Doç. Dr. Levent METE

Doç. Dr. Levent METE

DEPRESYON

DEPRESYON

Günümüzde her geçen gün biraz daha sık rastlamaya başladığımız bir rahatsızlık olan Depresyon (ruhsal çöküntü); genellikle çevremizde meydana gelen olaylara bir tepki olarak ortaya çıkar. Pazartesi sabahları  yaşadığımız geçici sıkıntılardan, derin duygusal kayıpların yaşandığı ve psikiyatrist müdahelesi gerektiren ağır vakalara kadar birçok rahatsızlık depresyon olarak adlandırılır.

İnsanlar zaman zaman kendilerini üzüntülü ve mutsuz hissederler. İşinden ayrılmak, sevdiğini kaybetmek veya başarılı olamamak üzüntüye yol açan yaşam olaylarındandır. Kısaca üzüntü normal yaşamın bir parçasıdır. Ancak bu üzüntülü durumun uzaması ve nedensiz ortaya çıkması ruh sağlığı sorunudur ve depresyon olarak tanımlanır. .Depresyon duygu düşünce ve davranışı etkiler. Tedavi edilmediği taktirde aylar yıllar bazen de ömür boyu sürebilir.

Depresyon her yaşta her birey de görülebilecek ruhsal bir hastalıktır. Genetik veya biyokimyasal nedenler, çevre koşulları ve psikososyal zorlanmalar depresyonun başlamasında etken olabilir. Tedavi edilmediği durumda bireyin yaşamını ümitsiz, karamsar, bunalım içinde geçirmeye başlamasına neden oluşturarak, " Depresif Psikoz" olarak tanımlanan " gerçekleri görmeyecek kadar bunalım" a ilerleyebilir. Toplumun her kesiminde görülebilir. Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir tablodur.

Yaşam boyunca her 100 erkekten 10'unun ve her 100 kadından 20'sinin Depresyon geçirdiği araştırmalarla saptanmıştır.

Depresyonun Belirtileri :
1. Duygularda , kederli, üzüntülü, hüzünlü hissetme
2. Yaşamdan geri çekilme. İlgi ve isteğin azalması. Daha önce yapılan etkinliklerden keyif almama ve ilgisizlik.
3. Her işi ve duyguyu engelleyen bir enerji kaybı. Bitkin hissetme, çabuk yorulma.
4. Uyku bozukluğu. Kişi uyandığında kendini dinlenmemiş hissedebilir. Sabahları erken uyanma, uyumakta güçlük çekme, ya da " uykuya kaçış " olarak tanımlanan fazla uyuma şeklinde görülebilir.
Uyku bozukluğu bir hastalık değildir başka hastalıklarda görülebilen bir belirtidir. Nedeninin araştırılması gerekir. Bedensel hastalıklar (astım, kalp hastalığı v.b.) nedeniyle olabileceği gibi psikiyatrik hastalıkların (depresyon, mani v.b.) çoğunda görülebilir.
5. Dikkati toplamada güçlük, yetersizlik. Konsantrasyon azalmıştır. Bir gazeteyi okuyamayabilir ya da bir filmi izleyemeyebilir. İşini tam olarak yapamayabilir.
6. Değersizlik duyguları. Kendini eleştirme sürekli hale dönüşebilir, kendine güven azalmıştır. Cesaret kaybolur. Birey kendini yetersiz, başarısız, eksik değerlendirmeye başlar.
7. Suçluluk duyguları. Birey geçmiş ve bugünün olumsuz olaylarında kendini gerçeğe uygun olmayan bir tarzda suçlamaya başlar. Vicdan hesaplarına girişir ve sonunda neşesini kaybeder.
8. Yavaşlama. Birey karar vermekte, kararlar uygulamakta güçlük çeker. Davranışlarda, düşüncenin akışında yavaşlık ortaya çıkabilir. Birey durgundur, ya da tam tersi bir şekilde ajitasyon ve aşırı hareket görülebilir.
9. İntihar düşünceleri. Birey ölüm düşünceleriyle ilgilenmeye başlayabilir. Bu durum sıkıntılı olunduğu zamanlarda söylenebilen " ölsemde kurtulsam " duygusundan farklı olarak daha çok ölümle ilgili düşünce, sorgulama şeklinde ortaya çıkabilir.
10. Cinsel istekte azalma. Cinselliğe karşı ilgisizlik başlayabilir.
11. Tolerans eşiğinin düşmesi. Çabuk öfkelenme. Birey kolay öfkelenmeye başlayabilir. Tahammülsüzlük, gürültüye karşı aşırı duyarlılık kazanma ortaya çıkabilir.
12. Sıkıntılı durum. Birey kaygılı bir bekleyiş içinde olabilir. Sinirli hissetmeye başlar. Bazen sürekli veya sıklıkla, bazen de hiç ağlamayabilir. İnsanlardan uzaklaşabilir.
13. Sanrı ve varsanılar. Kişide, herkesin öleceği, mahvolacağını, sonunun geldiğini, kimsenin kendisini sevmediğini, insanların kendisine kötülük yapabileceği gibi psikotik ataklar görülebilir.
14. Obsesyon. Bireyin anlamsız, saçma olduğunu bildiği ama durduramadığı düşüncelerdir. Depresyonlu hastaların %30'unda obsesyon bulunabilir.
15. Somatizasyon. Bazen birey depresyonda olduğunu bilinç düzeyinde farketmeyebilir. Açıklanamayan bedensel yakınmaları gündeme gelebilir. Migren, mide ağrısı, yan ağrısı, saç dökülmesi, sedef hastalığı gibi hastalıklarda organik bir neden bulunamazsa, depresyonun bir organda somatize olmasından şüphelenilir. Bu durum bilimsel kongrelerde tartışılmaktadır.
Bazen de bedensel hastalıklara eş zamanlı olarak depresyon eşlik etmektedir. Kronik ( uzun süren ) bedensel hastalıklarda en sık görülen ruhsal bozukluğun depresyon olduğu açıklanmıştır.
Not:Hiçbir neden olmadan da kalıtsal yatkınlık olarak da depresyon ortaya çıkabilir.

Depresyonun Nedenleri

Depresyon sık görülen bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Bu sıklık yaklaşık her dört kişiden biri olarak ifade edilebilir. Depresyon tedaviye cevap verir ve kişilerin çoğunluğu iyileşir. Hiçbir neden olmaksızın depresyon başlayabilir. Nedenleri şöyle özetleyebiliriz :

* Olumsuz yaşam olayları ile karşılaşma
* Büyük üzüntülere neden olabilecek kayıplar ve yas
* İş yaşamı sorunları
* Partner, evlilik, aile sorunları
* Hamilelik ve lohusalık süreci
* Kalıtsal yatkınlık
* Fazla alkol kullanımı
* Bazı hastalıklar ( Kanser, Multiple Skleroz, Epilepsi, Aids gibi ölümcül hastalıklar )
* Bazı ilaçlar ( Kardiyak ve hipertansifler gibi )
* Doğum ve hamilelik süreci
* Menapoz - Antrapoz dönemi
* Mevsim değişiklikleri
• Ülke, şehir değiştirme, yeni yaşam koşulları
• Birçok insanın aynı şartlarda yaşamasına rağmen bazılarının depresyona girdiği, bazılarının girmediği araştırılıp, tartışılmıştır. Biyolojik-genetik alt yapının depresyona yatkınlık gösterdiği kişilerin dış faktörlerle daha kolay depresyona girdiği ileri sürülmektedir.

Depresyon değişik şekillerde ortaya çıkabilir:
Bazısında neden olmaksızın aniden ortaya çıkar
Bazısında stresli bir yaşam olayından sonra başlar
Bazen tek atak olarak yaşam boyu sürebilir
Bazen tekrarlayan ataklar halindedir
Bazen semptomların şiddetli olması ile hastalar iş yapamaz hale gelebilir
Bazıları ise iş yapabilir ama sürekli mutsuzluk hissederler

Depresyonda Hafıza
Dikkat toparlanamaz
Konsantrasyon bozulur.
Unutkanlık başlar
Yeni şeyler öğrenilemez
Bu nedenle bir iş performansı ciddi şekilde düşer.

Depresyonda Biyolojik-Vital fonksiyonlar  Uykuya dalmada güçlük  Sık sık uyanma, sabahları erken uyanma
İştahsızlık ( Perhizde değilken 1 ayda kilosunun %5'inden fazlasını kaybetme)
Cinsel istekte azalma
Hareketlerde faaliyetlerde yavaşlama, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik.

DEPRESYON TÜRLERİ 
Maskeli Depresyon Sınıflamalarda yer almamakla birlikte klasik kitapların çoğunda yer alır.
Bu durumda klasik depresyon belirtileri yerine: Bedenin değişik yerlerinde ağrılar, sızılar, uyuşma, karıcalanmalar, hissiyet azlığı, karakter bozuklukları, Sexsüel alanda ve beslenme ile ilgili davranışlarda bozukluklar, alkolizm, madde bağımlılığı gibi sorunlar ön plandadır. Yani temeldeki depresyon bu şekilde dışa yansımıştır.

Tipik depresyon
Hastada deprestif duygu durum dikkati çekmekle beraber, diğer belirtiler "tipik" depresyon belirtilerine uymaz.
Gün içi değişmeler görülür.
Kişilik yapısı takıntılara saplantıları yatkın insanlarda takıntılar, saplantıar, kuruntular ön plana çıkar. Örneğin; su muslukları, tüpün düğmesi, ütü fişi sürekli kontrol edilir. Bazen yoldan dönülüp tekrar tekrar bakılır.
Bedendeki fizyolojik değişiklikler organlardaki bozukluğun habercisi gibi değerlendirilir ve bedensel uğraşlar artar.
Çeşitli korkular gelişir.
Dışarıdan gösteri, rol gibi algılanacak davranışlar görülebilir.
A tipik depresyonlu insanlar her zamankinden fazla uyur ve fazla yemek yerler. Aşırı kilo alırlar.
Kollarda ve bacaklarda aşırı güçsüzlük vardır.
Beklenmedik bir şekilde alkole, maddeye, kumara düşkünlük.
Aile ve iş yaşamından uzaklaşma
Açıklanması güç cinsel uyumsuzluklar dikkati çeker.

Çocuklarda ve gençlerde depresyon
Çocuklarda ve gençlerde tipik depresyon belirtileri olmayabilir. Daha çok davranış ve tutum değişiklikleri belirgindir. Aşırı ağlama, hırçınlık, asi davranışlar, çabuk sinirlenme, alkol ve uyuşturucu kullanımına başlamanın temelinde depresyon olabilir.

Yaşlılarda ve Menapoz Sonrası depresyon
Kadınlarda daha sık görülür.
Depresyonun tipik belirtileri olmakla beraber; ağır bunaltı (anksiyete), sıkıntı, özellikle sabah sıkıntısı, uyku bozukluğu ön plandadır.
Aşırı telaş ve tedirginlik vardır.
Sıkıntıdan dolayı sürekli eller oğuşturulur ve yerinde duramama, dolaşma hali vardır.
Bedensel uğraşılar daha fazladır.
İntihar düşünceleri yoğundur.

Doğum Sonrası depresyonları  Doğumdan sonra annelerde görülen depresif tabloya "puerperal depresyon" denmektedir.  Bazı anneler doğumdan sonra : Gelip geçici ağlama nöbetleri, güçsüzlük , halsizlik, sıkıntı, üzüntü, bebeğe karşı ilgisizlikle karakterize "Bebek hüznü " denen bir durum yaşar. Destekleyici tedavilerle olumlu yanıt verir.
Doğum sonrası bir ila 3 ay içinde gelişen karamsarlık , üzüntü, yetersizlik , hiçbir şeyden zevk alamama, çocuğa, ev işlerine bakmamak gibi hallerinde tam bir depresyon geçiriyor denmektedir. Ciddi tedavi gerekmektedir. Hastaların çoğu tedavi ile düzelir. Bazılarında depresyonun belirtileri uzun süre üzerinde kalabilir.

Distimik Bozukluk
Eskiden nörotik depresyon, depresif kişilik, nevrasteni diye nitelendirilirdi. Hastalarda en az iki yıl süren ve çok ağır olmayan depresyon belirtileri vardır. Uyku bozuklukları, hiçbir şeyden mutlu olamama, müzmin karamsarlık hali, yogunluk, istek ve ilgi azlığı, güvensizlik hissi, bedensel yakınmalar dile getirilir. Bu bozuklukta bir kaç gün , bir kaç hafta iyilik dönemleri görülebilir. Ancak bu iyilik dönemleri iki ayı geçmez.

Postpsikotik depresyonlar
Şizofreni gibi gerçeği değerlendirme yeteneğinin bozulduğu, "akıl hastalıklarında da zamanla depresyon gelişebilir.
Organik nedenlere bağlı depresyon
Bir çok fiziksel bozukluğa bağlı depresyonlar görülebilmektedir. Örneğin;
Hormonal sistemdeki bozukluklar, Nörolojik bazı hastalıklarda ( Örneğin Parkinson, Multipl skleroz) kan hastalıklarında, kanserde, enfeksiyon hastalıklarının bazılarında, kaza ve ameliyetlardan sonra depresyon gelişebilmektedir. Uzun süre kullanılan tansiyon düşürücü, ülser giderici bazı ilaçlar bağımlılık yapan uyarıcı ve uyuşturucular, kortizollü ilaçlarda depresyon yapabilirler.

Depresyonun Mantığı Depresyondaki olumsuz düşünceler, hatalı ve tek yanlı işleyen bir mantık sisteminin ürünü. Bu mantık sisteminin bir tarafından ne verirseniz verin, diğer taraftan mutlaka karamsar ve umut kırıcı yorumlar çıkıyor. Umuda çıkan tüm yollar özenle kapatılmış. Söz konusu sistem altı temel mantık hatasına dayanıyor.

1. Keyfi çıkarsamalar: Yeterince kanıt olmamasına karşın, yaşanan olaylar ve içinde bulunulan koşullar hakkında olumsuz sonuçlar çıkarılır. Örneğin, sınava hazırlanmakta olan bir kişi, ortada bir neden yokken, başarılı olamayacağı kararına varabilir. Ya da, depresyona giren bir işadamı, iflasının kaçınılmaz olduğu inancına saplanabilir.
2. Seçici odaklanma: İçinde bulunulan durum ya da yaşanan deneyimlerin kötü yanları üzerinde odaklanılır. Dolayısıyla, günboyunca bir çok olumlu ve olumsuz olaylarla karşılaşan kişi, akşam olduğunda yalnızca yaşadığı olumsuzlukları anımsar ve berbat bir gün geçirdiği kararına varır.

3. Kişiselleştirme: Kişi, kendisiyle ilgili olmayan ya da çok az ilgili olan olayları üzerine alınır. Örneğin, yolda karşılaştığı ve muhtemelen onu görmemiş olan bir arkadaşının selam vermemesini, 'Mutlaka onu kıracak bir şeyler yapmış olmalıyım' biçiminde yorumlayabilir.

4. Aşırı genelleme: Tek bir olaydan genel sonuçlar çıkarılır. Kişi, otobüs zamanında gelmediği için, hiç bir işinin yolunda gitmediği yargısına varabilir. Ya da arkadaşı zamanında telefon etmediği için, artık hiç kimsenin onunla ilgilenmek istemediği sonucunu çıkarabilir.

5. Ya hep ya hiç biçiminde düşünme: Her türlü olay 'ya hep ya hiç' kuralına göre değerlendirilir. Mükemmel olmayan her şeyin berbat olduğu yargısına varılır. Kişi, yalnızca siyah beyazdan oluşan, diğer tonları olmayan bir yargılama sistemine sahiptir.

6. Küçümseme veya büyütme: Kişi başarılı olduğu işleri küçümserken, hatalarını abartır.

DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARTIK TEDAVİ EDİLEBİLİYOR
İkibinüçyüzyıl önce adı konup tanımlanmış bir insani sorun olan aşırı duygulanma halleri, yani aşırı üzülme ve aşırı coşma, ancak son elli yıldır etkili bir şekilde tedavi edilebiliyor. Çağımızın çözümlenebilir sorunu olan çöküntü ve taşkınlık, artık, hekimlerin diğer tedavi edilebilir hastalıklar gibi gördüğü bir sorun. Aslında acısını da çeken bilir. Bir düşünün: Bir zamanlar ne denli iradeli bir insan olsanız da gün gelip, bir nedenle çaresiz, çekilmez çözümsüz bir insan oldunuz ve hatta size bu işten kurtulmak olası değil gibi geliyor ve bunu çözmenin tek yolunun ortadan yok olmak olduğu bile aklınıza geliyor. Eşiniz dostunuz artık eskisi gibi kolay anlaşılır bir insan olmadığınızı ima ediyor ve sizin kendinizden yakındığınız kadar onlar da sizden yakınıyor. Sonra birisi diyor ki, dostum, boşuna bu çektiklerin, bunun çaresi var! İnanmak ne kadar da zor. Oysa bunun çok uzun bir öyküsü vardı, bunlar nasıl düzelir? Yarı inanır yarı inanmaz bir halde bir uzmana gidiyorsunuz, ve tanı konuyor: "Bu bir depresyon..." Sunulan çareye inanmamakla birlikte sizi denemeye davet eden çağrıya kulak verdiğinizde bir ay gibi bir sürede, dünyaya bakarken kullandığınız gözlükler değişiyor. Kendinize güveniyor, dünyayı yaşanır bulur oluyorsunuz. Eskiden kafanızda binlerce kez evirip çevirdiğiniz sorunlar size artık çözülebilir geliyor. Bunu da hekimin size yazdığı bir reçeteye ve/veya sorduğu bazı sorulara borçlusunuz.

Yanlış anlamadınız, çöküntü ve taşkınlık artık tedavi edilebiliyor. Yeterki siz bir uzmanın sizi değerlendirmesine izin verin. Bunu deneyenlerin yaklaşık yüzde yetmişi çare buluyor. Bu hiç de düşük bir oran değil.

Bu yazı toplam 104710 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum
Doç. Dr. Levent METE Arşivi