Rahim Ağzı Kanseri
Rahim Ağzı Kanserini Önleyin
Kadın Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Petek Balkanlı Kaplan, rahim ağzı kanserinde erken dönemde teşhis edilebilen vakaların yüzde 95'inden fazlası iyileşebildiğinden erken teşhis ve tedavinin önemli olduğunu söyledi.
Günümüzde kanser tedavisi konusunda oldukça fazla ilerleme kaydedilmiş olmasına karşın yine de bu hastalık türünün insan ölümlerinin başta gelen nedenleri arasında yer almaya devam ettiğini belirten Prof. Dr. Petek Balkanlı Kaplan, "Ancak kanser erken tanısı zor ve tedavisi de kısıtlı ve zor olan bir hastalıktır. Bu nedenle kanserden korunma daha da ön plana çıkmaktadır. Jinekolojik kanserlerde genel olarak riski arttıran faktörlerden birkaçını; ailede kanserli hasta öyküsünün olması, hiç doğum yapmamış olmak, cinsel yolla bulaşan hastalıklar geçirmiş olmak, sigara kullanmak, aşırı kilo, düzenli jinekolojik muayeneye gitmemiş olmak olarak sıralayabiliriz" dedi.
Rahim ağzı kanseri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Kaplan, "Rahim ağzı rahmin vajinaya açılan boyun kısmıdır. Rahim ağzı kanseri ciddi ancak önlenebilir bir hastalıktır. Rahim ağzında kanser gelişmeden önce rahim ağzında hücrelerde oluşan değişime 'displazi' adı verilmektedir. Bu displazi gösteren hücrelerin ortadan kaldırılması ile rahim ağzı kanserinin ortaya çıkması önlenmiş olur. Bu durum tedavi edilmediğinde ise zamanla bu hücreler kanser hücrelerine dönüşerek rahim ağzının dış kısmında sınırları belli bir kanser oluşturur ve rahim ağzının diğer katlarına ve diğer organlara yayılır. Tarama testleri ile kanser gelişiminden önce oluşan rahim ağzı hücrelerinde oluşan değişimi (displazi) tespit edebilmektedir. Erken dönemde teşhis edilebilen bu vakaların yüzde 95'inden fazlası iyileşebildiğinden erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Böylelikle diyebiliriz ki rahim ağzı kanseri önlenebilir bir hastalıktır, yeter ki erken evrede yakalanabilsin. Bu da tabi ki düzenli jinekolojik muayeneler ve tarama testlerinin yapılması ile mümkündür" diye konuştu.
Rahim ağzı kanserlerinin oluşumuna nelerin sebep olduğunu da aktaran Prof. Dr. Kaplan, "Rahim ağzı kanserinin gelişimi için bilinen en güçlü risk faktörü cinsel yolla geçiş gösteren Human Papilloma Virus (HPV) ile uzun süre öncesinden beri infekte olmaktır. Erken yaşlarda cinsel ilişkiye başlamış olan, çok partnerli cinsel hayatı olan veya eşi çok partnerli olan kadınlarda kanser gelişimine yol açan öncü lezyonların oluşma riski yüksektir. Düşük sosyoekonomik düzey, sigara kullanımı ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CBH) da rahim ağzı lezyonlarının riskini arttıran faktörlerdir. Yüksek riskli olanlar ile oluşan infeksiyonların çoğu da iyileşir, ancak uzun yıllar vücutta iyileşmeden kalırsa kansere yol açarlar. Düşük riskli tipler ise kansere yol açmayıp, genital organlardaki siğillere yol açarlar. Bunlar da çıkarılarak, yakılarak kolayca tedavi edilebilirler" şeklinde konuştu.
Rahim ağzı kanserinde hangi tarama testlerinin yapıldığını da anlatan Prof. Dr. Petek Balkanlı Kaplan, "Pap smear testi denen genel jinekolojik kontroller sırasında muayene masasında rahim ağzından dökülen hücrelerin alınıp, anormal değişimin olup olmadığının mikroskop altında patolog tarafından analiz edildiği test en sıklıkla kullanılandır. Bazı özel durumlarda sürüntüden HPV virüsünün hangi tipi ile infekte olunduğunu analiz eden HPV testi de mevcuttur. Ancak bu testi yaptırma kararını ileri tetkik gerektiği durumlarda doktorunuz verecektir. Papsmear incelemesi temelde bir kanser tarama testidir. Pap smear testi değişim bölgesindeki hücre örneklerinin jinekolojik muayene esnasında alınıp mikroskop altında incelenmesidir. Bu bölgeden toplanan hücrelerin mikroskop altındaki yapısal özelliklerine bakarak hücrelerin normal olarak devam eden yenilenme sürecinde oldukları veya kanserleşme eğilimi gösterdikleri belirlenebilmekte ve başlamış bir kanser durumunda kanser hücrelerinin kendisi gözlenebilmektedir.
Rahim ağzı kanseri ve özellikle de ileri evre kanser şifa ile sonuçlanma olasılığı düşük, kanser öncüsü lezyon aşamasında veya çok erken evre kanser aşamasında yakalandığında şifa ile sonuçlanma olasılığı oldukça yüksek bir hastalıktır. Pap smear kanser öncüsü lezyonları yakalayabilen bir inceleme olarak bu konuda insanoğluna büyük yararlar sağlamaya devam etmektedir. Böyle etkili bir kanser tarama testi mevcut olmasına karşın ülkemizde kadınlarımızın çoğu bu yöntemi bilmemekte veya göz ardı etmektedirler. Ülkemizde rahim ağzı kanserine yakalanan kadınların sorgulamasında yüzde 80'inden fazlasında bu testin hiçbir zaman yapılmadığı veya düzenli olarak yapılmadığı ortaya çıkmaktadır. Cinsel yönden aktif hale gelen her kadın, yıllık jinekolojik muayeneler için başvurmalı ve bu esnada pap smear kontrolleri yapılmalıdır. Üç normal pap smear sonrası sıklığı iki yılda bire indirilebilir. Yıllık jinekolojik muayeneler ömür boyu sürdürülmelidir" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.