Üniversite Tercihlerinde Psikoloji Bölümü Neden Popüler?
DOÇ. DR. ZEKERIYA BAŞKAL / İpek Üniversitesi / Zaman Gazetesi
Üniversite tercihlerinde psikoloji bölümü hayli popüler. Burada okumak isteyen öğrenci sayısı ve tercih etme nedenleri, bilimsel bir yargıya ulaşmamızı sağlayacak kadar net değil. Ancak bir üniversite başvuru profilinden ve kişisel gözlemlerimizden hareketle şunu söyleyebiliriz: Puan türü uygun olan öğrencilerin büyük çoğunluğu Psikoloji bölümünde okumak istiyor.
Bu bölümün tercih edilmesinde elbette farklı sebepler olabilir. Bunlardan bazılarına dikkat çekelim.
İletişim problemleri: İronik bir şekilde, iletişim araçları geliştikçe iletişim problemlerimiz artıyor. İnsanlık tarihinde fiziksel olarak insanların birbirine bu kadar yakın, ancak ruh olarak bu kadar uzak olduğu bir çağ belki de yaşanmamıştır. Şehirleşme, çalışma tarzları, yeni alışkanlıklar, kapitalizmin insana dayattığı zaman geçirme usulleri, bir cemaate, bir gruba ait olamama, iletişim problemlerini daha da artırıyor.
Metafiziğin geriye çekilmesi: Edebiyat kuramcısı Terry Eagleton, Avrupa'da, özellikle İngiltere'de edebiyatın yükselişini değerlendirirken, edebiyatın yükselişiyle dinin toplumdaki önemini kaybetmesi arasında bir korelasyonun olduğunu iddia eder. Buna göre kilisede ilahi okuyarak bir coşkunluk, metafizik tatmin yaşayan birey aynı ihtiyacı şiirle, edebiyatla karşılamaktadır. Meydanlardaki kuru gürültünün aksine istatistikler, toplumumuzdaki dindarlığın zayıfladığını göstermektedir. İnsanlar artık kendilerini, eşyayı anlamlandırmak için dine başvurmuyorlar. Öğrenciler bir anlam oluşturmak, neyi, niye yapıyoruz sorusunun cevabını bulmak için ya da bulacaklarını düşündüklerinden psikolojiye yöneliyorlar.
Makineye aşırı vurgu: Ülkemizde ya da çok sayıda geri kalmış ülkede uzun yıllar makineye aşırı vurgu yapıldı. Bunun meslek düzlemindeki karşılığı mühendisliktir. Bir akıllı telefonun ya da arabanın özelliklerinin saatlerce konuşulması, yazılıp çizilmesi bir reaksiyon oluşturuyor. Yürüyen bir robotu takdir ettiğimiz, hayretle karşıladığımız hâlde yürüyen bir insan karşısında hiçbir hayret ya da hayranlık duymuyoruz.
Şehirleşme: Ülkemizin büyük bir bölümü yeni kurulan şehirlerde ya da şehirimsi yapılarda yaşıyor. Bu yapıların bir özelliği geleneksel kurumların olmaması. Yeni yapıda ailenin ya da bireyin problemlerini çözebilecek geniş aile, komşu, imam, ebe, muhtar, öğretmen yok. Bireyler problemler karşısında tek başlarına kalıyorlar. Geleneksel toplumun problem çözme anlamında sunduğu imkânlar şehirlerde yok. Hatta şehirde, stres, uzun çalışma saatleri, aile, akraba ya da tanıdık kimselerin yokluğu gibi nedenlerle problemler daha da artıyor.
Toplumsal travmalar: İnsanların meslek seçiminde, yaşadıklarının büyük payı vardır. Ailede uzun süreli hastası olan, doktor olmak isteyebilir; haksızlığa uğradığını düşünen, avukat olmak isteyebilir; devlet memurunun çocukları yine devlet memuru olmak isteyebilir. Ülkemizdeki öğrenciler de çok sayıda travma yaşıyorlar: Büyük şehirde birkaç yıl yaşamak, paranın ve Batı'nın ezici üstünlüğünü tecrübe etmek, çok az istisna dışında herhangi bir okulda bir yıl okumak, devlet dairesinde iş yapmak, babanızın oy verdiği bir parti ya da kardeşinizin çay içmeye gittiği bir cemaat hakkında söylenen korkunç iddiaları duymak, dünya gücüyüz palavrasıyla egonuz şişerken kırmızı ışıkta dilenen Suriyeli çocukları görmek birer travmadır.
Öğrenciler iletişimsizlikten bunalıyor, sorularına cevap bulmak, olaylara ve eşyaya anlam vermek, yalnızlıklarından kurtulmak istiyor. Aynı şekilde makineye yapılan aşırı vurgudan rahatsız oluyor ve çevresindekilerin ve kendinin yaşadığı travmaları sağaltmak, iyileştirmek istiyor. Psikolojiye olan ilgi başta saydığımız nedenlerin yanında, insanı anlama, insana dönme çabasının bir sonucudur. Gençler, dengesi bozulan bireyi ve toplumu psikoloji okuyarak, orada insanı anlayarak ve belki derdine çare bularak düzelteceklerini düşünüyorlar.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.