Psikolog Buse GÖZCÜ

Psikolog Buse GÖZCÜ

Psikanalitik Açıdan Rüyaların Psikolojik Bağlamı

Psikanalitik Açıdan Rüyaların Psikolojik Bağlamı

Bilinçdışı dürtülerimiz rüyalar yoluyla doyuma ulaşır. Bu nedenle rüya görmek fizyolojik bir ihtiyaçtır. İnsanlar bir gecede 4-5 rüya görebilirler. Bu rüya görme süresi yaklaşık 15-20 dakikadır. Herkes rüya görür fakat birçok insan rüya gördüğünü hatırlamaz. REM döneminde, yani rüyayı gördüğünüz zaman uyandırılırsanız rüya gördüğünüzü rahatlıkla hatırlarsınız. Uykunun 5 evresi vardır. İlki sakin uyanıklık evresi, bazı yerlerde alfa dalgası olarak ta geçer. Bu evrede göz hareketleri görülmez, yatağa yeni girildiği zamanları kaplar ve dış dünya ile etkileşimimiz tam olarak kesilmemiştir. NREM evresi dört dönemden oluşur, yüzeysel yavaş uyku ve derin yavaş uyku denilen evreleri kapsar. NREM evresinin ilk dönemi uykuya dalma dönemidir. Bu dönemler ilerledikçe, kaslarımız gevşer, organlarımızın çalışması yavaşlar ve derin uykuya doğru ilerleriz. Son olarak REM (Rapid Eye Movemen) evresine girdiğimizde ise rüya görmeye başlarız. REM, göz kürelerinin hızlı hareketine verilen isimdir. Bir geceyi sekiz saatlik uyku üzerinden ele alırsak yaklaşık 3-4 kere bu evrelerden geçer, REM evresine girdiğimizde 15-20 dakikalık bir rüya görürüz. Deneyler, REM döneminden mahrum bırakılan kişilerin olumsuz psikolojik etkiler yarattığını göstermektedir. REM dönemine yeteri kadar girmeyen bireyler, strese karşı daha az direnç gösterirler. Bunun sebebi benliği tehtit eden bilinçdışı dürtülerin yarattığı baskıdır, bu dürtülerin doyumu için yeteri kadar REM dönemine girmek gerekir. Bu demektir ki rüya gören bireyler, görmeyenlere oranla psikolojik açıdan daha sağlıklı bireylerdir.

Rüyalar bilinçdışı malzemenin dışavurumudur, gerçeğin birçok işlemden geçmiş halidir. Freud rüyaları bilinçdışına giden bir "Kral Yolu" (via regia) olarak ifade etmiştir.

Freud'a göre " Düşler kral yoludur çünkü bilinçdışı düşünce ile bilinçli düşünce arasındaki kayıp halkayı rüyalarda buluruz. Bu buluş akıllı, uslu düşüncelerimizden, hezeyanlarımıza oradan duygularımıza uzanan geniş bir yelpazede ruhsallığımızı anlamlandırabilme olanağını bize sunar." (S.Freud, 1900/Düşlerin yorumu)

Freud ruhsal aygıtıda (bilinç, bilinçdışı, önbilinç) düşlerin yorumu ile keşfetmiştir. Rüya malzemeleri bilinçdışının ihtiyaçlarını karşılamak için ruhsal aygıt tarafından hazırlanır. Rüyalarımızın senaristi, zaman ve mekanı ayarlayan alt benimizdir (id). İd, birincil süreç ve haz ilkesine göre çalışır ve bilinçdışı malzememizin, korku, arzu ve ruhsal çatışmalarımızın bulunduğu kısımdır. Ego ise ikincil süreç ve mantık ilkesine göre çalışır. Bilinçli davranışlarımız egodan gelir. Ego bir nevi süzgeç görevi görür. İd'in isteklerini yeri ve zamanı geldiğinde ve uygun ortam bulduğunda gerçekleştirmeye çalışır. İd ve süperego arasında uzlaşmayı sağlarda diyebiliriz. Süperego, toplumun içselleştirdiğimiz yasa ve kurallarını içerir. Yapmamız ve yapmamamız gerekenleri söyler. Süperegonun gelişiminde yetiştiğimiz çevrenin etkisi büyüktür. Süperegomuzun izin vermediği ve egomuzun süzgecinden geçirdiği bilinçdışı arzularımız, rüyalarda örtük olarak doyurulmak amaçlı ortaya çıkar. Rüyalarımızdaki semboller farkındalık oluşturacak kadar anlaşılmaz değil ise ego bunu tehtit olarak algılar ve uyanmamızı sağlar. Bu normal yaşamda da böyle işler. Bazen huzursuz hissederiz fakat her zaman neden bu kadar sıkıntılı bir ruh halinde olduğumuzu anlamayabiliriz. Bu demektir ki egomuz orada devreye girmiş ve bilinç düzeyine ulaşmak üzere olan bilinçdışı itkiyi engellemeye çalışıyordur. Bilinç yüzeyine çıkmaya çalışan bilinçdışı itkiyi farkeden ego, bunu bir tehtit olarak algılayarak anksiyete oluşturur. Kullandığımız savunma mekanizmalarımız uyumlu ise semptom çıkarmadan bu durumu başarı ile atlatırız. Savunma mekanizmalarımız uyumsuz ise semptom çıkartırız.

Rüyalarımızda, uyanık yaşamda ulaşamayacağımız anılar yer alır. Freud, “Rüyaların Yorumu” adlı kitabında buna çok güzel bir örnek vermiştir;

"Maury (1878,92), çocukken doğum yeri Meaux'tan babasının bir köprü inşaatını denetlediği komşu Trilport köyüne sık sık gittiğini anlatır. Bir gece rüyasında Trilport sokaklarında oyun oynadığını görür. Bir tür üniformalı birisi karşısına çıkar. Maury adını sorunca adam adının C. olduğunu ve köprüde bekçilik yaptığını söyler. Maury bu anının doğruluğuna ilişkin duyduğu kuşkuyla uyanır ve çocukluğundan beri onunla olan yaşlı bir hizmetçiye, bu isimde birisini hatırlayıp hatırlamadığını sorar. “Evet, neden sordun?” diye karşılık verir hizmetçi, “Baban köprüyü yaptırırken bekçi oydu.”der.”

Rüyalar neden unutulur?

Rüyaların unutulmasıyla ilgili en ayrıntılı açıklamayı Strumpell yapmıştır. Uyanık olduğumuz zaman gün içinde birçok şey yaşarız, algı bombardımanına tutuluruz fakat gün sonunda bunlardan yalnızca bir kısmını hatırlarız. Çünkü bu algılar ya çok zayıftır ya da bunlara bağlanan ruhsal uyaran çok hafiftir. Aynı durum rüyalar içinde geçerlidir. Çok zayıf oldukları için unutulurlar, yalnızca güçlü bir imaja sahip olanlar akılda kalır.

Rüyalarımız göründüğü kadar açık değildir. Duygu ait olduğu düşünceden tamamen kopuk bir şekilde ortaya çıkabilir. Freud buna örnek olarak, rüyasında kız kardeşinin küçük oğlunu tabutta gören ama acı veya üzüntü duymayan genç kızın rüyasını vermiştir. Bu rüya analiz edildiğinde, rüyanın sadece cenazeye gelen aşığını bir kez daha görme arzusunu gizlemesi olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla rüyadaki duygusu üzüntü ve acı yerine arzusuyla tutarlılık göstermektedir. Rüya yorumlaması yapılırken, rüyayı gören kişinin rüyadaki sembollere yüklediği anlam dikkate alınmalıdır. Bir kimse için kedi nankörlüğü sembolize ederken başka biri için sevimliliğin veya yırtıcılığın sembolü olabilir.

Freud, “ Rüyalarınız asla gereksiz şeyleri konu almaz, uykumuzun ıvır zıvırla rahatsız edilmesine izin vermeyiz” diyerek rüyaların önemini vurgulamıştır.


Kaynakçalar

Rüyaların Yorumu / S.Freud

Bütüncül Psikoterapi / Tahir Özakkaş

Psikanalizin Kuruluşu II / Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu

 

Bu yazı toplam 19458 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Psikolog Buse GÖZCÜ Arşivi