Yargıtay üyeleri psikologluğa mı başladı?
Alışmış gözlerin göremediğini alışmamış gözler görürmüş. ‘Gerçeği yarım görme olgusu’ Yargıtay üyelerinde olursa ortaya savunulamaz kararlar çıkıyor.
Bazı insanlar gerçeklerin bir kısmını dürüst olmayan bir şekilde görmezler yani aldatma niyetleri vardır. Bu insanlara yalancı denir.
Bazı insanlar ise aldatma niyeti olmadan, bazı gerçekleri görmezler ve yanlışı ısrarla savunurlar. Bu kişilere yanılgı içinde veya gafil denilir.
‘Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, daha önce yerel mahkeme tarafından verilen kararı bozarak, kocanın karısına başını örtmesi için baskı yapmasını "sosyal şiddet" sayarak boşanma sebebi saydı.’
Basına yansıyan yukardaki haberin devamInda ‘Çağdaş kıyafete aykırı giyinmeye zorlamanın, ortak hayatı temelinden sarsan, sosyal şiddete yönelik bir davranış’ olduğuna karar verilmiştir diyor.
Amerika Psikiyatri Birliği ‘İlişki bozuklukları’nı bir hastalık grubu olarak tanımladı. Aile içi ilişki bozukluklarının tedavisi ile ilgili protokollar önerdi. Aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet, psikoloji, sosyoloji, hukuk, ilahiyat, iletişim... gibi pek çok alanı kapsayan bir olgudur.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddeti ‘Kasden fiziksel güç ve zor kullanımı’ olarak tanımlar. Şiddet sonrası bedensel ve psikolojik hasarın olup olmadığının tespitini gerekli görür.
Eğer şiddetin fiziksel güç içermeyen psikolojik unsurları hakim kararına kalırsa bakın neler suç olabilir:
Cinsel ihmal şiddeti: Erkeği çıldırtan kaprisli kadın, kocasını cinsellikten mahrum eden inatçı kadın, kıskançlık nedeniyle yatağını ayıran eş...
Duygusal ihmal şiddeti: Karısına sevdiğini söylemeyip onu yalvartan erkek, eve geç gelip karısını aşağılayan koca, karısını parasız bırakıp bunalıma sokan eş, kendi kıskançlığı nedeniyle eşini evden dışarı çıkamayan adam...
Sözel şiddet: Futbol spikeri gibi sürekli konuşan kadın, bağırarak konuşan, yediğine, içtiğine her şeyine karışan eş....
Bunların arasında, Uluslararası Psikiyatri sınıflandırma sistemlerinde ve Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımlamalarında ‘Sosyal şiddet’ şeklinde bir tanımlama yoktur.
‘Mahalle baskısı’diyemediği için sosyal şiddet tanımını kullanıp gülünç duruma düşüren hukuk rasyoneline uymayan bir karar verilmiştir. Eğer erkekte ruhsal bir hastalık yoksa iki kişi arasındaki bir hukuk yargısında sosyal atıf da bulunmak irrasyoneldir.
Olsa olsa başını aç veya kapa şeklinde baskı sözel şiddete girer. Boşanma nedeni olarak hakime kanaat verir.
Bir erkeğin başını kapa diye eşine baskı yapması ve şiddet kullanmasının dini bir kaynağının olduğunu sanmıyorum. Bu davranışlarla mücadele edelim.
Karısının başını örttürmek için baskı yapan erkekler aslında dini motivasyondan çok kıskançlık ve gelenek baskısı ile bunu yapıyorlar. Zorla tesettür ikiyüzlülüğe götürür. İkiyüzlülüğünde ilahi hedefe uygun olmadığını zaten bütün semavi öğretiler belirtiyor.
Toplum mühendisliği yapmak yargının görevi değildir. Geleneklerin değişmesi yargının ilgi alanına girmez.
Toplumun değerleri karşısında tarafsızlığını yitirmiş yargı çürüme işaretidir. Hakimin bizatihi kendisinin tarafsız olması gerekmez, hukuki eylemlerinin tarafsız olması yeterlidir.
Hakim karar vereceği konuda kasıt unsuru var mı? Bilirkişiye göndermek gerekir mi? gibi konularla ilgilenir...
Çağdaş ülkelerde neyin çağdaş olduğu neyin çağdaş olmadığı kararını vermek yazılı hukuka ait de değildir. Yazılı olmayan hukuka yani vicdanlara bırakılmıştır. Modern ülkelerde kıyafetten dolayı insanlara ayrımcılık yapılmaz.
‘Çağdaş kıyafetlere aykırı giyinmeye zorlama’ tanımı yüksek yargıya değil Batı Çalışma Grubu (BÇG) tanımına daha çok uyuyor. Acaba ikna odası tavsiyesi de varmıydı kararda?
Kendi egolarını iyi hissettirmek için başkalarına nasihat veren, küçümseyen, ikinci sınıf insanın varlığını arzulayan kibirli duruş yargıya zarar verir.
Hakim bey, bu millet farik ve mümeyyizdir, neyin çağdaş olup olmadığına kendisi karar verir. Toplumun değerleri karşısında tarafsızlığınızı korumalısınız.
Bu yazı toplam 4572 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.