Boşanma ve ilişkiler
Şu anda hiçbir iş yapmadan öylece Çeşme’ye serildik. Kemik dinlendiriyoruz. Bir arkadaşım da kocasından geçen ay ani bir kararla boşanıp toplu temizlik yapmak üzere, çalıştığımız aynı kuruma da istifrayı bastıktan sonra kışı geçirmek üzere Çeşme’ye, annesinin yanına gelmiş. Tesadüfen burada karşılaştık ve derhal buluştuk. Oğlu var üç yaşında. Memo dikkatlerin küçüğün üzerinde toplanmasından çok rahatsız oldu ve ani bir regresyonla üç yaşına döndü. Oyuncaklarını vermemesi üzerine de “Anne, ben bu çocuğu hiç sevmedim” diye bana seslendi. Küçük buna bozuldu ve sinirli sinirli Memo’nun yanından yürüyerek “Ben aslında çok iyi birr insanımdır” dedi.
Biz buna gülerken telefon çaldı. Küçüğün babası. Hafta sonu gelecek, burada ev tutacak, bir süre oğlanla vakit geçirecekmiş. Arkadaşımın içi sıkıldı.
“Sıkılma” dedim, “Nasıl olsa adam tekrar evlenene kadar bu ilgi.” Şimdi bu genç sayılan, tası tarağı henüz toplamamış, libidosu henüz ölmemişler tekrar evleniyorlar ve herkes bir tarafın tekrar evlenmesiyle hayatına gerçek yönünü tayin ediyor. Ondan öncesi ‘Acaba tekrar olur mu, acaba ayrılmasa mıydım’larla dolu bir belirsizlik. Genelde bu böyle.
Eğer ayrılınma sebebi bir başkası değilse kadından beklenenin aksine korkan, erkek tarafı oluyor. Yepyeni bir hayat kurmaya daha çok istek duyan, yeniden başlamaya korkmayan genellikle kadın gısmısı. Erkekse her şeyini kaybetmiş gibi hissediyor. Çocuğunu, evini, her şeyini. İşi de tat vermez oluyor. Evine girdiğinde büyük bir anlamsızlıkla televizyonu açıyor; maç, dizi, ne varsa, herhangi bir ses ve orada olduğunu unutturacak herhangi bir aptal görüntüyle geceyi geçiriyor, zaten arkadaşı kalmamış oluyor, olsa da onların çoğu evli oluyor ve aklına ‘yaptığı hata’yı getiriyorlar.
Evlilerin karıları da o ölümcül hatayı yapan adamla görüşüp de aklını çelmesini istemediği için görüşmesine sıcak bakmıyor ya da boşlukta olan bu adamı zaten kendisinden sıkılmış karısıyla es kaza bir bakış olur diye adam da istemiyor. Bu yalan dolan arkadaşlık ilişkileriyle de burun buruna gelen ‘hatalı’ adam, uzun süre kendini suçluyor. O olumsuz ruh hali etrafına öyle bir yayılıyor ki, hiçbir kadın da yeni boşanmış bu hayat mağduru adam üstüne kalır diye yüzüne bakmıyor.
Kadınlarda durum bu kadar ağır yaşanmıyor sanki. Yani evet, bir yorgunluk oluyor ama çocuk gibi büyük bir meşgale bir süre sonra bütün vaktini aldığı için hayata tutunmak, güçlü olmak ve kendine gelmek zorunda olduğunu iyi biliyor. Yani kadın boşanmayla güçlenirken, adam dağılıyor. Ta ki adam yeniden evlenmeye karar verene kadar. Adam çünkü, hafta sonları gelen çocuğuyla ilgilenmeye çok üşeniyor, bu iki günlük sorumluluk bile onu çok fazla yoruyor ve bu iki günlük çileyi paylaşması için çok geçmeden dişi bir kuş buluyor. Dişi kuş dişli ve bencil çıktıysa çocuğu istememe sinyallerini vermesi uzun sürmüyor. Derken çocukla görüşmeler minimuma iniyor, filan falan.
Kadının boşanmadan en çok yara aldığı dönem, artık gına gelmesine ve tekrar birlikte olmayı asla istememesine rağmen, kendisinin bir ilişkisi yokken, ayrıldığı kocasının tekrar evlendiğini duymak. Bu, kadına ağır geliyor işte.
Ama hayat bu abi, o da toparlanıyor, kendine geliyor, uzun süre yalnızlıktan sonra daha seçici olduğunu sanarak yine biriyle takılmaya başlıyor. Erkek gibi rahat değil ama; çocuk ne der filan, öyle hayatının içine hemen almamaya çalışıyor herkesi. Çocukla karşılaştırmamaya gayret ediyor, zaten adam eğer çocuksuzsa o da pek yanaşmıyor karşılaşmaya çünkü korkuyor. ‘Şimdi elin pijiyle kim uğraşacak’ oluyor.
Aman, işte pek çoğunuzun bildiği sıradan hikâyeler.
Bütün bunların hepsi zamanla halloluyor, dengeler kuruluyor, eninde sonunda iki taraf da birilerini bulunca, bir de bu iki taraf da yeni ilişkileriyle seviyeli bir arkadaşlık kurunca her şey süper oluyor.
Önemli olan, arada kavgalı, nefretli, intikam dolu hisler olmadan işi tereyağından kıl çeker gibi halletmek.
Çünkü bu kavga ve husumet ortamından çocuklar çok fena etkileniyor. Çünkü çok fena etkilenenler aslında anne-babalar ve siz onlara ne verirseniz çocuklar da aynen onu yansıtıyorlar.
Aman ne zor işlermiş be ya, yoruldum, içim sıkıldı valla yazarken.
Sadece şunu diyeyim; her şey, her şey, her şey, en güzel şekilde halloluyor. Her şeyi tek mahveden korku ama o da normal. Korkmaktan da korkmamak gerek netice itibarıyla. Sadece bütün bunları yaşarken her şeyin zamanla hallolacağını bilmek. Hatta vakit de vereyim size; hmm, yani taşşş çatlasın üç senede her şey hallolur. Buna yeni manita yapma da dahil.
Sadece bencil davranmamaya ve adamı ya da kadını cezalandırıp da çocuğu göstermemeye çalışmayınız, bu mahalle gadınlığına giriyor zira. Bunu yapmayınız. Lütfen...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.