Rukiye KARAKÖSE

Rukiye KARAKÖSE

BOŞUNA YAŞAMADIN TYCHO BRAHE!

BOŞUNA YAŞAMADIN TYCHO BRAHE!

Son zamanlarda aklıma takılan biri Tycho Brahe.  Asıl adı Tyge Ottesen Brahe (1546-1601) olan bu bilim insanı, Danimarkalı bir kimyacı, astronom ve astrolog.  O dö­nemde Danimarka Krallığı'na bağlı olan Skâne'de (İsveç) doğan Brahe, bilim tarihine damga vurmuş köşe taşlarından biri olmasına rağmen az bilinir. Öğrencisi Keppler’i herkes tanır da Tycho Brahe deyince maalesef pek kimse bilmez.  

Brahe, Kopernik'in ölümünden 3 yıl sonra doğdu. Asil bir soydan geliyordu, babası bir şatonun yöneticisi ve nüfuzlu biriydi. O doğmadan babası onu amcasına evlatlık vermeyi taahhüt etti ancak sonra vazgeçince, Danimarka donanmasında subay olan amcası Jorgen onu kaçırdı.

Küçüklüğünden beri yıldızlara ve gökyüzüne merak saran bir çocuk iken 1559'da Kopenhag üniversitesinde şahit olduğu güneş tutulması onda bir tutku yarattı, ancak amcası onun Danimarka'nın önemli bir siyasetçisi olmasını istiyordu. Bu yüzden onun hukuk okumasını istedi ve Leipzig'e yolladı. Gündüzleri hukuk eğitimi gören Brahe, geceleri ise gökyüzünü gözlemliyordu.

1563'de iki parlak gezegen olan Jupiter ile Satürn'ün kavuşumlarından biri gerçekleşti. Eski kavuşum tablolarına göre bu olay önemli bir miktar hatalı verildiğini saptadı. Bu onun ilk kayıtlı gözlemi oldu, ve bunu ilkel bir yolla sadece bir çift pusula ile yaptı.

Amcası Jorgen 1565'de ölünce, Brahe hukuk okumayı bıraktı ve Almanya'ya Rostock üniversitesine gitti. Buradaki bir düelloda daha sonra burnunun bir kısmını kaybedecektir.

Burada bir takım keşiflerde bulundu. Artık Brahe ünlü biri olmuştu. Danimarka kralı işini sürdürmesi için kendisine tam donanımlı bir gözlemevi verdi ve adına bir fon açtı. seçilen yer baltık denizindeki Ven adasıdır. orada Tycho Brahe, Uranibourg (gökyüzü şatosu) ve Stejnebourg (yıldız şatosu) adını verdiği iki gözlemevi yaptırdı. Burada kendini astronomiye adayan Brahe gözlemlerini sürdürdü. 777 yıldızın konumunu ölçtü ve katalog hazırladı elinde hiçbir teleskop olmamasına rağmen ölçümlerinde 1-2 dakikadan daha fazla hata yoktur. Ayrıca öğrencisi ve asistanı Johannes Kepler'in eliptik gezegen yörüngeleri yasasını biçimlendirmesine yardım etti.

Ancak şu da var ki, Brahe kısmen dinsel gerekçelerle Kopenik'in kuramlarını kabul etmedi. Onun yerine melez bir sistem benimsedi. Buna göre gezegenler Güneş'in etrafından dönüyor. Ancak Güneş ile Ay ise Dünya'nın çevresinde bir yörüngede bulunuyorlardı.

Zamanla bazı meselelerden ötürü ve Danimarka kralı ile kimi dostlarının ölümü nedeniyle Ven adasındaki yaşamı bozuldu ve ona ait fon kesildi. Buna bir neden de sinirli yapısı, kiracılarına karşı acımasız oluşu ve kendisine verilen görevleri reddetmesiydi. Bunun üzerine adayı terk ederek imparatorluk matematikçisi olarak Prag'a gitti. Ancak orada aradığını bulamadı.

Tycho aceleci, hoşgörüsü olmayan, bencil, çoğu zaman da acımasız bir adam olarak bilinir fakat aynı zamanda zeki, kibar ve çalışkan olduğu da söylenir.

 Brahe 24 kasım 1601'de 55 yaşındayken öldü. “Ölüm döşeğinde bilgilerini Kepler’e armağan etti ve son gecesinde şu sözleri bir şiir gibi tekrarladı durdu: “Boşuna yaşamış olduğum sanılmasın. Boşuna yaşamış olduğum sanılmasın” Beni etkileyen, çarpan da bu sözleri oldu zaten… Ömür boyu bilimle uğraşan, bu alanda hatırı sayılır katkılar ve keşifler yapan, muhtemelen deha düzeyinde biri, ölürken “unutulmamayı” diliyor. Bu, çocukça gelebilir ama çok insanî… Yaptıkları ile anılmayı, hafızalarda saklanmayı, “bir şekilde” yine ve hep yaşamayı istiyor. Hepimiz gibi aslında…

   Hepimiz bu dünyada iz bırakmak, bir işe yaramak istiyoruz. Çocuk sahibi olurken, işimizde başarı peşinde koşarken, dostluklar kurarken hatta para ve mal mülk edinip biriktirirken derdimiz temelde hep aynı: Yarına kalmak. Buraya daha derin kökler salmak, yaşama tutunmak ve sonrasında da bizden izler bırakarak unutulmamak, gönüllerde yaşamak.  Ölüm korkusuyla nasıl başa çıkacağımızı anlatırken Yalom da buna değinir. “Tıpkı suya atılan taşın oluşturduğu halkalar gibi bizler de yaşarken bir şekilde etrafımızı etkileriz” der. Eğer çevremizi olumlu etkiler, hayata bir şeyler katarsak, birileri için umut, ışık, sevgi kaynağı olabilirsek aslında bir şekilde “yapıp ettiklerimizin etkileriyle” yaşamaya devam ederiz. “Bir şekilde” yaşamaya devam edeceğimizi, unutulmayacağımızı bilmek de bizi mutlu ediyor ve ölümlülükle başa çıkmamızı kolaylaştırıyor. Şüphesiz “ahiret inancı” da bunda bir faktördür ancak bu başka bir tartışma konusu. Çünkü ahiret inancının olması da kişiyi “bu dünyada iz bırakmak ve hatırlanmak istemek”ten alıkoymuyor. İnsanız ve sonlu varlıklarız ancak sonsuz bir özden geldiğimiz için olacak ki unutulmamak, hatırlanmak, gönüllerde ve eserlerimizle “yaşamak, hep yaşamak” istiyoruz.

    Seni anlıyorum Tycho Brahe, seni çok çok iyi anlıyorum. Ve ölümünden 408 yıl sonra diyorum ki “boşuna yaşamadın büyük bilgin, rahat uyu, boşuna yaşamadın…”

www.rukiyekarakose.com

[email protected]

Bu yazı toplam 8076 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Rukiye KARAKÖSE Arşivi