Değişik Yönleriyle Şizofreni Hastalığı

Değişik Yönleriyle Şizofreni Hastalığı
Şizofreni hastaları neler yaşıyor. Evlilik hayatları nasıl oluyor, tedavisi nasıl? İşte cevapları.

Kurallara uyumsuzluğu, temayülleri hiçe sayması, görüntüsünün dağınıklığı ile dikkat çeken şizofrenler gerçeklerden kopuyorlar.

Bilim beynin birçok kimyasal madde içerdiğini söylüyor. Şizofreni hastalığında işte bunların arasındaki dengenin bozulması sözkonusudur. Uzmanlar şizofrenide sıklıkla hastalığın belirgin bir stresten sonra başladığını belirtiyorlar. Askerlik, hamilelik ve doğum bu stres etkenlerinden bazıları… Kişinin gerçeklikten kopması olarak tarif edilen şizofrenide içsel dünya ile dış dünya arasındaki ayırımın yeterince yapılamadığından hareket ederek Uğur İlyas CANPOLAT bu konuları Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Konsültasyon Liyezon Psikiyatri Uzmanı prof. Dr. Kemal Arıkan ile görüştü.

-Şizofreni hastalığı nedir? Nasıl anlatırsınız?
Şizofreni, özetle kişinin gerçeklikten kopmasıdır. Örneğin, herkesin kendisine zarar vereceğini düşünen bir kişi gerçekçi bir tutum içinde değildir. Biraz daha detaylara bakılırsa; şizofrenide içsel dünya ile dış dünya arasındaki ayrımın yeterince yapılamadığı görülür. Mesela, kişi kendi düşüncelerini dış dünyadan gelen bir ses gibi algılayabilir.

- Diğer psikiyatrik hastalıklardan ayıran özellikler nelerdir?
Kişide işlevsellikte ileri derecede bir yıkımla giden şizofreni duyguları, düşünceleri ve davranışları ve bunlar arasıdaki ahengi bir ipi kopmuş bir tesbih gibi parçalar. Dağıtır.

-Şizofreni ne zaman tam olarak tanımlandı?
Binsekizyüzlü yılların sonu, bindokuzyüzlü yılların başında Alman psikiyatrist E. Kreapelin tarafından erken bunama olarak tanımlanmıştır. Ardından İsviçreli psikiyatrist E Bleuler tarafından şizofreni ismi kullanılmıştır.

-Kişinin duygu ve davranışlarında ne gibi bozukluklar görülüyor?
Duygular küntleşmektedir. Garipleşmektedir. En doğal üzüntüler hissedilememektedir. Mesela en yakınını kaybeden bir şizofren her hangi bir tepki vermezken, kedisini kaybettiğinde kara yaslara batabilmektedir. Davranışlar ise tümüyle tuhaflaşmıştır. Kendine bakamaz haldedir. Saçı başı dağılmıştır. Cemiyet hayatının gerektirdiği bir takım kurallara uyum zorlaşmıştır. Kişi hep kendisiyle meşguldür. Sosyal hayatın gerektirdirği başkalarını da kaale almak hususunda ciddi bir yetersizlik ve daha doğrusu isteksizlik içindedir.

- Şizofreni hastalarının çevrelerinden uzaklaşmalarının tam olarak nedeni nedir?
Az evvel ifade ettiğim gibi iç dünyasına dönen şizofren, çevreye herhangi bir yatırımda bulunanamamaktadır.

- Şizofreni ilk işaretlerini ne zaman veriyor?
Şizofrenide ilk işaretler çok değişik şekillerde olabiliyor. Bedenle fazla uğraşı, bir takım yersiz alınganlıklar, duygusal tepkilerdeki tuhaflık vb olabilmektedir.

- Şizofrenide pozitif ve negatif semptomlar neler?
Pozitif semptomlar hezeyanlar ve halüsinasyonlara verilen isimdir. Negatif semptomlar ise sosyal izolasyon ve bilişsel işlevlerdeki yıkıma dair semptomlara verilen addır.

- Bu belirtiler aileye neler düşündürtmeli, neler yaptırmalı?
Bir şizofrenin hezeyan ve halüsinasyonlarının gerçekliği onlar için su götürmez birer gerçektir. Dolayısıyla bunları tartışmak yersiz ve yararsızdır. Negatif semptomlar ise hastalığın yıkıcı etkisinin birer soncudurlar. Hastayı zorla sosyalleştirmeye çalışmak başarısızlıkla sonuçlanacaktır.

- Sıklık ve yaygınlık konusunda mevcut veriler neler söylüyor?
Hastalık toplumun her kesiminde ve dünyanın her ucunda eşit dağılmakta ve görülme sıklığı yüzde bir civarlarında olmaktadır.

- Kalıtım durumu etkin mi şizofreni de?
Şizofrenide kalıtımın yeri olduğuna dair güçlü ipuçları vardır. Bunlardan birisi eş yumurta ikizlerinde yapılan gözlemlerdir. Sıradan insanlarda % 1 olan olasılık, eş yumurta ikizlerinden birisi hasta ise diğeri için % 85 olabilmektedir. Ancak, hangi gen veya genlerin süreçte rol aldığı henüz bilinememektedir. Dolayısıyla çocuk doğmadan önce veya hastalık öncesinde risk tayini henüz mümkün değildir.

- Hastalık öncesine göre kişilikte ne gibi değişiklikler gözleniyor?
Kişilik aşırı narsisist bir şekil almaktadır. Şizofren kişi kendisinden başka hiçbir kişiye yatırım yapmamaktadır. Hatta tipik narsisistik kişilik bozukluğunda olduğu gibi başkalarını aşağılamak vb bulgular dahi yoktur. Zira başkalarına olan yatırım tümüyle kendine yönelmiştir.

- Şizofreni süregen bir hastalık mı?
Ne yazık ki büyük ölçüde evet… Sadece % 3 lük bir grup belirgin şekilde toparlanabilmekte, geriye kalan % 97 hastada kronik bir şeyir izlenmektedir.

- Aileler bu durumu nasıl karşılıyorlar?
Tabi ki büyük bir üzüntü içinde oluyorlar. Aslında ailenin genel kültür ve inançlarına göre tepkiler değişiyor. Sosyo kültürel düzey düştükçe konduramamak en sık rastlanan dışa vurum oluyor. Yükseldikçe daha gerçekçi bir yönelim saptanabiliyor. Burada inançta önemli rol oynuyor. İnancında bağnaz olanlar bunun bir günahın kefareti olduğunu düşünebiliyor, ama samimi olanlar kaderle ilişkilendirip olayı büyük bir olgunlukla karşılayabiliyor.

- Tedaviden beklenti hangi seviyede olmalı bu durumda?
Tedaviden beklenti pozitif semptomların kontrol altına alınması ve negatif semtomların azalması şeklinde olmalıdır.

- Bu hastalığa genetik dışında etki eden diğer faktörler nelerdir?
 Şizofreni de her psikiyatrik hastalık gibi biyopsikososyal bağlamda ele alınması gereken bir haldir. Günümüzdeki anlayışa göre, genetik faktör esastır. Diğer faktörler ise tetikleyicidir.

- Biyokimyasal açıdan şizofreniyi değerlendirir misiniz?
Beyin birçok kimyasal madde içermektedir. Şizofrenide bunların arasındaki denge bozulmaktadır. Özellikle dopamin adı verilen kimyasal madde deki değişimler sorumlu tutlmaktadır.

- Psikososyal etkenler nelerdir?
Şizofrenide sıklıkla hastalığın belirgin bir stresten sonra başladığını gözleriz. Askerlik gibi, hamilelik ve doğum gibi… Gerçi hiç bir strese mazruz kalmadan sinsice başlayan şizofreni olgularının sıklığı da göz ardı edilemez.

- Psikiyatri hastalığı için beyin hastalıklarıdır deniyor. Şizofreni hastalığında beyinde ters işleyen nedir?
Şizofreni gerçekten bir beyin hastalığıdır. Yukarıda temas ettiğim gibi moleküler düzeyde anormallikler olabilmektedir. Hatta bazı araştırmacılar anatomik ve histolojik patolojileri de varlığını iddia edebilmektedirler.

- Şizofrenin risk etkenleri nelerdir?
En büyük risk genetik yatkınlıktır. Uzun süreli duyusal izolasyonun da yani ses, görüntü vb duyusal uyaranlardan mahrumiyetin de şizofreni benzeri bir tabloya yol açabileceği söylenmektedir.

- Damgalanma en çok bu hastalıkta yaşanıyor? Neden böyle?
Damgalanma sosyal kurallara ve temayüllere, görüntülere aykırı her durum için geçerli sosyolojik bir fenomendir. Şiofrenlerin kurallara uyumsuzluğu, temayülleri hiçe sayması ve görüntüsünün absürdlüğü göz önüne alınırsa damgalanmaya en çok maruz kalan kesim olmaları anlaşılır bir hal olmaktadır.

- Şizofreni yaşayan kişide algı ne durumda?
Algılar genelde bozuktur. İşitsel, görsel, tensel ve kokuya ilişkin bir çok halüsinasyon olabilmektedir.

- Şizofrenide görülen hezeyanlar daha çok hangi yönde oluyor?
Her türlü hezeyana rastlayabiliyoruz ama en sık rastlananlar paranoid içerikli olabiliyor. Birileri tarafından takip edildiği, düşüncelerinin okunduğu, fikirlerinin yayınlandığı vb hezeyanlar sıklıkla ortaya çıkıyor.

- Alınganlık ve zarar görme duyguları daha mı baskın bu hastalıkta?
Evet.

- Birde sanırım çok dağınık olabiliyorlar. Uygunsuz giyinme görülebiliyor. Çorapsız ve ayakkabısız soğukta dolaşabiliyorlar. Buradaki mekanizma nedir?
Kendi iç dünyaları ile o kadar çok meşguldürler ki, ne giydiklerinin ne de başka bir dış ortama ilişkin kuralın farkında değildirler.

- Konuşmaları nasıl seyrediyor? Düzensizlik ve dalgalanma bir işaret sayılabilir mi?
Şizofrenik konuşma birçok özellik içerir. Genelde çağrışımlar dağınık, kopuk ve teğetseldir.

-Toplumda neden bu hastalara suç potansiyeli olarak bakılıyor? Bu yanlış bir algı değil mi hocam?
Kesinlikle yanlış bir algıdır. Yukarıda da ifade ettiğim gibi şizofrenik bir hastanın kimsenin "üç koyununda beş keçisinde" gözü yoktur ki suç işlesin. Bazan taşkınlıkları olabilir o da hezeyanlarının etkisiyle gerçekleşir. Söz konusu taşkınlıkların görülme oranı ise sıradan insanlardan fazla değildir.

- Sokaklarda rastladığımız ve çoğunlukla sevip sahip çıktığımız meczuplarla bir yakınlık kurulabilir mi?
Genel olarak evet.

- Metafizik düşünce ve felsefe gibi alanları aşırı merakları var deniyor? Bu nereden kaynaklanıyor?
Dağılmış düşüncelerine bir düzen verme, olaylar arasında spontan kurulamayan bağlantının zorlama bir şekilde kurulmaya çalışılması olabilir.

- Yaşamdan zevk alamama, duygulanımda eksiklik sık görülüyor mu?
Şizofrenide depresyon ilginç bir konudur. Genellikle pozitif semptomlar yatıştıktan sonra ortaya çıkar. İntihar eğilimini de beraberinde getirir. Ama onun dışında yaşamadan zevk alamamak şizofreni için karakteristik bir bulgu değildir.

- Ortak paylaşımların olumlu etkisi var mı? Örneğin bu alanda kurulan derneklerin yararı oluyor mu bu hastalara?
Hem de çok. Sevilesi insanlardır şizofrenler. Rahmetli büyük hoca Ayhan Songar şizofrenler için, kendisi ölüm döşeğindeyken ona oyuncak emzik getiren bir şizofren hastasının arkasından "her türlü insani duyguları var ama nasıl ifade edeceklerini bilemezler" demişti. Dolayısıyla şizofrenileri toplumla kaynaştırmaya çalışmak çağdaş bir tutum olsa gerekir.

- Evlilikleri nasıldır? Anne ve babalık görevlerini yapabilirler mi?
Eğer tedaviye uyum gösteriyorlarsa, ve yanıt veriyorlarsa neden olmasın..

- Hastalığın teşhisi sırasında hangi tetkik ve tekniklerden yararlanıyorsunuz?
Bir takım bedensel hastalıkların şizofreni benzeri bir tabloya yol açtığı bilinmektedir. Dolayısıyla ilk hastalık başladığında o nedenle detaylı incelemer gerekir. Sonraki dönemlerde ise kendi bedensel hastalıklarını ifade etmekte güçlük çektirkleri için aynı şey yapılmalıdır. Bu arada CEEG ve MR ayırıcı tanıda özel bir önem taşır. 

-Tedavisi nasıl yapılıyor?
Günümüzde şizofreni tedavisi için ciddi etkili ilaçlar vardır. Her hastaya uygun ilaç ve doz saptanması gerçekleştikten sonra sonuçlar gerçekten yüz güldürücüdür. Ayrıca, akut dönemde EKT'nin yerini de unutmamak gerekir.

-Bu konuda ne gibi yeni görüşler vardır?
Tedaviye ilişkin çabalar daha çok negatif semptomlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Pozitif semtomların yatışması hususunda ise ciddi yol kat edilmiştir.

Uğur İlyas CANPOLAT

Bu haber toplam 89048 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum