Nesrin GÖKPINAR

Nesrin GÖKPINAR

Prens Ve Prensesler

Prens Ve Prensesler

Küçükken anlatılan masalların içinde yaşarlardı: prens ve prensesler… Onlar masalların en güzeli, en yakışıklısı, en iyisiydi… Daha küçükken şartlanmış olurduk:  büyüdüğümde prenses olup en mükemmel prensi bulacağım diye…

Şartlanmalarımızın önemli bir kısmı korku ve acıdan kaçmaya yöneliktir ve bizler bu duygulardan kaçmak için bir yaşam biçimi geliştirmeye çalışırız. Korkulardan ve acılardan kaçmak için bazı yöntemler kullanırız. Bunlar;

1-Korku ve acılarımızı silecek birini bulacağımız düşüncesine yapışıp kalmamız. Bu çoğunlukla tek başına kalma korkusu oluyor.

2-Kendimizi, kendi kendimize yeteceğimiz konusunda kandırmamız. Tek başına her şeyi başaracağımızı sanıyoruz.

3-Acı veya korku baş gösterdiğinde bunun kendi dışımızda birinin veya bir şeyin suçu olduğuna inanmamız.

Küçükken masallarda yaşattığımız prens ve prensesleri sonraları kendi romantik rüyalarımızda yaşatmaya, onların varlığına inanmaya, derinlemesine şartlanıp bağlandığımızın hiç farkına vardınız mı?

Ben, farkına vardığımda içimde haletmem gereken bir mesele olduğunu görmek yerine beklentilerime cevap veremediği için karşımdakini suçluyordum. Bu rüya bizi çocukluğumuzdan beri peri masallarıyla baştan çıkarıyor. Diyor ki, ’Oralarda bir yerlerde sizi harika bir prens ve prenses bekliyor ve onu bulduğunuzda bütün hayalleriniz gerçekleşecek .’Daha derin bir düzeyde bu ses aslında bana diyor ki,’’Doğru insanı bulunca acın ve yalnızlığın sona erecek. Doğru insan seni çok iyi anlayıp sevecek ve sana destek olacak.”

Bunun kadar zarar veren bir başka çeşitlenmesinde ise aynı ses,’’Çatışma çıktığı anda hemen terk et git. Problem yaşıyorsan birbirinize uygun değilsiniz demektir, Yani doğru kişiyle beraber değilsin. Tartışmak, kavga etmek veya halletmeye çalışmak zaman kaybı olur. Halledecek bir şey yok; başkasını bulma zamanı geldi. İlişkiler zor veya sorunlu olmamalı…’’ der.

Geriye dönüp baktığımda görüyorum ki; içimdeki boşluğu doldurmak için en sık başvurduğum kaçışlardan biri romantik yanılgım olmuş, sonuçta, şartlanmamızın önemli bir kısmı ideal aşk efsanesini yaşatmak üzerine kurulmuştur. O mükemmel insan tüm ihtiyaçlarımıza cevap verecektir. Çocukluktan itibaren roman, şarkı televizyon ve sinema sayesinde bu fanteziyle beynimiz yıkandı… Romantik fantezi bizi, korkuyu hissetmekten koruyor çünkü hayatı olduğu gibi görüp yaşamamızı engelliyor. Bu fantezi sayesinde yaşamın üzerine onun idealde nasıl olması gerektiği yolunda bir resim yansıtıyoruz. Böylece ümit içerisinde yaşıyoruz.

Çocuklarınızın yansıtacakları resimleri ve ümitlerini doğru şekillendirmeniz dileğimle, 

Bu yazı toplam 6122 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nesrin GÖKPINAR Arşivi