Anti Depresan İlaçların Kullanımında Artış var

Anti Depresan İlaçların Kullanımında Artış var
Kamuoyu araştırmasında depresyon ilaçlarının tüketiminde ciddi oranda artış olduğunun ortaya çıkması uzmanları endişelendirdi.

Fahri Sarrafoğlu / Dünya Bülteni

Yaklaşık bin kişinin katılımı ile gerçekleştirilen Türkiye depresyonda mı? Konulu araştırmanın sonuçlarına göre, her on kişiden üçü kendini sürekli olarak üzüntülü ve umutsuz hissediyor. Araştırma sonuçlarına göre depresyon, bayanlarda erkeklere göre ve bekârlarda evlilere göre biraz daha fazla görülüyor.

Üst yaş grubundan genç yaş grubuna ve üst gelir düzeyinden alt gelir düzeyine doğru gidildikçe, depresyon ihtimali yükseliyor. Ayrıca, kişilerin eğitim düzeyi azaldıkça depresyon belirtileri de artıyor.

DEPRESYON İLAÇLARI ARTTI

Depresyonun artması üzerine Türkiye’de depresyon ilaçlarının tüketiminde de ciddi oranda artış olduğu yapılan araştırma sonucunda ortaya çıkıyor. Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Betül Girayalp, Türkiye'de depresyon ve anksiyete bozukluklarının 15–55 yaş arasında en yaygın hastalıklar içinde ilk beşte yer aldığını bildirdi.

Depresyonun, kişisel, ailesel, toplumsal ve sosyal kayıplara yol açabildiğini belirten Girayalp, "Depresyon, maliyeti yüksek, doğru teşhis ve iyi tedavi ile tedavi başarısı yüksek bir psikiyatrik hastalıktır." dedi.

Depresyonun, kişinin kendisini suçlu, endişeli, değersiz hissetmesine sebep olduğunu söyleyen Girayalp, "Hastalık, başkalarından uzaklaşma, uyku saatlerinin azalması veya artması, iştah kaybı, tekrarlayan ölüm düşüncesi, halsizlik, enerji veya cinsel istek kaybı, her zaman yaptığı faaliyetlere karşı ilgisiz olma, dikkat ve konsantrasyon güçlüğüyle belirginlik kazanır." diye konuştu.

Depresyonda, yaşam boyu intihar girişimi oranının yüzde 15 olduğunu ifade eden Girayalp, kadınlarda intihar girişiminin, erkeklerde ise ölümle sonuçlanan intihar girişimlerinin daha fazla olduğunu bildirdi.

5 MİLYON KİŞİ RİSK GRUBUNDA

Manik depresyon, psikiyatrideki en ilginç hastalıklardan biri. Toplumda görülme sıklığı yüzde 1 olarak bilinen bu hastalıkta, kişiler iki uçlu mizaç bozukluğu yaşıyor. Birkaç günden iki yıla kadar süren mani ataklarında, kişi kendini çok neşeli, aşırı enerjik ve güçlü hissederken, bir süre sonra depresyon çöküntüsü yaşayabiliyor.

Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişinin de risk grubunda yer aldığını vurguluyor. Hayatında en az bir kere mani atağı geçiren kişiler manik depresyon hastası sayılıyor. Ortalama birkaç ay süren ataklar sonrasında hastaların birçoğu depresyona giriyor. Bu nedenle mani ayrı bir hastalık olarak görülmüyor.

İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Olcay Yazıcı, hastalığın genelde 15–30 yaş arasında görüldüğünü; fakat her yaşta ortaya çıkabileceğini belirtiyor. Yazıcı, hastalığın psikotik bir boyutu olduğuna da dikkat çekiyor: "Kişi gerçek dünya ile bağlantısını kaybedebilir. Hayaller, sesler duymaya başlayabilir. Takip edildiğini ve bazı seslerin kendisini yönettiğini düşünebilir. Kendisinin peygamber ya da melek olduğunu zannedebilir. Hastalığın şizofreni ile karışan boyutları da var."

KULLANIM BİLİNÇLİ DEĞİL

Sağlık Bakanlığı verilere göre Türkiye, ilaç harcamalarının kişi başı gelir ve ulusal gelire oranında, dünyanın en çok ilaç tüketen ülkesi ABD'yi dahi geride bırakıyor. ABD'de ilaç harcamalarının ulusal gelire oranı yüzde 1,5, iken bu oran ilaç sektörünün yüzde 70'ine yabancı tekellerin hâkim olduğu Türkiye'de ise yüzde 1,85’e ulaştı. 

Türkiye’nin 2010’da ilaç tüketiminde 10’uncu sıraya çıkması bekleniyor. Kişi başına tüketimin az olması, yabancı ilaç üreticilerinin Türkiye’yi tercih etmesini sağlıyor. İlaç tüketiminde çok bilinçsiz hareket eden Türk insanı, özellikle antibiyotik kullanımında rekor kırıyor. İlaç tüketim listesinde kolesterol ve depresyon ilaçlarının ardından ilk sırada 6 ayrı antibiyotik yer alıyor.

Listede ilk sırada kolesterol ilacı Zocor bulunurken, ikinci sırayı bulantı kesici Emedur isimli ilaç aldı. Üçüncü ilaç ise depresyon tedavisinde sakinleştirici olarak kullanılan Prozac. 18 ilacın bulunduğu listenin genel ağırlığını ise antibiyotikler oluşturuyor.

ARTIŞIN NEDENLERİ ARAŞTIRILIYOR

İlaç Endüstri daha çok geniş kitleye hitap edecek hafif ruhsal bozuklukların tanıtımıyla ilgileniyor. Sözde ruhsal bozukluklar için ilaç endüstrisi zengin bir ilaç seçeneği sunuyor.

En başta Prozac olmak üzere serotonin seviyesini yükselten ilaçlar iç sıkıntısı, üzüntü ve korkuya karşı kullanılan moda ilaçlar haline geldi. Prozac hapları beyindeki serotonin seviyesini yükselterek hastanın kendisini daha iyi hissetmesini sağlıyor.

Dünya ilaç pazarının yaklaşık dörtte biri ruhsal hastalıkların tedavisinde de kullanılan merkezi sinir sistemi ilaçlarının satışı ile oluşuyor. Dünya genelinde en çok satan 10 ilaçtan üçü birer antipsikotiktir (IMS Health 2008). Türkiye açısından da düşünüldüğünde sinir sitemi ilaçları ilaç pazarında önemli yer işgal etmektedir.

Sinir sistemi ilaçları Türkiye ilaç pazarında antibiyotik, kalp-damar sistemi ve romatizmal ilaç grubundan sonra 4. sırada yer alıyor.Ayrıca 2003-2008 yılları arasında Türkiye’deki ilaç gruplarının pazar payı değerlendirildiğinde; antibiyotik, kalp-damar sistemi ve romatizmal ilaç grubunun pazar payı azalırken, sinir sistemi ilaçlarının pazar payında ılımlı bir artış gözlenmektedir (İEİS 2009).

BİR YILDA 27 FARKLI İLAÇ

Aslında ağır depresyonlar için üretilmiş olan serotonin hapları şimdi, korku bozukluğu, panik bozukluğu veya akut stres bozukluğu gibi daha önce hiç duyulmamış hastalıklar için öneriliyor. Serotonin hapları ve diğer bazı ilaçların davranışlar üzerinde etkili olduğunun bilinmesinden bu yana özellikle de "korku", ilaç üreticilerinin iştahını kabarttı.

Ve böylece sadece 2002 yılının başında 27 farklı madde keşfedildi. Özellikle de kabul görmüş hastalıklarla ilişkili sendromlar daha çok tercih ediliyor. İlaç endüstrisine göre yalnızca ruhumuz değil bedenimiz de hasta.

KKTC'DE DE ARTIŞ VAR

Kuzey Kıbrıs’ta antidepresan ilaç kullanımı endişe verici boyutlara ulaştığını söyleyen KKTC Sağlık Bakanlığı’na bağlı İlaç ve Eczacılık Dairesi Müdürü Ayden Kutalp, ülkede antidepresan kullanımındaki artışın ciddi boyutlara geldiğini belirterek, geçen yıla oranla yüzde 20 oranında bir artış olduğunu söyledi.

Kutalp, ülkede en yaygın antidepresan ilaçların “Xanax (Zanax), Cipram, Deprex, Efexor, Trennxen ve Valium” olduğunu kaydetti.

Eczacılar Birliği Başkanı Fatma Azgın da ülkede 7’den 70’e herkesin antidepresan ilacı kullanmaya başladığını kaydederek, “bu tür ilaçların satışında ve buna bağlı olarak kullanımında artış gözlemlenmektedir” dedi.

İLAÇ BAĞIMLILIĞI BAŞLADI

On beş filozof, doktor ve bilim adamlarından oluşan Nuffield Council on Bioethics Birliği insanların ilaç bağımlısı haline getirilmesinin yeni bir megatrend olarak geliştiğine dikkat çekerek şu şekilde uyarıyor: “… En önemli problemlerden biri, yeni hastalık tanılarının yaygınlaşmasına veyahut da rahatsızlıkların iyice didiklenerek daha geniş bir kitleye mal edilmesine dayanıyor...”

Sinir sistemi ilaç grubunda antidepresan ve antipsikotik ilaçlar oldukça önemli yer işgal ediyor ve her geçen yıl tüketimi de artıyor. Örneğin IMS-Türkiye verilerine göre 2003 yılında 14 milyon 138 bin kutu antidepresan tüketilirken, bu rakam 2006 yılı verilerine göre 22 milyon 651 bine, 2007 yılında ise 26 milyon 246 bine çıktığı görülüyor.

Psikiyatrik ilaç tüketimindeki bu önemli artışta ilaç endüstrisinin tutundurma çalışmalarının yanı sıra, Türkiye’deki psikiyatrist sayısının yetersiz olması ve bu nedenle psikiyatrist dışındaki hekimler tarafından uygun olmayan tanılara uygun olmayan ilaçların reçetelenmesinin de çok önemli bir payı olduğu Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından belirtiliyor.  
 
SONUÇ

Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Dr. Halis Ulaş’ın açıklamasına göre, gerek ilaç tüketiminin azalması gerekse bilinçli ilaç kullanımın sağlanması için koruyucu sağlık (ruh sağlığı) uygulamalarına ağırlık verilmesi gerekiyor.

Yine koruyucu sağlığa ayrılan bütçenin artırılması gerektiğine dikkat çekilerek akılcı ilaç kullanımın yaygınlaştırılması isteniyor. Öte yandan Türkiye’de sayısal olarak yetersiz olan psikiyatristlerin kamuda ve özellikle özel sağlık uygulamalarında etkin ve uygun istihdamının sağlanması çözüm önerileri arasında sıralanıyor.

Ulaş’ın açıklamalarına göre ilaç endüstrisinin tutundurma (promosyon) çalışmalarına ayırdığı bütçenin azaltılması sağlanarak ilaç ücretlerinin düşürülmesi de gerekiyor. Açıklamada ayrıca,  ülkemizde dışa bağımlı olan ilaç tüketiminin önüne geçilebilmesi için ulusal ilaç politikalarının geliştirilmesi ve ilaç üretimine yönelik politikaların uygulanmaya başlamasının da önemi vurgulanıyor

Bu haber toplam 6465 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.