Dr. Sevda Sarıkaya

Dr. Sevda Sarıkaya

KENDİ KENDİNE PSİKOTERAPİ MÜMKÜN MÜ?

KENDİ KENDİNE PSİKOTERAPİ MÜMKÜN MÜ?

Günlük hayatta bize sorun çıkaran şey; olan-biten hakkındaki düşüncelerimizi gerçek olarak kabul edip ona göre tutum-davranış belirlememiz. Olanı biteni değiştirmeniz mümkün değildir. Fakat düşüncelerinizi değiştirebilirsiniz. Düşüncelerinizin değişimi ile birlikte size problem yaratan davranışlarınız da değişebilir. 

Hayatımızın birçok evresinde az ya da çok sorunlar yaşarız. Yaşadığımız bu sorunların bir kısmı yaşamın akışını, yapmak istediklerimizi, işimizi, ailemizi etkiler hale gelir. Bir noktadan sonra kendimizde süregelen bir kötüye gidiş hissedersek profesyonel yardım almak için bir psikiyatriste başvururuz. Peki işler bu hale gelmeden kendi kendimize psikoterapi yapabilmemiz mümkün mü? İşte bu konuda mükemmel bir kitaptan bahsedeceğim sizlere. Türkiye’de bilişsel davranışçı terapi alanında en yetkin isimlerden olan Prof. Dr. Hakan Türkçapar Fark Et, Düşün, Hisset ve Yaşa kitabında hiçbir yerden elde edemeyeceğiniz şekilde özetlenmiş çok işe yarar bilgiler veriyor. Normalde bu köşede kitaplar hakkında pek yazmıyorum. Bu kitaptan bahsetmek isteme nedenim; toplumun ihtiyacı olan bir alanda yetkin ve etkin olmayan birçok kişi kitap yazarken, işin duayeninin kim olduğunu seçememe olasılığıdır. Prof. Dr. Hakan Türkçapar psikiyatristlere de eğitim ve süpervizörlük veren kıymetli bir hocadır. İyi ki bu kitabı yazmış. Raflarda görünce alıp, bir çırpıda okudum. Sizlere de önemli gördüğüm kısımlardan bahsedeceğim. 

Yazarı da psikiyatrist olan kitabın başında bahsedildiği gibi bu kitabın ruh sağlığı profesyonellerinin yerine geçmek gibi bir niyeti yok. Ruhsal bir hastalık durumunda başvurulması gereken kişi psikiyatri hekimleridir. Bu bir kendi kendine yardım kitabı. Bir anlamda bizi zora sokan durumları nasıl analiz etmemiz gerektiğini anlatan, en az zararla yola devam etmenin yollarını nasıl bulabileceğimiz konusunda bize ışık tutacak olan bir kaynak. Aslında günlük hayatta bize sorun çıkaran şey; olan-biten hakkındaki düşüncelerimizi gerçek olarak kabul edip ona göre tutum-davranış belirlememiz. Kitapta bahsedilen bir döngü var. Olan-biten yani gerçekler-algı ve düşüncelerimiz-duygularımız-davranışlarımız. Olanı biteni değiştirmeniz mümkün değildir. Fakat düşüncelerinizi değiştirebilirsiniz. Düşüncelerinizin değişimi ile birlikte size problem yaratan davranışlarınız da değişebilir. Yani aslında farkındalık geliştirerek bir nev-i kendinizi değiştirebilirsiniz. Hayatta karşılaştığımız olaylar karşısında sırasıyla bu döngü işler. Örneğin bir arkadaşınızın yanınızdan selam vermeden öylece geçip gittiğini gördünüz. Sonrasında onun size bilinçli olarak selam vermediğini düşündünüz. Daha sonra bu düşünce sizde öfke ve kırgınlığa sebep oldu. Onun sonucunda da o arkadaşınıza karşı artık mesafeli davranmaya başladınız. Sonuç olarak arkadaşınızla olan ilişkiniz etkilenmiş oldu. Burada gerçekte olan şey, arkadaşınızın sadece yanınızdan geçmiş olması. Sizin düşünceniz ise onun bilinçli olarak selam vermediği. Halbuki gerçekte sizi görmediği için selam vermemiş olabilir. Burada algılamamız gereken ‘gerçek’ ve ‘düşünce’nin aynı şey olmadığıdır. 

Düşünceler ne kadar gerçeğe yakınsa o kadar amacına hizmet eder ve bize iyi bir yaşam sunarlar. Bizler genellikle düşüncelerimizi tamamen gerçek gibi algıladığımız için hayatta birçok sorun yaşarız. Halbuki gerçek ve düşünceyi birbirinden ayırt ettiğimizde, yanlış düşüncenin gerçek olarak algılanma olasılığının önüne geçeriz. Onun sadece bir ‘düşünce‘ olduğunu, gerçeğin bambaşka bir şey olabileceğini fark ettiğimizde davranışlarımız da değişir. Bizim toplumla uyumumuzu belirleyen de davranışlarımızdır. Onlara hükmetmeyi öğrenebilirsek henüz hastalığa dönüşmemiş psikolojik sıkıntılarımızı da çözebiliriz. Ben burada sadece kısa bir bölümünden anladıklarımı aktarmaya çalıştım. Kitabın içerisinde çözüm yolları üretebilmenize katkı sağlayacak bilişsel davranışçı terapi sistemine uygun bazı formlar da mevcut. Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Hakan Türkçapar’ın akademik bilgileri sadeleştirerek anlaşılabilir hale getirdiği, başucu rehberi olabilecek nitelikteki kitabını okumanızı tavsiye ederim. 

ALZHEIMER HABERLERİ 

Bu yıl 14.sü Lizbon’da düzenlenen Uluslararası Alzheimer ve Parkinson Kongresi’nde sunulan İsviçre’de Dr. Lövheim ve ekibi tarafından yapılan çalışmanın sonucuna göre Herpes Simplex Tip 1 Virüsü (uçuk virüsü) taşıyan erken evre Alzheimer hastalarına uygulanan Herpes tedavisinin (valasiklovir) hastalığın neden olduğu zihinsel gerilemeyi yavaşlattığı tespit edildi. Daha önce Dr. Lövheim ve arkadaşlarının yaptığı başka bir çalışmada da Herpes Simplex Tip 1 Virüsü ile Alzheimer hastalığı ilişkisini kanıtlayan bulgular elde edilmiştir. Bu sonuçlar Alzheimer hastalığının oluşumunda Herpes enfeksiyonunun da katkısı olabileceğini ve bu anlamda daha fazla çalışma yapılması gerektiğini göstermektedir. 

HAFTANIN NÖROBİLGİSİ

Antropologlar kafatası ölçümlerine dayanarak son 40 bin yıl içerisinde homo sapiensin yani insanoğlunun ortalama beyin hacminin erkeklerde yüzde 10 kadınlarda yüzde 17 küçüldüğünü belirtiyorlar. Yani taş devrinden bu yana insan beyni gittikçe küçülüyor. Her ne kadar taş devri insanlarından daha küçük kafatasına sahip olsak da, mevcut kafatasımız tüm vücut ağırlığımıza oranlandığında normal boyutlarda olduğu belirtiliyor. Bu değişikliğe sebep olarak birçok teori üretilse de daha çok buzul çağından sonraki iklim değişikliğinin etkili olduğu düşünülüyor. 

Bu yazı toplam 6499 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Sevda Sarıkaya Arşivi