Yeme bozuklukları hızla artıyor
- Yeme ile ilgili rahatsızlıkların görülme yaşının giderek düştüğüne dikkat çeken Memorial Hastanesi’nin uzmanlarından Uzman Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu kadınların daha fazla risk altında olduğunu belirtiyor.
Her ne kadar Anoreksiya Nervosa (AN) ilk defa Fransada 19. yy da görülmüş olsa da Anoreksiya Nervosa (AN) da, Bulimia Nervosa (BN) da son yıllarda modernleşmekte olan toplumları, özellikle de bu toplumlardaki kadınları ve genç kızları tehdit eden bir durum haline geldi. BN, İngilterede 20. yüyılın ikinci yarısında ortaya çıktı. 1980’lerde de AN ve BN yeme bozukluğu olarak tanımlandı. Geçtiğimiz yıllara kadar, sadece üst ve orta sınıftaki ergen ve genç kadınlarda görüldüğü düşünülse de aslında bu bozuklukların toplumun daha geniş bir kesimini tehdit ettiği şimdi daha açık bir şekilde biliniyor.
Yeme bozuklukları başlıca iki grup halinde incelenebilir:
ANOREKSIYA NERVOSA - AN
Hepsinden önce AN ciddi bir ruhsal bozukluktur.
Kişi bulunduğu yaş grubu ve boy uzunluğu açısından normal kabul edilen kiloyu şişmanlık olarak algılar.
Yaş ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu olmasına rağmen kilo almak veya şişmanlamaktan aşırı derecede korkar. Bu yüzden normal kilosundan (sınır %17.5) daha fazla zayıf olmasına rağmen aşırı derecede diyet yapar ve kendisini açlığa terk eder.
Kişinin kilosu ya da vücut şeklini algılayışında bozukluk vardır. Kişi kendini değerlendirirken kilo ya da vücut şeklini ölçüt olarak alır. Bilişsel olarak kilo veya vücut ölçüleriyle meşguldür.
Bir kişinin yaşamı boyunca AN olma riski %1’dir. Riskin düşük olması yanıltmamalı çünkü genç kızlarda diyabet ile karşılaştırıldığında 10 kat daha fazla, astım ile karşılaştırıldığında da az görülmekte ama ölüm oranı her ikisinden de fazla olmaktadır. Diğer bir deyişle ölüm riski %4-20 arasındadır.
Çok ciddi fiziksel sorunlara yol açar. Anoreksiya kişilerde kalp hastalıklarına, aşırı derecede tansiyon düşüklüğüne, kolesterol yükselmesine sebep olur. Kalpte ritim düzensizlikleri ve kalp yetmezliği aşırı boyutlara vardığında ölüme neden olabilir. Anoreksiya hastalarında stres hormonlarındaki artış, östrojen hormonunun azalması ve adet görememe, kısırlık, osteoporoz (kemik erimesi) gibi rahatsızlıklara neden olur. Hamilelikte düşük riski ve bebeklerde gelişme geriliği gibi risklerle karşılaşılır. Anoreksiya uzun süre devam ettiğinde beyinde ve sinir sisteminin diğer kısımlarında kalıcı hasarlara neden olabilir.
Genellikle 15-19 yaşlarında başlar. Daha erken ya da geç yaşlarda da ortaya çıkabilir. AN olan kadınların kızlarında da genellikle görülür.
AN ile birlikte “patlayıncaya dek” yeme ya da kendini kusmaya ya da lavman- idrar söktürücüler ile yediklerini çıkarma davranışı da görülebilir.
En çok bilinen YB anoreksiyadır ancak anoreksiya 3. sırada yer alır. Anoreksik kadın kendini tanımladığında şişman olarak tanımlar ama gerçekte tehlikeli sayılacak kadar zayıftır.
Her 10 anoreksik kişiden 1 açlıktan yada anoreksiyanın başka fiziksel etkilerinden dolayı hayatını kaybetmektedir. Ruhsal hastalıklar içerisinde en yüksek ölüm oranı olan hastalıktır anoreksiya.
BULIMIA NERVOSA - BN
Aşırı ölçüde, adeta patlayıncaya dek, tıkınırcasına krizler halinde tekrarlayan yemek yeme nöbetleri ve devamında suçluluk ve utanç duygusunun yaşandığı bir bozukluktur.
Kişi belirli bir süre içinde, benzer durumdaki pek çok kişinin yiyebileceği besin miktarının çok daha fazlasının tüketir.
Bu durum yaşanırken yemek yeme üzerine kişide kontrolün kaybı hissi olur (yemeği sonlandıramayacağı, miktarında aşırıya kaçıp, kontrol sağlayamayacağı hissi yaşar).
Kişi kilo almamak için isteyerek kusma, dışkılamayı arttırıcı ya da idrar söktürücü ve aşırı spor yaparak kalori kaybetmeye çalışır.
Genellikle 15 yaş ile yetişkinlik dönemi arası ortaya çıkar. Daha sonra çok fazla rastlanmaz.
Kişinin hayatı boyunca BN olma riski %2 dir.
Bulimia nervosa tanısı konması için kişinin tıkınırcasına yemek yeme ve uygun olmayan çıkartma davranışlarını en az 3 ay süre ile en az haftada 2 kez tekrarlamış olması gerekmektedir.
Bulimik olan kişiler normal kiloda oldukları sürece hayatı tehdit edici sonuçların ortaya çıkma riski düşüktür. Ancak anoreksiya ölümle sonuçlanabilen ciddi bir durumdur. Bulimik yeme bozukluğunda aşırı kusmaya bağlı olarak diş problemleri ve yemek borusunda fıtıklaşma ve yara, su tutulması ve vücutta ödemlere sık rastlanır. Yine aşırı kusmaya bağlı olarak sıvı ve elektrolit kayıpları, halsizlik, mide problemleri, aşırı ishale bağlı olarak kalınbarsağın son kısmında incelme sık görülür.
YB genel toplumda olma riski ortalama %30.
YB sıklığı neden bu kadar yüksek?
Bu durum, kadınlar arasında fiziksel görünüşün ve ince yapının önemi vurgulanarak kar-amaçlı kültürün gelişmesinin bir sonucu. Özellikle bazı toplumlarda (sanayileşmiş batılı toplumlar) zayıflık, fiziksel güzelliğin en önemli parçası olarak görünüyor.
Araştırmacılar bu eğilimin özellikle son yıllarda daha da arttığına dikkat çekiyor. Şu an YB sadece sık rastlanan hastalık değil aynı zamanda son 30 yıl içerisinde oranını 2 katına çıkartan bir hastalık. Ve hızla da ilerliyor. Bununla birlikte hastalığın görüldüğü yaş her geçen gün biraz daha düşüyor (5 yaşına kadar düştü). Time dergisine göre çocukların % 80’i, 4. sınıfa gelene kadar bir tür diyete başlıyor.
Bazı erkeklerde YB gözükse de YB olan kişilerin % 90’ı kadın.
Neden kadınlarda daha fazla?
Medyada sadece 1 tip kadın modeli gösteriliyor. Zayıf, uzun, çoğu zaman beyaz ve ölçüleri genellikle anoreksiya ölçülerinde yani normal kilonun %15-20 altında.
Bir çok antropology ve psikiyatrik çalışmalar yeme bozukluklarının zayıflığı önemli bir sosyal değer olarak gösteren toplumlarda geliştiğini gösteriyor. Bu da Batı ülkelerinde neden yükseldiğini ve bazı Asya, Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde neden bilinmediğini açıklıyor.
Fiziksel zayıflığın kültürel bir değer olarak yaratılmasının yolu TV, magazinve filmlerde kadının fiziksel görünüşünün onun düşüncelerinden ve başarılarından daha önemli olduğunu vurguluyor. Bu mesaj bize sürekli veriliyor. Bu da bir çok kadını ve genç kızları aşırı derecede fiziksel görünümleri ile ilgilenip ve bunu sorun yapmalarına sebep oluyor.
Bir araştırma 6. sınıf kız öğrencilerinin %70’inin vücutları ile memnuniyetsizliklerinin 9-11 yaşları arasında başlayıp diyet yaptıklarını gösteriyor.
Tabii ki bu çok ilginç değil. 1960’larda genç kızlar kendilerine benzeyen modeller görüyorlardı şimdi ise normal ağırlıklarının % 20 altında (yani anoreksiya değerlerinde) modeller görüyoruz.
Modanın, kozmetik dünyasının ve medyanın yarattığı bu “güzellik” kadınların % 99’u tarafından erişilemez. Bu da bir rastlantı değil tabii ki; erişilmez fiziksel güzellik söz konusu olduğunda insanlar hiçbir zaman gerçek hallerinden memnun olmayacak ve bu yüzden ortaya uçsuz bucaksız bir kozmetik ürünler ihtiyacı çıkacaktır.
Medyada kadınların fiziksel görünüşü (zayıflığı) erkeklere göre daha çok vurgulanıyor. 1992’de yapılan bir araştırma popüler kadın magazinlerinde erkek magazinlerine göre, 10 kat daha fazla zayıflığı vurgulayan kozmetik ürünlerinin reklamları olduğunu gösteriyor. Diyet ürünlerinin artık bir ihtiyaç haline gelmesi aslında normal yeme alışkanlıklarının da bir şekilde değiştiğini gösteriyor. Hep kilonu düşüneceksin yemene dikkat edeceksiniz ve bir şekilde ara sırada olsa diyet yapacaksın.
Biyolojik olarak değerlendirildiğinde kadınların özellikle ergenlik döneminde yaşadıkları bedensel değişim göze çarpıyor. Ergenlik döneminde erkeklerde testestrone düzeyinde artma vaşanır, gelişim devam eder ve kaslanma ortaya çıkar. Kızlarda ise bunun tersi olur kızlardaki fiziksel gelişme durur, vücuttaki yağ oranı artar, göğüsler belirginleşir ve kalçalar genişler ve birçok kadın bu dönemde kilo almaya başlar. Bu durum kişiyi toplumun belirlediği ideal ölçülerden uzaklaştırır. Bu da diyetin özellikle neden ergenlik döneminde ortaya çıktığını ve buna bağlı olarak yeme bozukluklarının bu yaşlarda neden belirginleştiğini açıklıyor.
YB Duygularla ilişkisi
Öz güveni az olan kadınlar anoreksiya riskini daha fazla taşımakta. Bu kadınlar genelde fiziksel imajlarını olumsuz görürler ve zayıflığın, inceliğin benlik değerlerini artıracağına inanırlar.
Depresyon yine YB ile bağlantılıdır. YB olan kişilerin %40-80’inde depresyon vardır.
Depresyon ile bulimia arasındaki bağ daha güçlüdür. Ama sebep-sonuç ilişkisinin çok net olmadığı da bir gerçektir. Bildiğimiz bir şey var ki; olumsuz duygular insanda yeme davranışını tetikler. Ve aynı zamanda fiziksel görünüşünden memnun olmayan kişi depresif duygular yaşar.
Harvard Yeme Bozuklukları bölümü yayınladığı bir raporda kadınların % 80’nin her sabah uyandıklarında görüntülerinden dolayı depresif hissettiklerini açıklamıştır.
Uzman psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu “yüzde 99’umuzun ulaşamayacağı “ideal vücut” ölçülerine ulaşmak için kendimizi parçalamayalım. Bizler kişiliğimizle başarılarımızla yaşantımızla vücudumuzla bir bütünüz. Ve kendimizi sevelim” diyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.