Çiftler Arasındaki Kıskançlık
Kıskançlık; evlilikler yıkılmaya yüz tuttuğunda bu sonuca neden olan “suçluların” ilk sıralarında yer alır.
Azı, sevileni huzur dolu bir mutluluğun güvenli kucağına; çokluğu ise huzursuz ve gerilim dolu bir boşluğa sürükler. Aşkı yok eden ve ilişkideki bağı koparıp atacak kadar keskin uçlu bir bıçaktır, kıskançlık.
Kıskançlığın temelinde daha ziyade ilişkiyi denetleme arzusu ve kaybetme korkusu yatmaktadır. Kaybetme duygusu ise, birine ait olma ihtiyacımızın en büyük tehdit unsurudur.
Dünyaya “ikili” olarak katılmak demek; yalnızlıktan ve yalnızlığın yarattığı acıdan uzak olmak demektir. Bu da içinde huzur olan ve sonsuza doğru uzanır görünen bir mutluluk demektir. Bu mutluluğun elimizden alınmasından korkarız. Korkumuzu besleyen muslukları açık bıraktığımızda ise, kıskançlığın yarattığı çatışmalar ve kaygılar tarafından boğuluruz.
Tehlike büyümeden önce, çiftlerin ilişkilerini güçlendirecek önlemleri almaları gerekir. Eşinize ve ilişkinize duyduğunuz güveni dile getirmekten ve davranışsal ifadesinden kaçınmayın. Onu kıskandıracak ya da içine şüphe düşürecek davranışlardan şiddetle kaçının. Kıskançlığın oluşması için çok az şüphe tohumu yeterlidir. İlgisizlikten yakınan bazı eşlerin ilgiyi canlandırmak amacı ile başvurdukları bu yol; kıskançlık kuruntularını başlatabilir. Kıskançlık kuruntularının sonundaki durak ise, kıskançlık hastalığıdır ve tedavi edilmesi gerekir.
Evliliği yıkıma uğratacak kadar güçlü olabilen kıskançlık hastalığı; çiftler arasındaki uyumu bozmakla işe başlar. Kısa sürede birbirlerine yabancılaşırlar ve gündelik hayatın rutin sorunlarından uzaklaşırlar. Çiftlerin biri kıskançlığını destekleyecek “kanıtlar” ararken, diğeri inandırmanın değişik yollarını dener. Suçlamalar yoğunlaştıkça, bıkkınlık artar ve sabır azalır. “Çektiklerim bitsin de, ne olursa olsun” duygusu egemen olur. Bu noktada kıskanılan eşin, sabrına ve sükûnetine ihtiyaç vardır. Unutulmamalıdır ki, kıskanan eş artık sevilmediğine inanmaktadır. Belki de ilişkilerinin başındaki sıcaklığı koruyamamışlardır ya da kıskanan eş eskisi kadar ilgi görmediği duygusunu yaşamaktadır. Kıskanılan eşin dürüstlüğü önemli bir değerdir. Eşini inandırmak için abartı yapmadan ya da gerçekleri çarpıtmadan “eskisi gibi” olmaya gayret etmelidir. Özel ilişkilerine çok daha önem vermeli ve bir arada zaman geçirmelidirler. Birbirlerini özleyecek küçük ayrılıklar – akşam arkadaşlarla çıkmak gibi - olabilir ama asla uzun ayrılıklar olmamalıdır. Bu tip sorunlar yaşayan çiftlerin, mümkün olduğunca hiçbir gecesi ayrı geçmemelidir.
Kıskanan eşin, kendisi ile ilgili algısında zayıflamalar olur. Bundan dolayı öncelikle bir öz güven yenilemesine ihtiyaç duyacaktır. Kendini iyi hissedeceği sosyal ortamlara katılması konusunda yüreklendirilmeli, çekici ve tercih edilen bir kişi olduğu hissettirilmelidir. Kesinlikle başka kişilerle kıyaslanmamalıdır. Hepsinden önemlisi, kıskanan kişi kendini eşine ait hissetmelidir ve eşine ilettiği mesaj anlaşılmalıdır: Beni sevmene ihtiyacım var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.