Yrd. Doç. Dr. Muammer CENGİL

Yrd. Doç. Dr. Muammer CENGİL

Karşılaştığımız Zorlukları Aşmada Dua ve İbadetin Fonksiyonu

Karşılaştığımız Zorlukları Aşmada Dua ve İbadetin Fonksiyonu

Dini inancın bir gereği olarak yapılan ve bireyin tabiat üstü varlıkla iletişime girme etkinliği olan dua’nın[1] da insanın beden-ruh sağlığı üzerinde ve sorunlarıyla başetmede olumlu bir etkisi vardır. Nitekim Durkheim Tanrısıyla iletişim kurmayı gerçekleştirmiş bir mü’min, inanmayanların cahil oldukları alanlarda yeni gerçekler gören bir insan olmaktan öte, daha güçlü bir insandır. Varoluşun zorluklarına karşı direnmek ya da bu zorlukları yenmek için kendisini çok daha güçlü hisseder, diyerek, Tanrı ile kurulan sağlıklı iletişimin birey ve toplum açısından önemine temas etmiştir.[2]

Depremin olumsuz etkilerini aşmada dini inanç, dua ve ibadetin depremzedeler için direnç kaynağı olduğu kendileri tarafından ifade edilmiştir.[3] Ayrıca yapılan çalışmalarda olağanüstü durumlarla karşılaşan insanlar, içine düşmüş oldukları bu durumdan kurtulmak için zaman zaman dua, ibadet etmek vb. dini davranışlara başvurdukları tesbit edilmiştir.[4] Örneğin; Kula tarafından depremzedeler üzerinde yapılan araştırmada, araştırmaya katılan depremzedelerin %58’si deprem esnasında Allah’a dua ettiklerini %14’ü ise Kur’an okuduklarını ve namaz kıldıklarını bildirmiştir.[5]

“Hakikaten dua, insanın görünmez bir varlıkla, mevcudatın yaratıcısıyla, hepimizin kurtarıcısı ve hamisiyle fikren ve hissen münasebete geçmek için yapılan gayreti temsil eder.”[6]

Yapılan araştırmalar insanların duaya çeşitli sebeplerden dolayı oldukça sık bir şekilde başvurduğunu ortaya koymaktadır.[7] İkinci Dünya Savaşı süresince Amerikan askerlerinin %72’si savaş esnasında çok korktuklarını ancak ettikleri dualar sayesinde kendilerine yardım edildiğini söylemişlerdir. Askerlerin %42’si de dua sayesinde daha az korku hissettiklerini ifade etmişlerdir.[8]

Byrd tarafından yapılan bir araştırmanın sonunda denekler yaptıkları duanın, hastalıkları üzerinde anlamlı bir şekilde iyileştirici etkisi olduğu tespit edilmiştir.[9]

Yapılan çalışmalarda dini inkar eden kişilerin bile tehlikeli durumlarla karşılaştıklarında dua davranışında bulundukları ifade edilmektedir.[10] Aydın’ın çalışmasında, dini inkar eden deneklerin %48.68’inin dahi zaman zaman dua ettikleri tespit edilmiştir.[11] Karacoşkun tarafından yapılan araştırmada da, duaya kesinlikle inanmadığını ifade eden deneklerin %20’si dua ettiklerini belirtmiştir.[12] Bu da duanın insanlık için vazgeçilmez bir sığınma kapısı olduğunu göstermektedir. “Bir çok din psikoloğu, duanın mükemmel bir tedavi vasıtası olduğunu belirlemiş bulunmaktadır... Vergote, duada psikanalitik tedaviye benzer bir yol izlendiğini öne sürer. Psikanalitik tedavinin temel kaidesinin, ‘hareket etmemek, fakat herşeyi söylemek’ olduğu bilinmektedir. Temel olarak, başkasıyla konuşma kapasitesini engelleyen düşünceleri unutma durumundan kurtaran söz tedavi edicidir. Özellikle başkası için yapılan duanın kişinin kendi kendisi için yaptığı duadan daha etkili ve verimli olduğu gözlemlenmektedir.”[13] Surwillo ve Hobson (1978) tarafından yapılan bir araştırmada da dua esnasında beynin ritmik hareketlerinde birtakım değişikliklerin olduğu tespit edilmiştir.[14]

“Dua, ile insan hayatın zorlukları karşısında yalnız olmadığını, daima yardımını isteyebileceği, onu gören, gözeten ve herşeye gücü yeten bir yaratıcısı olduğunu hatırlayıp manevi bir güç kazanır.”[15]

Böylece dua inanan kişiye iç huzur ve refahı, depresyona yol açabilecek zorluklara karşı sabır ve dayanma gücü vererek teselli kaynağı olmaktadır.[16]

Her ne kadar birbirinden farklı şekilleri de olsa, bütün dinlerde varolan ve dini inancın somut bir tezahürü olan ibadetlerin de insanın ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri vardır.

İbadetlerin pekçoğu cemaat halinde yapılmaktadır. Bu ise müminler arasında “birlik şuurunun” uyanmasına vesile olmaktadır. Nitekim çağdaş insanın duygusal gerginliğinin temel konularından birisi ‘kalabalık içinde yapayalnız olma’ halidir. Bu hal çoğu kişide bunalımlar yaratan ve depresyona neden olan aşırı ferdileşmenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İbadetler ise bireyi Allah’la olduğu kadar, diğer insanlarla da yakınlaştırmaktadır. Ortak duygu ve düşüncelere sahip olarak, müşterek bir amaç için bir araya gelmiş olan insan kalabalığı içerisinde ferdi benliklerin duvarları yıkılarak, kollektif ruh hakim duruma geçmekte,[17] böylece toplum içerisinde yabancılaşan fert o topluluğun bir parçası olduğunun şuuruna varmaktadır. Bu şekilde ibadetler hem kişinin yalnızlık duygusuna kapılmasını önlemekte hem de sosyalleşmesini sağlamaktadır.[18]

Nitekim ibadetler Allah’a karşı görev şuuruyla yapıldığı için, yerine getirildiklerinde bir gönül rahatlığı ve iç huzuru sağlar. Sorumluluk duygusunu geliştirerek dengeli bir şahsiyet kurulmasına ve bu dengenin korunmasına yardımcı olur. Her ibadetin özelliğine göre kişi bir takım süreçler yaşar ve böylece duygu, düşünce, kabiliyet ve karakter özellikleri etkilenerek müsbet yönde gelişmeler sağlanır.[19]

Ayrıca ibadetler vasıtasıyla kişi sürekli olarak yüksek bir şuur düzeyinde kendisini kutsalla iletişim halinde hissetmektedir.  İbadetlerden önce yapılan birtakım ön hazırlıklar kişiyi maddi ve manevi bir takım kirlerden ve kötü düşüncelerden arındırarak kutsal ile iletişime hazır hale getirir.[20]

Toplu olarak yapılan ibadet ve duanın, bireyin mutluluk ve sağlığına ilişkin olumlu katkıları olduğunu gösteren araştırmalar[21] ve Gandhi’nin dua ve ibadet olmasa idi ben çoktan çıldırırdım sözü dua ve ibadetin birey açısından ne kadar önemli olduğunu gösteren önemli hususlardır.[22]



[1] Antoine Vergote, Din İnanç ve İnançsızlık, çev; Veysel Uysal, İFAV, İstanbul 1999, s. 236; Mustafa Köylü, Psiko-Sosyal Açıdan Dini İletişim, Ankara Okulu Yay., Ankara, 2003, s., 103.

[2] Tom Bottomore, Robert Nisbet, Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, Der.; MeteTunçay, Aydın Uğur, Verso Yay., Ankara, 1990, s., 584.

[3] Köse, Küçükcan, a.g.e., s., 142-143.

[4] Ralph W. Hood ve diğ., The Psychology of Religion An Emprical Aproach, 2. edt., The GuilforPress, New York, 1996, s., 378; Michael Argyle, “İbadet ve Dua”, çev.; Mustafa Koç, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 21, Yıl: 2006/2, s., 331.

[5] Kula, “Deprem ve Dini Başa Çıkma”, s., 243.

[6] Alexis Carrel, Dua (Bütün Eserleri), çev; Refik Özdek, Yağmur Yayınevi, İstanbul 1981, s. 443.

[7]  Hökelekli, “Ergenlik Çağı Davranışlarında Din Eğitiminin Etkisi”, U.Ü.İ.F.D., c. I, S. 1, Bursa 1986, s. 44; Kula, a.g.m., s. 244.

[8] Michael Argyle, “İbadet ve Dua”, çev.; Mustafa Koç, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 21, Yıl: 2006/2, s., 334.

[9] Michael Argyle, “İbadet ve Dua”, çev.; Mustafa Koç, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 21, Yıl: 2006/2, s., 335.

[10] Pierre Marinier, Dua Üzerine Düşünceler, çev; Sadık Kılıç, İzmir 1990, s. 22.

[11] Ali Rıza Aydın, Dini İnkarın Psiko-Sosyal Nedenleri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), O.M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun, 1995, s., 214.

[12] M. Doğan Karacoşkun, Psiko-Sosyal Açıdan İman (Dini İnanç)-Amel (Dini Davranış) İlişkisi,Yayınlanmamış Doktora Tezi), O.M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun, 1998, s., 48.

[13] Hökelekli, Din Psikolojisi, TDV Yay., Ankara 1993, s. 231-233.

[14] David Hay, “Religious Experience and Its Induction”, edt.; L. B. Brown, Advances in the Psychology of Religion,  Pergamon Press Inc., New York 1985, s. 146.

[15] Habil Şentürk, Din Psikolojisi, Esra Yayınları, İstanbul 1997, s. 164.

[16] Pazarlı, a.g.e., s. 196. Dua’nın psikolojik etkileriyle ilgili olarak ayrıca bkz; Mary J. Meadow, Richard D. Kahoe, Psychology of Religion, Happer & Row Publishers, New York 1984, s. 120.

[17] Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 245.

[18] Pazarlı, a.g.e., s. 191.

[19] Şentürk, Din psikolojisi, s. 153-154.

[20] Faruk Karaca, “Dini Pratikler, Nefs Muhasebesi ve Allah Şuuru”, EKEV Akademi Dergisi, Mayıs 1999, c.:1, S.:4, s. 118-119.

[21] Michael Argyle, “İbadet ve Dua”, çev.; Mustafa Koç, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 21, Yıl: 2006/2, s., 323.

[22] Öner, Stres ve Dini İnanç, TDV Yayınları, Ankara, 1989, s., 14.

Bu yazı toplam 16651 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Muammer CENGİL Arşivi