefsizlik, belirsizlik, değersizlik, ne yapacağını bilememezlik gibi sorunlardan şikayetlerin çoğaldığını dile getiren Prof. Dr. Coşkunol, ''Bu vakalar yüzde 1-2 iken, son dönemde yüzde 10 civarına çıktı. Bu oldukça yüksek bir rakam aslında. Diğerlerinde de biraz daha deşildiğinde altında yatan faktörün ekonomik krizin yattığı görülüyor. Mesela depresyonla geliyor, ama o depresyonun altında bu çıkıyor'' dedi.

Prof. Dr. Coşkunol, ekonomik krizin zaman zaman madde kullanımı gibi sınırda eğilimler ortaya çıkarabildiği gibi, cinsellikle ilgili sorunlar da yarattığını kaydederek, şunları anlattı:

''Cinsel yaşamı kötü etkiliyor böyle dönemler. Çünkü gücü yok ediyor. Erkekte o gücü hissetmek, kendisini güçlü saymak, potent olmak cinsel ilişkiyi olumlu hale getiriyor. Aksi durumda erkek kendini güçsüz hissettiğinde, hem kadında hem erkekte arzu olmuyor. Arzu olsa bile onu sürdürebilecek erk olmuyor. Erkeklerde cinsel isteksizlik ve sertleşme problemleri kendini gösteriyor, kadınlarda da isteksizlik ve orgazm sorunları ortaya çıkıyor.

Erkekte işsiz olmanın getirdiği kendini yetersiz, değersiz hissetme durumu isteksizliği yaratıyor. Kadının algısı erkeği daha güçlü, daha kol kanat olan şeklinde olduğu için erkek bir şekilde o kimliği kaybetmişse kadında cazibesini yitiriyor.''

-''AİLE İÇİ ŞİDDETİ ARTIRIYOR''-

Kişilerin kendilerini yetersiz, değersiz hissetmesiyle çabuk parlayabildiklerini, daha alıngan ve kuşkucu olduklarını, çabuk sinirlendiklerini belirten Prof. Dr. Coşkunol, ''Öfke kontrolünün ortadan kalkması söz konusu oluyor. Bu yüzden aile içi kavgalar artıyor. Herhangi bir şey söylenmesi, mesela eşinin 'Ya sen bugün de mi işe gitmedin' demesi kavga sebebi oluyor'' şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Coşkunol, son dönemde aile içi şiddet şikayetiyle gelen kadın sayısında gözle görülür bir artış olduğunu, ancak şiddeti uygulayan erkeklerin profesyonel yardım almaktan kaçındıklarını dile getirerek, ''Ekonomik krizin getirdiği aile içi sorunlar artmaya başladı. Bunlar önce erkeğin işe gitmemesi ve kadının onu kabul etmemesiyle başlıyor. Sonra büyüyerek devam ediyor. Ancak, şunu görüyoruz ki ailede şiddet yaşanıyorsa, o ilişki daha fazla gitmiyor. Bu noktada 'çocuklar ne olacak' sorusu gündeme geliyor. Tabii, bir tane sağlıklı anne ya da baba, sağlıksız anne-babadan çok daha iyi'' dedi.

Krizin ailede yarattığı sıkıntıları aşmanın yollarını da anlatan Prof. Dr. Coşkunol, ''Bu sürecin geçici olacağının farkına varılmalı. Konuşmak, çözüm yolları aramak çok önemli. Bunun yolu tükenmişse de yolların ayrılması gerekebiliyor. Bazen kriz olumlu etki de yaratabiliyor, birleştirici olabiliyor. Ama çoğunlukla olumsuz giden bir şeyleri su yüzüne çıkarıyor, farkına varılmasını sağlıyor'' görüşünü dile getirdi.

-NELER YAPILABİLİR-


Prof. Dr. Coşkunol, bireylerin ''bizi biz'' yapan değerlere sarılmasının ve bireysel kimliğin güçlü tutulmasının önemine işaret ederek, şöyle devam etti:

''İşimizle, ailemizle, arkadaşlarımızla ilgili değerlere daha yakından sarılmalıyız. Onlarla daha fazla ve daha sağlıklı vakit geçirebilecek aktiviteler yapmalıyız. Yanımızdaki insanların bize ne kadar keyif verdiğinin farkına varmalıyız. Birlikte hedefler oluşturmalıyız. Bunlar, bizim bu krizi en hafif atlatmamız için şart.

Hobilerimizle daha yakından ilgilenmeliyiz. Spor yapıyorsak mesela, spora biraz daha fazla vakit ayırmalıyız. Çünkü bedensel sağlımızı da çok iyi tutmalıyız. Dengeli beslenme önemli. Beslenmede antioksidan tüketimine daha fazla yer verilmeli, yeşil sebzeler, meyveler beslenmemizde daha çok yer almalı. Mümkün olduğu kadar daha az sigara, alkol tüketilmeli. Biyolojik ritm çok iyi tutturulmalı, bunun için de gece uyumasına dikkat edilmeli, gündüz uyanık kalınmalı.''

Bu haber toplam 4647 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum