Hilmi Yavuz

Hilmi Yavuz

Bienal Oryantalizm 'Ego'dan Kaçış'

Bienal Oryantalizm 'Ego'dan Kaçış'

Hilmi YAVUZ Zaman Yazıları Bienal Oryantalizm 'Ego'dan Kaçış'
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nca düzenlenen Sanat Bienallerinin yedincisi geçen hafta açıldı Bu sonuncu Bienalin küratörü bir Japon Yuko Hasegawa Bienal 'Gelecek Oluşum için Ego'dan kaçış Egokaç' teması bağlamında düzenlenmiş Küratör 'Egokaç' kavramını 'Gösteri' dergisiyle yaptığı söyleşide şöyle açıklıyor 'Ego'muzdan nasıl kaçınabileceğimizi bu şekilde her yerde nasıl varlık gösterebileceğimizi düşündüm ' İstanbul'un 'dinler kültürler beğeniler farklı kökenler ve gelenekleriyle' 'hem çok kırılgan hem de dayanıklı bir yapıya sahip olduğu' için 'Doğu'yla Batı'nın arasında kaldığı' kanısında Yuko Hasegawa Bienal'i gezdim ve bu konsept bağlamında üretilmiş olan işleri gördüm Açık söylemek gerekirse Bienal bende düpedüz bir hayal kırıklığı yarattı ve bunun birden çok nedeni var Bir kere 'Ego'dan kaçma' konseptinin Bienal'e kabul edilen Doğulu ve Türk sanatçılarının işlerine bakıldığında (Balkan Naci İslimyeli'nin de 'Gösteri' dergisinde bence çok haklı olarak belirttiği gibi) 'oryantalist' bir yorumla ele alındığı görülüyor Balkan Naci 'İstanbul Bienali öncelikle farklı bir kimlik oluşturamadı Yalnızca küratörlerin İstanbul'a yakıştırdığı 'baharatlı' başlıklarla bu sorunun çözülebileceği sanıldı ' diyor ve ilave ediyor 'Kendi tarihsel kültürel kayıtlarını imha etmiş kuşaklar arada şıklık olsun diye (vurgu benim H Y ) Oryantalizm yapıyorlar ' Daha da önemlisi Balkan Naci'nin şu canalıcı tespitidir 'Bu süreç içinde Batı gözüyle Doğu bizim iç gerçekliğimiz haline getirildi ' Okuyucularım iyi bileceklerdir Benim yıllardan beri ısrarla ve usanmadan vurgulamaya çalıştığım mesele de tastamam budur Oryantalizm bizim bilinçdışımızdır ve Türk insanının bilinci istediği kadar Modernleşmiş veya Batılılaşmış bir görünüş verirse versin bilinçdışımız bizi kaçınılmaz olarak Oryantalizmin gerçekliği ile yüz yüze getiriyor Balkan Naci'nin 'Batı gözüyle Doğu bizim iç gerçekliğimiz haline getirildi ' sözüyle kastettiği de yanılmıyorsam budur Öte yandan küratör Yuko Hasegawa'nın 'Ego'dan Kaçış' konseptini yine Balkan Naci'nin deyişiyle 'baharatlı' bir biçimde kullandığı çok açık Albenisi olan ve entelektüel etki'si olan içi boş bir söz hepsi o kadar Boş söz çünkü en basit düzeyde psikanaliz bilgisi Freud'çu teori bağlamında Ego'nun insan psykhe'sinin inşasındaki belirleyici (ve elbette kaçınılmaz) etkinliğinin göz ardı edilemeyeceğini bildirir Freud Ego'nun 'akıl ('reason') ve sağduyu (common sense') dediğimiz şeyleri temsil ettiğini' dahası alt benlik'e ('İd') 'Haz İlkesi'nin Ego'ya ise 'Gerçeklik İlkesi'nin egemen olduğunu yazmıştır 'Gerçeklik İlkesi' evet çünkü 'neyin düşünce neyin eylem ve olay neyin imge neyin gerçek olduğunun' bilinmesi Ego'nun işlevidir (Bu konuda Türkiye'nin en seçkin psikanalistlerinden birinin Prof Dr Orhan Öztürk'ün (Psikanaliz ve Psikoterapi' adlı çalışmasına bakılabilir ) Bu nedenle de Ego'dan kaçış bir ütopya ya da entelektüel bir fantazya olabilir ama Yuko Hasegawa'nın Bienal konsepti'nde söylendiği gibi 'gelecek oluşum için' bir proje asla İnsanın geleceğini Freud'un tanımladığı manada 'Ego'dan bir kaçış üzerine inşa etmenin neleri ne vahim sonuçları içerdiğinin ayırdında görünmüyor bayan küratör Sadece küratör değil elbet Bienal'in Danışma Kurulu da Benim asıl hayret ettiğim İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın başkanı değerli dostum ve ağabeyim Şakir Eczacıbaşı'nın bu projeye nasıl onay verdiği Şakir Eczacıbaşı'nın Freud'un teorisini Türkiye'de birçok uzman psikanalistten çok daha iyi bildiğinin yakın tanığıyım (Bundan yanılmıyorsam kırk yıl kadar önce Eczacıbaşı firmasının yayımladığı 'Tıpta Yenilikler' dergisinde çıkan yazılarını hatırlıyorum bunu söylerken) Ego'dan kaçışa dayalı bir gelecek projesinin (Freud'çu anlamda) ne demeye geldiğini şıp diye fark edecek ehliyettedir Şakir Eczacıbaşı Öyleyse neden bu proje neden bu konsept Burada bir mesele daha var Bienal konsepti Ego'yu genel olarak Freud'çu bağlamda ele almıştır tamam Ama Ego'nun İslam kültüründe Freud'çu bağlamın dışında ve o bağlama irca edilmesi söz konusu olmayan bir karşılığı var Nefs 'Ego'dan Kaçış'ın İstanbul'da yapılan bir Bienal'in konusu olarak seçilmesinde bu şehrin 'Doğu'yla Batı arasında kalmışlığı'nın rolü olduğunu söyleyen küratör bayan acaba 'Ego'dan Kaçış'ın olumsuzlayıcı (menfi) yanlarını İslam tasavvufunda 'Nefs'ten Kaçış'ın olumlayıcı (müsbet) yanlarıyla birlikte düşünmenin bu projeye ne kadar anlamlı katkıları olabileceği ihtimali üzerinde durdu mu Peki Bienal Danışma Kurulu'nun saygıdeğer üyeleri Hiç sanmıyorum Bu konularda ehil değiller çünkü İşte burada Balkan Naci İslimyeli'nin 'Bu süreç içinde Batı gözüyle Doğu bizim iç gerçekliğimiz haline getirildi ' sözü bana göre elbet canalıcı bir anlam kazanıyor Oryantalizmin kuşatması altındaki bilinçdışımız 'Ego' kavramının 'Nefs' kavramı üzerinde Derrida'nın deyişiyle 'zorba bir hiyerarşi' kurmasına 'Nefs'in değil 'Ego'nun bizim 'iç gerçekliğimiz' gibi sunulmasına göz kırpmadan izin veriyor Ve bu toplumu sanki onun 'iç gerçekliği'ni inşa eden kavramlar gelenekler düşünceler değerler yokmuşçasına kendisini Batı gerçekliği söylemiyle tanımlaması gerektiğine ilişkin bir tahakküm mekanizması işletilmeye devam ediliyor Bienal bu işleyişin yeni bir örneği hepsi o kadar.

Zaman

Bu yazı toplam 9493 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hilmi Yavuz Arşivi