Bağımlılığın Altyapısını Oluşturan Faktörler Nelerdir?

Bağımlılığın Altyapısını Oluşturan Faktörler Nelerdir?
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekim Yardımcısı Fatih Kılıçarslan Madde Bağımlılığı konusunda ailelere çok önemli önerilerde bulundu.

Halil Cömert'in Röportajı


Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekim Yardımcısı Fatih Kılıçarslan’dan ailelere altın tavsiyeler: Madde bağımlılığı konusunu Yeni Akit’ Gazetesi'ne değerlendiren Kılıçarslan, anne-babalara çok önemli uyarılarda bulundu. Gazetede yer alan söyleşinin ayrıntıları şöyle:

Kılıçarslan, çocuğu madde bağımlılığına karşı korumanın anne rahminden itibaren ailede başlaması gerektiğinin altını çizdi.

İnancın zayıf olduğu toplumların öteden beri kanayan yaralarının başında gelen “madde bağımlılığı”, esas olarak irade zayıflığından kaynaklanıyor. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekim Yardımcısı Fatih Kılıçarslan, konuyu Yeni Akit’e değerlendirdi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu mezunu Kılıçarslan, 1993 yılından beri Sağlık Bakanlığı’nda sosyal hizmetler uzmanı olarak görev yapıyor. İşte Kılıçarslan’ın sorularımıza verdiği cevaplar:

Bağımlılığın altyapısını oluşturan faktörler nelerdir?

Fatih Kılıçarslan: Çocuk dünyaya geldikten sonra anne ve baba ilişkileri ile bağlı olarak ruhsal gelişimi oluşur. Eğer çocuk, uygun olmayan anne ve baba tutumları içerisinde yetiştirilir, eğitilir ve büyürse, çocukta bağımlı ilişkiler meydana gelir. Aslında çocuk ve ergenin madde bağımlılığı sorunu bağımlı kişilik sorunudur. Yeterince sevgi görmeyen, çocuklar, bu ihtiyacı bir şekilde zararlı maddelerle karşılama ihtiyacı duyarlar.

“ÇOCUK, ANNE-BABA İLİŞKİSİNE KURBAN GİTMEMELİ”

Eşler evlilik yaşantısında bir ahenk sağlayamazsa, ilişkilerini duygusal anlamda uyumlu yürütemezse, bu durum çocukların doğumuyla birlikte ortaya çıkan anne ve babalık rolüne de olumsuz yansır. Bazı ailelerde eşler arasındaki iletişim sorunları, boşanmış anne-baba sorunları neticesinde çocuklar psikolojik olarak etkilenmektedir. Böylece anne-babasının çatışma alanı haline gelen çocuk onlardan uzaklaşmakta, eşler kendi aralarındaki çatışma ve problemi çocuk üzerinden gidermeye çalışmaktadır.

YETERİNCE İLGİ GÖRMEYEN ÇOCUK SOKAĞA BAĞLANIR”

Çocuk ailede bulamadığı ilgiyi, desteği, sokakta arkadaş grupları içerisinde sağlamaya çalışır, arkadaş grupları içinde onay görür, takdir görür. Sokakta bir kimlik, güç kazanır. Aile içinde onay görmeyen, takdir görmeyen, bağımsızlaşma süreci desteklenmeyen çocuk, sokakta arkadaş grubu içerisinde güçlenir, kişilik ve kimlik kazanır, bağımsızlık kazanır ve bu, çocuğun sokakta yaşama, sokağa bağımlı olma sürecini artırır.

“MADDE BAĞIMLISI ANNE-BABA ÇOCUĞA ROL MODEL OLUR”

Ancak madde bağımlılığı tek bir nedenle ortaya çıkmaz, çocuğun yaşadığı birçok olumsuzluk, bu konuda etkili olabilmektedir. Madde bağımlılığına başlamanın, merak, arkadaş grubunun yönlendirmesi, çocukların arkadaşlarına hayır diyememesi gibi birçok sebebi vardır. Çocuğun arkadaşları tarafından sürekli kullanılması ya da çocuğun örtülü bir depresyon geçirmesi, aile içerisinde anne ya da babadan birinin madde bağımlısı olması, alkol bağımlısı, olması çocuğun madde bağımlılığında bir etkendir.

“AİLESİ İNANMAZSA TEDAVİ ZORLAŞIR”

Süreçte nelere dikkat edilmeli?

Anne-babalar, madde kullanan çocuklarda meydana gelen davranış ve fizikî değişiklikler konusunda bilgi sahibi değildir. Birçok aile, çocuğunun madde bağımlılığını geç fark ediyor, bu geç kalış, tedavi sürecini de olumsuz etkileyerek güçleştiriyor. Tedaviyi öncelikle çocuğun istemesi, tedavi sürecine anne ve babanın da katılması gerekmektedir. Madde bağımlılığı tedavisi bir ekip işidir. Öncelikle aileyi tedavi sürecine katılmaya inandırmak lazım. Aile buna inanırsa çocuğuna sonuna kadar yardımcı olur.

Peki, burada ailenin ve toplumun yaklaşımı nasıl olmalıdır?

Aile ve toplum, tedavide destekleyici ve yardım edici rol almalıdır. Bunun için etiketlemek, damgalamak ve dışlamak yerine tedavi süreci içerisindeki kişiye onay vererek, takdir ederek kişi cesaretlendirilmelidir.

Kişi tedavi olmak istemiyorsa, kişiye rağmen tedavide başarı sağlanabilir mi?

Bu önemli bir soru. 18 yaşın altında ise birey ailesinin velayeti altındadır. Tedavinin sorumlusu ailedir. Eğer genç tedaviye direnç gösteriyorsa, bu tedavide mesafe almak, başarı sağlamak zordur. Dolayısı ile aile terapisi de bağımlılık tedavisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Sadece aileye değil, topluma da sorumluluklar düşmektedir.

ÇOCUĞUNUZUN ‘BAĞIMLI’ OLDUĞUNU NASIL ANLARSINIZ?

Uyuşturucu maddeler ve kullanımının belirtileri nelerdir?

Madde ve uyuşturucu kullanan bir çocuğun her şeyden önce tutum, davranış ve psikolojisinde belirgin değişiklikler yaşanır. İçine kapanabileceği gibi, aşırı hareketlilik de gözlenebilir. Öfke, kızgınlık patlamalarının yanısıra yalan söyleme gibi uyum ve davranış sorunları da baş gösterebilir. Çocuğun ders kalitesinde düşme, sınıfta kalma ya da okulda öğretmenleri tarafından sürekli uyarı cezaları aldığı gözlenir. Bedeninde belirgin değişiklikler ortaya çıkar. Aşırı kilo kaybı, kollarında iğne izleri, sürekli öksürmesi, gözlerinde kızarıklık, uyku düzeninde bozukluk oluşur. Arkadaş grubu değişir, giyim tarzı değişir, kollarında dövme ya da kesikler görülür.

Bu durumda ailenin dikkat etmesi gereken noktalar nelerdir?..

Ebeveynlerin çocuklarıyla açık, duygularını anlamaya dönük ve güvenli iletişim kurmaları gerekmektedir. Çocuğun ergenleşme sürecinde yaşadığı ruhsal değişimlerinde destekleyici, yol gösterici yaklaşımlarda bulunulmalı, ihmal ve şiddetten kaçınılmalıdır. Ayrıca çocuğun sınırlarını, yaşamın kural ve değerlerini oluşturabilmesi için rehberlik etmeli ve sağlıklı model oluşturulabilmelidir. Burada ebeveynler çocuklarına hayatın sorumluluklarını gelişimine uygun olarak vermeleri, yanlışlıklar karşısında önce kendilerinin ‘Hayır’ diyerek örnek olmaları önemli rol oynamaktadır.

‘TUTUCU DAVRANIŞLAR DİRENCİ ARTIRIR’

Tedavi sürecinde çocuk ve ergen bağımlıların yetişkinlerden farklı olarak karşılaşacağı problemler nelerdir?

Gelişim süreci devam eden bir çocuğun madde bağımlısı olması ile birlikte kişilik gelişiminde, duygusal gelişiminde, sosyal gelişiminde ciddi sorunlar ortaya çıkar. Çocuk uzun yıllar ciddi tahribatlara ve travmalara yol açabilecek ruhsal sorunlarla karşı karşıya kalabilir, depresyon geçirebilir, kişilik bozuklukları ortaya çıkabilir, antisosyal davranışlar ortaya koyabilir. Engelleyici, kısıtlayıcı, açıkçası anne-baba tutucu ise bu çocuk için bir direnç olabiliyor. Eğer aile dinamikleri içerisinde bir uyum sorunu varsa, çocuk, anne ve babasının tam tersi bir rol, bir davranış, bir eğilim içerisine girebiliyor.

Önerileriniz nelerdir, toplum olarak bizler nelere dikkat etmeliyiz?

Ülkemizde madde bağımlılığı sürekli artan bir eğilim içindedir. Bu konuda ciddi anlamda çalışmamız gerekiyor. Sadece kamu kurumlarına, yerel yönetimlere değil, sivil toplum örgütlerine de büyük görevler düşüyor. İlköğretimden itibaren çocuklarımızın sanat ve kültür alanlarında etkin bir yer edinmelerini sağlamalıyız. Çocukluk ve ergenlik çağı potansiyel ve güçlü bir enerjiyi temsil eder. Dolayısıyla çocuğun sağlıklı şekilde enerjisini harcayacak alanlar oluşturmalı, çocuğun psikolojisine uygun iletişim yaklaşımları geliştirilmelidir.

Bu haber toplam 7024 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.