Her 2 kişiden 1’i yaşamında bir kez ruhsal travma yaşıyor

Her 2 kişiden 1’i yaşamında bir kez ruhsal travma yaşıyor
Psikiyatri Uzmanı Dr. Dilek Sarıkaya, Akut Stres Bozukluğu, akut stres tepkisi ve travma sonrası stres bozukluğu ile ilgili önemli bilgilerin yanı sıra tavsiyelerini paylaştı.

Çoğu kez beklenmedik zamanlarda ortaya çıkan, kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan ve çaresizlik hissi uyandıran olayların etkisiyle yaşanan ruhsal travmalar, kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebiliyor.  Uykusuzluk, iştah kaybı, huzursuzluk, olayla ilgili anıları tekrar yaşama, güvensizlik duygusu gibi belirtilerin travma sonrası stres bozukluğu na işaret ettiğini belirten uzmanlar, bu belirtilerin 1 aydan uzun süre devam etmesi halinde uzmana başvurulması gerektiğini vurguluyor. Uzmanlar, her iki kişiden birinin hayat boyu en az bir kez ruhsal travma yaşadığına dikkat çekiyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Dilek Sarıkaya, akut stres bozukluğu, akut stres tepkisi ve travma sonrası stres bozukluğu ile ilgili önemli bilgilerin yanı sıra tavsiyelerini paylaştı.

Her 2 kişiden 1’i ruhsal travma yaşıyor

Ruhsal travmayı “kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik hissi yaratan ve çoğu kez de olağan dışı, beklenmedik olayların yol açtığı etkiler” olarak tanımlayan Dr. Dilek Sarıkaya, “En önde gelen nedenlerden biri deprem, sel gibi doğal afetlerdir. Savaşlar, birtakım saldırılar, işkence, cinsel istismar, aile içerisinde yaşanan birtakım şiddet olayları, beklenmedik kazalar, ani ölümler ve ciddi ölümcül hastalıklar ruhsal travmaya yol açabilir. Yapılan araştırmalar aslında her 2 kişiden 1’inin hayat boyu en az bir kez ruhsal travmaya maruz kaldığını gösteriyor. Ruhsal travmanın en sık yol açtığı ruhsal hastalıklara baktığımızda ise önde gelen iki önemli hastalık depresyon ve travma sonrası stres bozukluğudur” dedi.

Kadınlarda 2-3 kat fazla görülüyor

Ruhsal travmanın her bireyde travma sonrası stres bozukluğuna sebep olmadığını ifade eden Sarıkaya, “Yapılan araştırmalar travmanın özellikle kadınlarda erkeklere göre 2-3 kata varan oranda daha fazla travma sonrası stres gelişimine yol açtığını gösteriyor. Depresyon, duygu durum bozukluğu ya da bipolar bozukluk gibi daha önceden tanı konmuş psikotik tablolar olabilir. Ek bir ruhsal hastalığı olan bireylerde de yine yaşanan ruhsal travmanın daha büyük olasılıkla travma sonrası stres bozukluğuna yol açabildiğini gösteriyor” diye konuştu.

Bedensel ve ruhsal kısıtlılıklar riski artırıyor

Kişinin yine bedensel ya da ruhsal birtakım kısıtlılıklarının olmasının da travma sonrası stres bozukluğu gelişme olasılığını artırdığını belirten Dr. Sarıkaya, “O yüzden de özellikle önceden tanı konmuş bilinen ruhsal hastalığı olan bireylerin ruhsal travma yaşadıktan sonra daha hassas olduklarını bildiğimiz için bu kişilerin travma sonrasında akut stres tepkilerini daha yoğun şiddette hissetmeleri ya da akut stres bozukluğu yaşamaları olasıdır. Bu belirtileri fark ettiklerinde mutlaka takipte oldukları psikiyatri uzmanına en kısa sürede başvurmaları gerekir.  Özellikle de uykusuzluk, iştah düzensizliği gibi birtakım ruhsal hastalıkların gidişatını olumsuz etkileyebilecek belirtileri yaşadıkları durumda doktorlarından tedavi desteği almaları konusunda öneride bulunabiliriz” ifadelerini kullandı.

Kaçınma davranışları önlenmeli

Bir ruhsal travma yaşandıktan sonra akut stres tepkisi olarak tanımladığımız kaygı, korku, endişe ve birtakım kaçma davranışları yaşanmasının ruhsal travmaya karşı verilen olağan tepkiler olduğunu ifade eden Sarıkaya, “Fakat bu korku ve kaygılar sebebiyle kaçınma davranışlarımızı devam ettirdiğimiz taktirde, örneğin bir deprem felaketi sonrasında evde bulunmanın, eve girmenin, kapalı alanda bulunmanın, güvenli olduğunu bildiğimiz birtakım kapalı alanlarda bulunmanın bize stres vermesi ve bunlardan kaçınma hali bu olayla ilgili yaşanan travmanın etkilerinin kalıcı olmasına yol açabilir. Bunun yerine tek başına kalmakta zorluk çekiliyorsa güvenilen, kişiye destek olabilecek birisiyle o ortamlara girmeyi ve böylece de kaçınma davranışlarını önlemeyi tavsiye ediyoruz” dedi.

Belirtiler 1 aydan fazla sürüyorsa dikkat!

Dr. Dilek Sarıkaya, akut stres bozukluğu, akut stres tepkisi ve travma sonrası stres bozukluğu kavramlarının karıştırıldığını söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kişinin ruhsal bir travma yaşadıktan sonra ortaya çıkan uykusuzluk, gerginlik, huzursuzluk, olayla ilgili anıları yeniden yaşama, olayın meydana geldiği ya da hatırlatan ortamlarda yoğun huzursuzluk veya sıkıntı yaşama, geleceğe dair ümitsiz düşüncelere kapılma, temel bir güvensizlik duygusu hissetmesi ve tedirgin olma haline akut stres tepkisi diyoruz. Aslında akut stres tepkisi, olağan dışı olarak yaşanan bir duruma verilen olağan bir tepkidir. Genellikle ruhsal travmadan hemen sonra başlayıp yaklaşık 1 aylık bir sürede haftalar içerisinde azalarak kaybolmasını bekleriz. Fakat bu belirtiler çok şiddetli olduğunda, kişide ciddi uyku ve iştah bozukluğuna, işlevsellik kaybına yol açtığında, olaydan sonra en az 3 gün ve hatta 1 aya kadar devam edebildiğinde biz buna artık akut stres bozukluğu diyoruz. Eğer bu belirtiler 1 aydan daha uzun süre devam ederse, bazen haftalar ve aylarca sürerse o zaman da travma sonrası stres bozukluğu tablosu hakim oluyor.”

Depresyona sürükleyebiliyor

Travma sonrası stres bozukluğunun mutlaka bir ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına başvuruyu gerektiren bir ruhsal bozukluk olduğuna dikkat çeken Sarıkaya, “Nedeni, çok ciddi bir düzeyde işlevsellik yani yeti yitimine sebep olmasıdır. Kişide çok belirgin uykusuzluk, iştah kaybı, olayla ilgili ciddi ve rahatsızlık verici rüyalar görme, gün içerisinde olaya dair birtakım anıları birden çok kez yaşama, olayı anımsatan yerlerden ve kişilerden kaçınma davranışı sergileme, çok belirgin depresif şikayetler dediğimiz moral bozukluğu, keyifsizlik, isteksizlik, karamsarlık gibi bir takım belirtiler ve bunun sonucunda da depresyona yol açabilir. Bu nedenle de mutlaka tedavi edilmesi gereken bir ruhsal bozukluktur” diye konuştu. 

Bu haber toplam 32093 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.