Derdimi okuyabiliyor muyuz, yoksa inkar ediyor muyum?
Yaşadığımız hiçbir şey ne tesadüfi, ne de boşunadır. Hayatı deneyimleme dediğimiz olgu, aslında yaşanılan her olayda elde edilen bilgidir.
Ve bu bilgiler ışığında her geçen gün deneyimimiz artar. Bu bağlamda ele alındığında sorunlarımız deneyimlerimizi arttıran, hayat ve kendimiz hakkında bilgi veren malzemelerdir.
Var olduğumuz sürece az ya da çok problemlerimiz olacaktır. Mühim olan probleme karşı tavrımızın ne olduğudur. Mesela;
- Problemi görüp çözmeye çalışıyor muyuz?
- İnkar mı ediyoruz?
- Sorunu bildiğimiz halde çözüme yaklaşmıyor muyuz?
Madem yaşanılan her olay kişiye bir şeyler öğretiyor, o halde muhatap olunan sorunlar da bizlere bir şeyler öğretiyordur.
Yaşadığımız problemlerimizin bize ne öğrettiğini anlayabilmemiz için, birkaç soru sormamız gerekiyor.
1- Neden bu sorunu yaşıyorum?
Örneğin; eşinizle iletişim konusunda problem yaşadığınızı farz edelim.
“Nasıl davranıyorum da iletişim kuramıyorum?”
“İfadelerimde duygu dilimi mi düşünce dilimi mi ağırlıklı kullanıyorum?”
“Eşime duyarlı mıyım?”
“Onu cidden duyuyor muyum?”
“Hangi ihtiyacımdan dolayı böyle bir problem yaşıyorum?”
Örneğin; paylaşmak ve eşimle bütünleşmek arzusu buna sebep midir gibi sorularla problem üzerinde yoğunlaşabilir, bu soruna sebep olan psikolojik ve sosyal dinamiklerin daha bir farkına varabilirim.
2- Bu soruna nasıl yaklaşıyorum?
- Sorunu abartıyor muyum?
- Sürekli sitem veya şikayet üretip neden, nerden beni buldu gibi sorularla çözümden ziyade çözümsüzlük mü üretiyorum?
- Çözümün ilk adımını ötekinden mi bekliyorum yoksa elimden gelen tüm gayreti sarfediyor muyum?
3- Sorunumdan kimleri sorumlu tutuyorum?
Bazen sorunlar bizi öylesine yorup tüketir ki hemen suçlayacak birilerini ararız. Zira sorunla baş etmeyi düşünmüyorsak sorunun bizde uyandırdığı öfke ve kaygıyla en münasip kişiye bu öfkeleri boşaltırız. O kadar çok ötekinden bir şeyleri halletmesini bekleriz ki, buna ulaşamadığımızda öfkeleri daha da biriktiririz. İnsan psikolojisinin önemli dinamiklerinden bir de başarıyı içselleştirip, sorunu dışsallaştırmasıdır. Örneğin; sınavı kazandıysak bu bizim zekamızın ve çalışmamızın sonucudur ki doğrudur. Oysa kaybettiğimizde ya hocamız bize takıyordur ya biz o dersi sevmiyoruzdur.
4- Sorunun oluşumunda benim katkı payım nedir?
- Hangi tutum ve davranışım böylesi bir problemi ortaya çıkarıyor?
- Hangi geçmiş dinamiklerim bugünün sorunlarını tetikliyor? gibi sorularla problemin oluşmasındaki iradi ve gayri irade katkımızı daha kolay gözlemleyebiliriz. Böylesi yaklaşım özellikle suçlamak adına değil aktif bir şekilde soruna nasıl yaklaşacağı konusunda yardımcı olacaktır. Zira problemlerimizde aktif olmamız hem sorumluluk açısından hem deneyim açısından son derece önemlidir. Ne kadar çok problemlerimizi avucumuzda tutup bir şeyler yapmaya uğraşıyorsak o kadar hayatı birebir yaşıyoruz demektir.
5- Çözüm yolları arıyor muyum?
Her sorunun çözümünde olduğu gibi ilk adım “farkındalık”tır. Farkındalık için yapılması gereken fazlasıyla dışarıya yönelttiğimiz nazarlarımızı birazda ruhsal dünyamıza çekip neler oluyor bitiyor diye kendimize zaman ayırmamızdır. Modern dünyanın getirdiği hızlı yaşam insanı en çok kendisinden alıkoymakta. Aslında en güzel ve en önemli ilişki kişinin kendisiyle olan ilişkisidir. Bu ilişki tarzı ötekilerle ilişkiyi hem öğretir hem kişiyi dinginleştirir.
6- Sorunumu paylaşıyor muyum?
Paylaşmak iki anlamda önemlidir.
1- Paylaşarak aynı zamanda duygusal olarak aktarımda bulunuruz. Her duygusal aktarım aynı zamanda çözüm olduğu için daha aktarırken kişi duygusal anlamda rahatlar. Ayrıca yaşadığı her probleme duygusu eşlik ettiği için bu yolla duygularını dillendirmeyi de öğrenir.
2- Her paylaşım birliktelikleri pekiştirdiği için daha samimi ve derin ilişkiler ortaya çıkar. Kişi ruhsal yalnızlığını en iyi paylaşımla çözebilir.
7- Derdimin bana ne söylediğini doğru okuyabiliyor muyum?
Kişi normal hayat akışında kendi yeteneklerini ve hangi konuda güçlü olduğunun bazen farkına varamayabilir. Oysa yaşanılan her problem kişiyi biraz daha kendisine davet ettiğinden öncelikle kişi kendi üzerine düşünmeyi öğrenir. Sonrasında probleminin onda uyandırdığı üzüntüyle duygularını daha bir tahlil edebilir. Sorunumuzun çözümüyle uğraşırken bir yandan bize bahşedilen kapasite toplamında hangi kabiliyetlerimizin daha ön planda olduğunu fark edebiliriz. Ve belki o güne kadar tanıklık etmediğimiz güçlü yanlarımız bir bir ortaya çıkmaya başlar. Her sorunun çözümü yavaş yavaş benliğe güç katacağından, sonuç olarak problemden önceki halimizden çok daha güçlü bir yapı olarak yeniden inşa ediliriz. Burada en önemli nokta problemi inkar etmemektir. Zira inkar ilkel savunma mekanizmasıdır ve sağlıksızdır. Her problem aslında kişiyi kendine daha doğru ve yakından tanıtan vazgeçilmez malzemelerimizdir.
Sorularınız için : [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.