RUHUN KORUYUCUSU: RESİLİENCE

RUHUN KORUYUCUSU: RESİLİENCE
Resilience, psikolojik dayanıklılık, zorluk ve felaketlerle baş etme gücü ve kişinin kendini toparlama gücü olarak tanımlanabilir.

‘Hızlı bir şekilde suya çarptık. Uçakta bir patlama oldu. Sanki birisi kafama sert bir şeyle vurmuştu. Her şey bir anda durdu. Filmlerde olur ya hani yavaşlar ve dibe batarsınız, aynen öyle işte. Kendime geldiğimde bir arkama baktım ve uçak tamamen parçalanmıştı.’

1917 doğumlu Louie Zamperini 1992 yılında CBS kanalına verdiği röportajda 1943 yılında gerçekleşen 2. Dünya Savaşı sırasında yaşadığı bu olayı bu sözlerle açıkladı. Sınırsız bir okyanusun içinde köpek balığı saldırılarına karşı gelerek ve daha sonra da yağmur suyu içip çiğ balık yiyerek hayatına tam 47 gün devam etmiştir.

Bundan sonrasında ise Japon savaş gemisi onu esir alıp Omori Esir Kampına götürür. Bu kamp sırasında insanın aklının alamayacağı işkencelere maruz kalıp en son 1945 yılında serbest bırakılır. Tam 2 sene! Zamperini’nin maruz kaldığı bu olay ve işkenceyi aklımızın alması neredeyse imkansız.

Kendisi eve döndüğünde tahmin edildiği gibi bir depresif süreçten geçmiştir ancak bir süre motivasyon konuşmacısı olarak yeni kariyerine başlamıştır. Zamperini’nin hayatı muhtemelen en kompleks biyolojik gizeme sahip - nasıl bazı insanlar diğerlerine göre daha resilient yani ruhsal anlamda daha dayanıklı olabiliyor?

Travmatik olaylar her insan tarafından farklı bir şekilde yaşanır. Kimisi akut stres sonrasında travma sonrası stres bozukluğu geliştirebilirken kimisi bir süre sonra normal hayatına devam eder. Travmatik olay sonrasında insanların mutlaka psikolojik bir problem geliştireceği düşünülür ancak bu yanlıştır. Aksine araştırmalar büyük bir çoğunluğun travmaya dirençli olduğunu göstermiştir.

RESİLİENCE NE DEMEKTİR?

Resilience, psikolojik dayanıklılık, zorluk ve felaketlerle baş etme gücü ve kişinin kendini toparlama gücü olarak tanımlanabilir. Resilience’a tam karşılık gelen bir Türkçe kelime bulunamadığı için bu yazıda daha çok İngilizce ismi ile bahsedeceğim. Resilience, doğuştan gelen ve genlerimize işleyen bir yetenek değildir, aksine öğrenilebilir. Bu tabii ki de resilient olan bireyler zorluk veya stres yaşamaz demek değildir.

Stres, yas ve şok anormal olaylara verilen normal tepkilerdir ancak farklı olarak ancak bu kişiler düşünce ve davranış tarzları ile stresli durumu daha sağlıklı ve hızlı bir şekilde atlatırlar.

Psikolojik dayanıklığı olan insanlar bir fırtınanın içindeki bambu gibilerdir – eğilirler ama kırılmazlar.

Bazen kırılmış gibi hissetmiş olsalar da derinlerde bir yerde bunun bir süreç olduğunu ve ömür boyu sürmeyeceğini bilirler. Kısaca, bu travmatik olayı deneyimleyen bu kişiler durumu kişiselleştirip, genelleştirip, felaketleştirip veya hayatın bütününe atfedilen genellemelere gitmektense daha yapıcı ve gerçekçi sorularla yeni bir bakış açısı geliştirirler. Resilient olan kişilerin başarabildikleri en önemli şeyler onlara iyi gelen kişileri ve şeyleri fark edebilmek ve onlardan yararlanabilmektektir.  


people-2567915_960_720-001.jpg


PSİKOLOJİK DAYANIKLIĞI ARTTIRMAK İÇİN 5 ALTIN KURAL

1) BİR KRİZ YAŞADIĞINIZ ZAMAN ONDAN KAÇMAYA ÇALIŞMAYIN Psikolojik dayanıklılık bir sonuç değildir aksine bir süreçtir. Deneyimlerimle şekillenip güçlenirler. Resilient olan kişiler içinde bulundukları durumun onları değiştireceğini kendilerine itiraf edip durumu kabullenirler.

2) DUYGULARI BASTIRMAYIN Hayatınız en kötü deneyi olabilir. Yerinizden bile kıpırdamak istemiyor olabilirsiniz. Bununla beraber belki ‘Neden ben?’ gibi sorular da sorabilirsiniz. Bu aklımıza gelen ilk sorulardan biridir ve çok doğaldır çünkü sonuca kısa yolda ulaşmamızı sağlamaya çalıştırır. Travmatik bir olay sonrasında duygu ve düşüncelerinizi bastırmayın! Bırakın hepsi su üstüne çıksın çünkü duyguları ifade etmek o aşamada oldukça elzem.

3) DİĞER OLASI AÇILIMLARI BİR DÜŞÜNÜN Resilient olmayan insanlar bulduğu durumun hayatlarının belki sonu olduğunu ve bunun asla iyileşmeyeceğini düşünüp o kısır döngünün içine girerler. Yaşanmış olan olayları değiştirmek veya unutmak mümkün değildir ancak bakış açısını değiştirebiliriz. Böyle durumlarda ‘Bu olayı nasıl daha farklı değerlendirebilirim?’ gibi bir soru aslında farklı kapıları yoklamamızı sağlar.

4) HEDEF BELİRLEYİN Kendinizi iyi hissettiğiniz ve ulaşmak istediğiniz en son noktayı hayal edin. Burası sizin varış yeriniz ise oraya ulaşmak için gerekli olan minik hedefler belirleyip yavaş yavaş oraya ulaşın.

5) KENDİNİZİ KORUYUN Stresli bir döneme girdiğimizde çok kolaylıkla öz bakımı ihmal edebiliyoruz. Bunların içerisinde kendimizi aç, uykusuz bırakma en tehlikeli problemlerden biri olabilir. Fiziksel ihtiyaçlarınızı karşılamak aynı zamanda moralinizi yükseltecektir. 

 

Kaynak:Hürriyet

Bu haber toplam 9123 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.