Türkiye'de suçlu çocuk profili değişiyor
Türkiye'de suçlu çocuk profili değişiyor. Göçle kente gelen ikinci kuşak suça eğilimli
* Suçlu çocukların yüzde 70.4'ü ailelerinin yanında kalıyorlar.
* "Kendinden memnun musun?" sorusuna yüzde 65'i 'evet' cevabını veriyor.
* Yüzde 88'i ailesinden memnun ve hatayı kendinde görüyor.
* "Geleceğinizden umutlu musunuz?" sorusuna yüzde 72'i 'evet' diyor.
* Sanıldığının aksine bu çocukların yüzde 63.8'inin anne ve babası resmi nikahlı ve birlikte yaşıyorlar.
* Çocuklar tarafından işlenen suçların yüzde 39'u hırsızlık, yüzde 27'si müessir fiil, Yüzde 3'ü kız-kadın ve erkek kaçırma, yüzde 6'sı trafik suçları, yüzde 4'ü ateşli silahlar kanununa muhalefet, ve yüzde 21'ini ise diğer suçlar oluşturuyor.
Nüfusunun yüzde 37.7'si, 18 yaşın altındaki bireylerden oluşan Türkiye'de, çocuk suçluların sayısı da giderek artıyor. Geçmiş on yıla göre, kız çocuklarının suça katılımı da artıyor ancak genel yapıda kız çocukları korunduğu için bu durum, suç işleme anında ve adli makamlar tarafından korunmayı da beraberinde getirdiği için kız çocuklarının tutukevlerine gelişleri az sayıda oluyor. Zaten kız çocuklarına mahsus bir çocuk evi de yok. Bununla birlikte Bayrampaşa Erkek tutuk çocuk evindeki çocuk sayısı ise bir yaz içinde inanılmaz artmış durumda. Semiha Şakir Vakfı Genel Koordinatörü Osman Şibik, konuya ilişkin olarak yaptıkları gözlemlere ilişkin olarak, "İki aylık sürede büyük bir oranda artış oldu, üstelik tüm ıslah evlerinde bir artış var ki, yaz aylarında genelde azalma vardır ama bu yaz böyle olmadı. Bütün göstergeler altüst oldu, ancak bunun kaynağını bilmiyoruz henüz" diyor.
Ve suçlu çocuklar toplumun risk altında olan bireyleri açısından önemli bir sorun oluşturmaya devam ediyor. Uzman Psikolog Aygül Nalbant'ın araştırmasına göre; Çocuğun gelişmesi, devamlılık içeren dinamik bir süreç ve bu süreçte, onun kendisinden kaynaklanan yetersizlikleri ile çevrenin getirdiği hızlı kentleşme ve sanayileşme, göç ve ekonomik krizler, değişen değer ve ahlâk kurallarının yarattığı karmaşa, aile sorunları, yetersiz eğitim, ilgi ve sevgi eksikliği gibi güçlükler, çocuğu suçlu davranışta bulunmaya itebiliyor.
Çeşitli nedenlerle yoksunluk içinde bulunan çocuk ve gençler yeterli aile, toplum ve kurumsal desteği bulamadığı takdirde, kendi destek guruplarını yaratıyor.
Bu destek gurupları ise çocuk ve gençlerin risk altına girmesine sebep olan sistemin temelini oluşturuyor.
Yüzde 80'i varoşlarda aileleri ile yaşıyor
Toplumun risk altındaki bireylerine yardım etmek amacıyla 2000 yılından itibaren suçlu çocuklar üzerinde çalışan Semiha Şakir Vakfı'da bu konuda ciddi araştırmalara ve çözüm adına projelere imza atıyor. Vakfın Genel Koordinatörü Osman Şibik, bu amaçla yaptıkları çalışmalardan birinde, hangi tip insanların suç işlediğini araştırdıklarını ve ortaya şu sonuçların çıktığını belirtiyor: Doğru dürüst eğitim alamamış, aile içi şiddetle büyümüş, ekonomik yoksunluk içinde yaşayan çocuklar, yetişkin birey olduklarında suça yatkın oluyorlar. Çocuğun suça itilmesi demek, yetişkinlerin ileride çete üyesi olması, suçu alışkanlık haline getirmesi demek. 2003 yılında Bakırköy Çocuk Tutukevi'nde, Semiha Şakir Vakfı adına, çocuk suçlular ile ilgili olarak Ergen Değerlendirme ve Eğitim İhtiyaç Analizi araştırmasının yapıldığını belirten Şibik, bu araştırma sonunda ortaya çıkanları da şöyle özetliyor: "Buna göre; Sanıldığının aksine suçlu çocukların ciddi bir kısmı İstanbul doğumlu. Bunlar göçle gelen aile çocukları ama İstanbul'da kalış süreleri çok uzun. Yüzde 32'si İstanbul'da doğmuş, büyük kısmı da 10 yıldan fazladır İstanbul'da yaşıyor.
Ailelerinin yaşadıkları yerlere bakınca; Suça itilmiş çocukların aileleri, Avcılar, Bağcılar, Bayrampaşa, Esenler, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Pendik, Zeytinburnu, Ümraniye gibi semtlerde yaşıyorlar.
Çocukların tutukevine gelmeden önceki eğitim durumları sorulduğunda, yüzde 80'i ilk öğretim okulu mezunu, terk, ya da okuma yazma bilmeyen çocuklardan oluşuyor. Demek ki okulu terk etmişler. Yani çocuklar okulda tutulabilirse belki çocuk suçluluğu engellenebilecek. Çocuklar en fazla suçu okul saatleri içinde ve sonrasında okul çıkışı ile eve giriş arasında işliyorlar. Yani ailelerin 'Çocuğum nasılsa akşam yemeğe geliyor' diyerek rahatlaması gerekmiyor çünkü okul çıkışı ile akşam yemeği arasında ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Çocukların yüzde 78'inin, suçu çalışırken işlediği görülüyor. Cezaevine girdikten sonra "çıkınca ne yapmak istiyorsun?) sorusuna yüzde 18'lik bir artışla "okula dönmek istiyorum" diyorlar.
Bu çocukların yüzde 70.4'ü ailelerinin yanında kalıyorlar yani öyle sanıldığı gibi sokak çocuğu falan değiller. Yüzde 10'u akraba yanında yüzde 2.5'da arkadaş yanında kalıyor. Sokakta olan ise yüzde 7 oranında.
Bu çocukların yüzde 87.4'ü çıkınca ailelerinin yanına dönmeyi istiyor.
Bu çocuklar genelde, mala karşı suç işliyor. Sonra şahsa karşı işliyorlar ve aslında büyük kısmının altında yatan gerçek ekonomik yoksunluk.
Hangi meslekleri tercih ettiklerine gelince; Çocukların büyük kısmı bildikleri işi yani tekstil işini yapmak istiyor. Ama diğer meslekleri tanımıyorlar. Genellikle bireysel yapacakları işleri istiyorlar. Berberlik ve kuaförlük gibi çünkü güven duyguları zedelendiği için ekip çalışmasını sevmiyorlar. Bazen kadınlara genç kızlara yakın olmak için bunu istiyorlar. Dansçı olmak isteyenler de var. Ama genellikle konfeksiyon işi istiyorlar.
'Kendinden memnu musun?' sorusuna yüzde 65'i 'evet' cevabını veriyor. Ailelerinden memnuniyet oranı da ilginç, yüzde 88'i ailesinden memnun ve hatayı kendinde görüyor. Yüzde 8.5'uğu aileden memnun değil.
'Geleceğinizden umutlu musunuz?' sorusuna yüzde 72'i 'evet' diyor, yüzde 21'i 'hayır' diyor yüzde 6'sı cevap vermemiş.
Hayatlarında değiştirmesi gereken üç şeyi sorduğumuzda birinci tercihleri arkadaş ortamını değiştirmek oluyor. Cahillik yaptıklarını düşünenler, ailelerine bağlı olmak isteyenler de önemli oranda.
Genellikle psikiyatri uzmanları, ayrı anne baba çocuklarının çocuklarını suça meyilli olduğu söyler ama bu çocukların yüzde 63.8'inin anne ve babası resmi nikahlı ve birlikte yaşıyorlar. Yüzde 2.5'uğunun resmi nikah var ama ayrı yaşıyor, yüzde 15.6'sı imam nikahlı. Boşanmış aile oranı yüzde 3. Yüzde 94'ün annesi sağ.
Bunlar bir de çok çocuklu aile bireyleri. Yüzde 19'u iki ve üzeri sayıda kardeşe sahip. 2-10 arasında kardeşe sahip olanların oranı ise yüzde 80'lere varıyor. Annenin eğitim durumu içler acısı. Hiç eğitim görmemişler yüzde 43 ve kalan yüzde 40'lık bölümde ilk okul mezunu ya da okur yazar, lise muzunu oranı yüzde 2.5. Üniversite hiç yok. Babada da durum aynı. Hiç eğitim görmemiş oranı yüzde 10, ilk okul terk ve ortaokul mezunu yüzde 40 civarında.
Annelerin mesleklerine bakıldığında; yüzde 75'i ev kadını. Bu çocukların yüzde 90'ı ise annelerini çalışmasını, utanç duyulması gereken bir neden olarak görüyor.
Anneler çalışıyorsa yüzde 40'ı konfeksiyonda çalışıyor. Babaları da hizmetli olarak çalışıyor.
Yüzde 72'sinin ailelerinin yaşadığı şehir İstanbul. İstanbul'u izleyen diğer iller Ağrı, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Muş, Siirt, Urfa olarak sıralanıyor. Yani İstanbul'u Güneydoğu ve Doğu Anadolu izliyor.
Kendini bildi bileli İstanbul'da oturanların oranı yüzde 62
Yüzde 80 aile çocukları tutuklanınca onları ziyaret ediyor
Yüzde 64'ü düzenli şekilde çocuklarına yardım ediyor ama burada ilginç olan bir şey daha var ki; yüzde 25'ine koğuş para veriyor. Yani koğuş ağalığı sistemi dışarıda bu çocukların suça devam etmesini beraberinde getirebilir…"
Çocuk suçluların psikolojileri
1982 yılında İstanbul'un Üsküdar ilçesinde 3.Asliye Ceza Mahkemesinde 11-16 yaş arasındaki suçlu çocukların davalarına bilirkişi pedagog-psikolog olarak görevlendirilen Psikolog-Pedagog Nükhet Filiz Şenyuva'nın 1987 yılına kadar çocuk suçluları ile duygusal paylaşımı olmuş. Suçlu çocukları hem zihinsel, hem de psikolojik yönden inceleyen, onlara testler uygulayan Şenyuva bu çalışmalar sırasında onları yakından tanıdığımda gördüğü en önemli şeyleri dile getiriyor. Onun izlenimlerine göre, Suça en çok yönelmiş çocuklar, ortaokul çağındaki erkek çocuklardı.
En fazla görülen suç olayları "Hırsızlık" üzerineydi. Elleri kelepçeli, kolları mühürlü, 1 gece gözaltında tutulmuş 11 - 16 yaş arası bu çocuklar ailelerinden memnunluk duymuyorlardı ve ailelerini değiştirme şansları yoktu. Hırsızlık, yankesicilik yapmayı meslek haline getiren bu aileler, akşam eve hırsızlık yapmadan dönen çocuklarını aç bırakıyor; çocukların deyimiyle "Çalmazsam ekmek vermiyor, kayışla dövüyorlar abla" diyorlardı.
Hırsız çocuklar, aile içinde sevgi ve ilgi yerine suç makinesi özellikleri ile yer alabiliyorlardı. Ve hırsızlık yapan çocuklar, ailelerine teslim edilince aynı suçlar aile tarafından daha profesyonelce örgütleniyor ve sonuçlar değişmiyordu.
Hırsızlık yapan bir diğer suçlu çocuk grubu ise açlık nedeniyle suça yönelmişlerdi. Kışın ayakkabı boyacılığı yapan çocuklar, yazın temmuz - ağustos aylarında işsizlik nedeniyle açlık çekiyor, dükkanların önündeki malzemeleri, en çok da boş aygaz tüplerini, yazın boş evlerdeki eşyaları çalıp satarken alıcıların polise bildirmesiyle yakalanıyorlardı.
Bu noktada Şenyuva şunları söylüyor: "11 - 16 yaş grubu çocuklarda bluğ çağının başlangıcı ve gelişmesi nedeniyle ailelerden daha fazla ilgi ve sevgi bekler. Bu yaş, macera ve yeniliklerin başlangıcı, kişilik gelişimlerinin ilk adımlarıdır. Annelerin bugün bile küçük yaştan itibaren aşırı üzerlerine düştüğü erkek çocuklar, evden uzaklaşıp yanlış arkadaş seçimlerine giderek cinsel sapmalarla, suçlu davranışlar yansıtıyorlar."
ÇOCUKLAR TARAFINDAN İŞLENEN SUÇLAR ;
1. HIRSIZLIK (EV VE OTODAN,OTO HIRSIZLIĞI)
2. YARALAMA, DARP
3. KIZ KADIN VE ERKEK KAÇIRMA
4. GASP
5. YANKESİCİLİK
6. ADAM ÖLDÜRME
7. TRAFİK SUÇLARI
8. ATEŞLİ SİLAHLAR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.