Trikotilomani Nedir?
Trikotilomani, ilk kez 1889 yılında, saçlarını tutamlar halinde koparan ve bir tür alopesi olarak değerlendirilen bir hastanın incelenmesi sonucu, dermatolog Hallopeau tarafından tanımlanmış ruhsal bir bozukluktur (Swedo 1993). Trikotilomani, eski Yunanca bir sözcük olup, "saç koparıyorum" anlamına gelmektedir (Swedo 1993). Günümüzde trikotilomani, belirgin şekilde saç kaybı ile sonuçlanacak kadar kişinin saçını tekrarlayan bir tarzda kopardığı, saç koparma öncesinde gerginlik duyumunun, saç koparırken haz almanın görüldüğü bir bozukluk olarak tanımlanmakta; DSM-IV'te (APA 1994) 'Başka Bir Yerde Sınıflandırılmamış İmpuls Kontrol Bozuklukları', ICD-10'da (WHO 1992) ise 'Alışkanlık ve Dürtü Bozuklukları' tanı grubu içinde yer almaktadır. Trikotilomani hastalarında, en sık saç koparmanın, daha seyrek olarak da kaş, kirpik, sakal-bıyık, koltukaltı ve kasık gibi bedenin çeşitli bölgelerinden kıl koparmanın görüldüğü bildirilmektedir.
En çok yolunan vücut bölgesi saçlardır. Kılın olduğu bütün bölgeler, başa göre daha nadir de olsa yolunur. Kaşlardan, kasık bölgelerinden, koltuk altından, göğüslerinden, kollarından tüy yolanlar vardır. Geçen yıllarda Amerika’da yapılan bir araştırmada 2500 üniversite öğrencisi incelenmiş, her 200 öğrenciden birinde kıl koparma hastalığı tespit edilmiştir. Hatta bazı araştırmalarda nüfusun %4’ünün hastalık derecesinde kendi tüylerini yolduğu bildirilmiştir. Hastalığın ortalama başlangıç yaşı 17’dir. Ancak okul öncesi dönemde bile başlayabilmektedir. Kızlarda erkeklere göre dört kat daha fazla görülür.
DSM-IV’e göre trikotillomaninin esas özelliği fark edilir saç kaybıyla sonuçlanan, saçların tekrarlayıcı olarak çekilip kopartılmasıdır. Diğer klinik semptomlar arasında saçları çekmeden önce artan gerilim hissi, saç koparıldıktan sonra haz, doyum ve rahatlama vardır.
Trikotilomanlar, kıllarını ‘bilerek’ yolarlar. Sonra da seyrekleşen saçlarına, parlayan kafa derilerine üzülüp dururlar. İrade devre dışı kalmıştır bu hastalıkta. Tüylerini yolmadan önce giderek artan bir gerilim hissi yaşarlar, yolduktan sonra da bir rahatlama, hatta bazen zevk duyarlar.
Evet, bazen bu saç yolma işi insana zevk bile verebilir. Bu işten zevk alınması kesinlikle kel kalmaktan hoşlanıldığı anlamına gelmez. Kişi kendini kel yapar, ama kelliğine gözyaşı dökmekten de geri kalmaz. Kumarbazın hayatını mahveden iptilasından zevk almasına benzetilebilir trikotilomani.
Kıllarını yiyenlerle bile zaman zaman karşılaşırız. Kafasında çıplaklaşan alanlar oluştuğu için kendinden nefret eden trikotiloman, kıl yemekten büyük bir utanç duyar. Tat falan aldığını da zannetmeyin kıldan. Ama dedik ya, bu hastalıkta irade devre dışı kalmıştır. Bazen mide veya bağırsak duvarına yapışan kıl topakları sertleşip taşlaşırlar, karın ağrılarına, bulantıya, kusmaya, kötü ağız kokusuna, iştahsızlığa, kabızlık veya ishale, midede gaza, hatta kanamaya yol açarlar.
Takıntı hastası el yıkama ihtiyacına, kapıları bacaları kontrol etme isteğine, sayma arzusuna direnemez veya direnirse de büyük bir azap çeker. Kıl koparma hastası da tüyünü yolma dürtüsüyle mücadele edemez. Ancak trikotilomanlar genellikle farkında olmadan, otomatik olarak kıl koparırlar. Halbuki takıntı hastaları el yıkarken, yoldan dönüp kapıyı kapatıp kapatmadıklarına tekrar tekrar bakarken, plaka numaralarını toplayıp bölerken, başından sonuna kadar ne yaptıklarının farkındadırlar. Bazı trikotilomanlar kıl koparmaktan bir parça da olsa zevk alırlar, takıntı hastaları ise yaptıkları ‘merasimlerden’ en ufak bir haz duymazlar.
Saç yolma hastalığında da beynin iç bölgelerinde ‘bazal gangliyonlar’ adı verilen bir grup gri alanın hastalandığı tespit edilmiştir. Takıntı hastalığında da alın bölgemiz ve bazal gangliyonlar rahatsızlanmıştır. Ancak takıntıları gidermekte çok etkili olan ilaçlar, tüy koparmayı aynı başarıyla önleyemezler. Demek ki bu iki hastalık birbiriyle akraba, ama yine de farklı iki hastalıktır.
Kıl Koparmak Hastalık Mıdır?
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Saç Hastalıkları Bölümü Sorumlusu Prof. Dr. Oya Oğuz, ''özel bir hastalık grubu'' olarak nitelendirdiği ''kıl koparma'' hastalığının daha çok genç erişkinlerde görüldüğünü belirterek, beraberinde gelen görüntü bozukluğunun da birtakım ruhsal bozukluklara neden olabileceğini bildirdi.
Prof. Dr. Oğuz, hastalığı ''tike'' benzeterek, ''Bu çok özel bir hastalık grubu ve genç erişkinlerde daha çok görülüyor'' dedi. Bu hastalıkta, kişilerin bazı bölgelerdeki kıllarla oynama ya da koparma alışkanlığı edindiğini anlatan Prof. Dr. Oğuz, ''Bu saç, kaş, kirpik, bıyık ya da koltukaltı kılı olabilir. Ancak saç, çok daha yaygın koparılıyor. Genelde de bölgesel koparma olabilir. Mesela bıyığın bir bölümü, saçın ön ya da yan bölümü'' diye konuştu.
Kopartılan kılların bazen yutulduğuna da dikkati çeken Prof. Dr. Oğuz, ''Deride sürekli aynı bölgeye tekrarlanan travma ve çekmeler, bir sonra dönüşümsüz bir kayıp yapabilir. O yüzden erken tanınmasında fayda var'' dedi.
Hastaların bir bölümü, özellikle de ailesiyle birlikte yaşayanların, bu durumu dikkati çekme ya da ilgi odağı oluşturabilme aracı olarak kullanabildiklerini vurgulayan Prof. Dr. Oğuz, bu durumu hastaya olduğu gibi, aileye de kabul ettirebilmek açısından zorluklar bulunduğunu söyledi.
Hastalığın baskılansa da bir süre sonra tekrar ortaya çıkabildiğini dile getiren Prof. Dr. Oğuz, kişinin eylemin zararlı sonuçlarını bilmesine rağmen kendisini bunu yapmaktan alıkoyamadığını bildirdi. Prof. Dr. Oğuz, şunları kaydetti:
''Kıl koparma alışkanlığı bir gerginliğin belirtisi olabilir. Bu davranış öncesi bir tür gerginlik hissedip, saçı ya da kılı koparınca bir rahatlamaya dönüşmesi şeklinde bir durum ortaya çıkıyor. Burada nederide hastalık ya da gerisinde çoğunluklu ruhsal bir tablo var. Ancakgörüntü bozukluğu oluştuğu için, bunun sonucunda birtakım ruhsal bozukluklar ortaya çıkabilir. O yüzden erken teşhiste yarar var. Genelde bu tür hastaları psikiyatriste biz sevk ederiz. İlk yıllarda fark edilirse, hem ruhsal yönden psikiyatrik yardımla alışkanlık, hem de birtakım yardımcı tedavi olanaklarıyla saç büyümesi hızlandırılır.''
Hastalık için mutlaka dermatologlara gidilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Oya Oğuz, ''Saçta çok sık görülen mantar ve enfeksiyon hastalıklarının sonuçlarıyla karıştırılabildiği için, özel bir tablo olduğunu ancak dermatologlar anlayabilir'' dedi.
Trikotilomani Hastalığı Konusunda Prof. Bengi Semerci ise şunları söylüyor:
Kızdığımızda, öfkelendiğimizde ya da sıkıldığımızda, bu duygularımızın şiddetini belirtmek için “saçlarımı yoldum” ya da “bana saçlarımı yoldurdu” deriz. Çoğu zaman öylesine söylediğimiz bu söz aslında çok bilinmeyen bir ruhsal rahatsızlığı tarif etmektedir. Göze çarpar derecede saç kaybıyla sonlanacak şekilde kişinin kendi saçlarını tekrar tekrar yolmasına trikotillomani denir. Bu terim 1889’da Fransız bir dermatoloji doktoru tarafından “karşı konulamayan saç yolma dürtüsü”nü belirtmek için kullanılmamıştır. Psikiyatri hastalığı olarak dürtü bozuklukları başlığı altında sınıflanır. Eğer kişi saç yolma dürtüsünü ertelemeye ya da durdurmaya çalışırsa gittikçe artan oranda gerginlik hisseder. Saçlarını yolduğunda ise bir haz, rahatlama ve doyum duygusu yaşar. Herhangi bir cilt hastalığına bağlı olmayan bu durum, ilerledikçe kişinin yaşamını olumsuz etkileyen bir hal alır.
Başlangıçta çok nadir görüldüğü düşünülen “saç yolma”nın, aslında yaklaşık her yüz kişiden dördünde olduğu farkedilmiştir. Bazen erken yaşlarda başlar,kadın ve erkeklerde aynı oranda görülür ve iyileşme oranı daha fazladır. Bazen de geç yaşlarda başlar, kadınlarda daha sıktır ve süreğen bir durum halini alabilir. Dürtü kontrol bozukluğu olarak adlandırılmakla beraber, bir çeşit takıntı olduğu ve obsesif kompülsif bozuklukla benzerlikler gösterdiği bilinmektedir. Bazen kıl yolma sadece saçla kalmaz. Buna başta kirpikler olmak üzere kaşlar da eklenebilir.
Stresli durumlarda saç, kaş ve kirpik yolmalar artmaktadır. Ailelerin birinci çocuklarında daha sık görülmesi, kıskançlığın hastalığın başlamasında etkili olduğunu düşündürmektedir. Yine ailesel bazı özelliklerden söz edilebilir. Aşırı mükemmelliyetçi, eleştirici annelere karşın,edilgen, duygularını belli etmeyen babalar bu hastaların ailelerinde ki sık rastlanan bulgulardandır.
Herhangi bir stresli yaşam olayından sonra başlama sık rastlanmakla birlikte, hastalığın oluşması genellikle uzun yıllar almaktadır. Çocukluk ve gençlikte genellikle ders çalışma sırasında başlayan saç çekmeler izlenir. Bunu kirpik ve kaşlar izler. Saç ya da diğer kılların koparılmasıyla bir gerginlikte kurtulma, rahatlama söz konusu olmakla birlikte, hastalar ağrı ya da acıdan bahsetmemektedirler. Kimi zaman kaşıntı duruma eşlik edebilir. Bulgular çoğunlukla kişi yalnız olduğu zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de bunun bir sorun olduğunun anlaşılması ve tedavi arayışları gecikmektedir. Bu davranışlara tırnak yeme, parmak emme veya sallanma gibi davranışlar eşlik etmektedir. Bunun yanısıra diğer ruhsal bozukluklar da birlikte görülebilir. Depresyonu gözardı etmemek gerekir. Sıkıntı, stres yaratacak her türlü durum saçlarınızı yolmanıza neden olabilir.
Saç, kirpik ya da kaşların yolunması bir süre sonra bu kılların geri gelmemesi sonucunu doğurmaktadır. Saçsız,kirpiksiz ya da kaşsız olmak görüntü olarak ek sorunlara yol açacağı gibi, “niçin” sorusuna yanıt vermek de yorucu ve streslidir. Zaman geçtikçe sorunu çözmek zorlaşır. Genellikle sorunun çözümü kuaförlerde arandığından, süre uzamaktadır. Sosyal yaşam için oldukça engelleyici ve sıkıntı verici bir durum olması nedeniyle, bu sorunla yaşamak zorunda kalanlar, tedavide gecikmiş olanlar bir çok ülkede siteler kurarak sorunlarını paylaşmakta ve çözüm aramaktadırlar. Kendinizde ya da çocuğunuzda benzer durum fark ettiğinizde hemen bir psikiyatri uzmanına başvurmak ve nedenini öğrenmek gerekir. Tedavisinde altta yatan nedenin ve eşlik eden durumların tanınması ve giderilmesi ilk iştir. Davranışçı yöntemler adı verilen tedavi yöntemi uzun sürmekle birlikte etkili olmaktadır. Ayrıca bazı antidepresan ilaçların tedavi edici etkisi bilinmektedir.
Kızdığımızda, üzüldüğümüzde, öfkelendiğimizde sadece söz olarak “saçımızı yolmak” etkili bir cümle olabilir. Yinede bu sözün altındaki gerçeği unutmamakta, sözde kalmayıp eyleme geçtiğinde bir hastalık olduğunu anımsamak gerekir. Bölgesel olarak saçsız kalmış bir başla, şarkılara, şiirler konu olmuş güzellik ve çekicilik simgesi kaş ve kirpiklerimizi yitirmiş bir şekilde yaşamanın hoş olmayacağı bir gerçek. Bu nedenle en baştan tedbir almakta yarar var. Hele yaşadığımız ülkede bunca saç yolduracak haber, olay ve gerçekler varken.
Kaynak: KLİNİK PSİKİYATRİ 1999;1:26-33, AA. bengisemerci.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.