TPD: "İsrail'in Saldırısı İnsanlık Suçudur"

TPD: "İsrail'in Saldırısı İnsanlık Suçudur"
Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından yapılan kamuoyu açıklamasında; "İsrail'in saldırısı ve Gazze'ye yönelik ambargosunun insanlık suçu olduğu" bilgisine yer verildi.

Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından yapılan açıklamada şu arıntıalra yer verildi:

AMBARGO ve İNSANİ YARDIM GEMİLERİNE YÖNELİK SALDIRI BİR İNSANLIK SUÇUDUR. GAZZE’DE YAŞANAN İNSANLIK DRAMINA SESSİZ KALINMAMALIDIR.

Türkiye Psikiyatri Derneği, Gazze’ye yönelik yıllardır sürdürülen ambargo nedeniyle derin yoksulluk ve yoksunluk taşıyan Filistin halkına İsrail Devletinin uyguladığı terörü yakından izlemektedir. Özellikle son günlere damgasını vuran insani yardım yüklü gemilere yönelik uluslar arası sularda ve uluslararası hukuk ilkelerini yok sayan, onlarca insanın ölümüne yol açan, yaralayan silahlı saldırı halkımızda ve meslek grubumuzda derin bir üzüntü ve rahatsızlık yaratmıştır. Acı çeken insanların yaşamları üzerinde siyaset yapma yanında, çocuk genç, kadın ve yaşlı demeden Filistin halkının yaşamını değersizleştiren, onları siyasi bir çatışmanın nesnesine dönüştüren, adeta yok etmeye çalışan bu saldırganlık girişimi insanlığın vicdanında derin yaralar açan, evrensel insan haklarını yok sayan bir girişim olarak değerlendirmelidir. İsrail Devletinin uyguladığı bu modern devlet terörünün gerçek niteliğini hiçbir rasyonelin örtemeyeceği açıktır. Bu duruma dünyanı hiçbir ülkesi sessiz kalmamalı, Gazze’de yaşanan insanlık dramının ortadan kaldırılması için Birleşmiş Milletler Örgütü üstüne düşeni hızla yapmalı, ambargonun ortadan kaldırılması ve uluslar arası hukuka uygun biçimde insani yardımların yerine ulaşması için Gazze’de yaşayan Filistin halkının gereksinimlerine uygun biçimde gereken düzenlemeler yapılmalıdır.

Gazze’de yaşanan insanlık dramı uluslararası hukuk kurumlarının iflas ettiğini gösteren en önemli örnektir. Bu ürkütücü sonuç yapılması gereken acil girişimlerin önemini bir kez daha göstermektedir. Gazze’de her gün yeni insanlar ölüyor. Bugüne dek binlerle tanımlanan insan savaşın kurbanı olmuş durumda. Gazze insanları on yıllardır süren yok sayılmanın, unutulmanın ve çifte standartların mağduru durumundadır.  360 kilometrekarelik bir alana sıkışmış,  Eni 6-12 kilometre boyu 41 kilometre olan, toprak yapısını ot bitmez ve susuz kumulların oluşturduğu, 1,5 milyon civarında insanın yaşamaya çalıştığı, Mısır ve İsrail’den dikenli teller ve beton bloklarla ayrılan, denizden ve havadan da kontrol edilen bir mülteci, daha doğrusu bir toplama kampı olan Gazze, adeta Nazi Almanya’sında içimiz buran korkunç Austwich toplama kampı ve benzeri örnekleri andırmaktadır. Nüfusun yarıdan fazlası 16 yaş altındadır. İşsizlik oranı yüzde 45’in üzerinde ve nüfusun yüzde 86’sı dış yardım olmaksızın yaşamını sürdüremeyecek durumdadır. Gazze nüfusunun yüzde 80’e yakını yoksulluk sınırının çok altında yaşamaktadır. 2008 yılının başından bu yana ağır biçimde uygulanan ambargo ise açlık, susuzluk, yoksulluk ve savaşın biçimlediği bu tablonun daha da kötüleşmesine yol açmıştır. Ardından ulaşamayan bu insani yardımları düşününce durumun vahameti daha da görünür hale gelmektedir.

Henüz geçen yıl içinde İsrail tarafından Gazze’de sivil halka yönelik başlatılan ve 370’den fazla kişinin öldüğü, 1400’ü aşkın kişinin yaralandığı insanlık dışı saldırı akıllardadır. Henüz ölenlerin ve yaralananların büyük bir çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu ve hiçbir gerekçenin haklı kılamayacağı bu katliamın izleri çok canlı biçimde akıllarda iken insani yardımları engelleyen bu saldırının yaratacağı etki yaşanılan travmanın sonuçlarını kat kat artıracaktır.  Unutulmamalıdır ki bu saldırılar yalnızca bugünkü mağdurlarını değil, süregelen etkisiyle sonraki kuşakları da örseleyecek  ağır bir travmalardır.

Tüm bu yaşananların başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere Gazze’de yaşayan tüm Filistin halkında derin ruhsal yaralar açacaktır. 2000 yılında Filistin’in Gazze bölgesinde 7-12 yaşları arasındaki ilkokul öğrencilerinde yapılan bir araştırmada savaş bağlı olarak ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğunun %42 olduğu çatışmalar bittikten yaklaşık 1 yıl sonra bu oranın %19 gerilediğini göstermiştir. Bu bulgular savaşın sürekliliğinin yarattığı tahribat ve savaşın durmasının ne denli olduğunu göstermesi açısından çok önemlidir. Ambargo ve uygulanan her türlü sansür bu bölgede yaşayan insanların fiziksel ve ruhsal sağlıklarını değerlendirmeyi, onlara tıbbi ve ruhsal yardım götürmeyi de olanaksız kılmaktadır. Başta Travma Sonrası Stres Bozukluğu olmak üzere kronik nitelik gösteren birçok ruhsal bozukluğun ortaya çıkma riski yüksek olduğu açıktır. 

Türkiye Psikiyatri Derneği olarak Filistin halkını yok etmeye yönelik abluka ve insanlık dışı saldırıları nedeniyle İsrail devletini şiddetle kınıyor, tüm dünyanın herhangi bir siyasi çatışmanın nesnesine dönüştürmeden, yaşanılan acının kötüye kullanılmasına izin vermeden yüzünü Gazze’ye ve yaşanan insanlık dramına çevirmesi ve insanlık adına gereken sorumluluğunu yerine getirmesini bekliyoruz.

Toplumsal barıştan, şiddetin, ölümün, yıkımın, savaşın olmadığı bir dünyadan yana olan Türkiye Psikiyatri Derneği ulusal ve uluslararası düzeyde üzerine düşen görev sorumlulukları yerine getirmeye her zaman hazırdır.

Saygılarımızla,

Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa

Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu adına

Bu haber toplam 2487 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.