THERAPIAGROUP Köşesinde Bu Hafta
Grup Terapileri, Ruh Sağlığımızı Korumanın İki Basit Yolu ve Çocukları Gerçekten Dinlemenin Öneminin ele alındığı THERAPIAGROUP köşesinde bu hafta ele alınan içeriğin ayrıntıları şöyle:
Hayatta bazen isteyerek ve seçerek bazen de spontan bir şekilde grupların parçası oluruz. Bireysellik ve bağımsızlık günümüzde giderek ön plana çıksa da ötekilerin varlığı ve aradaki dinamik ilişki ağı, bireyin duygusal dünyası için oldukça belirleyicidir. Gruplar kişi için destek mekanizması olabilirken, inanç sistemleri ve kuralları ile bir baskı unsuruna da dönüşebilir. Kısacası yaşadığımız hemen her şeyi ötekilerle birlikte yaşar ve hissederiz. Bu gruplar birey için kimi zaman varoluşsal bir arka plan oluştururken kimi zaman da bir araca dönüşürler. Bu sebeple grup terapileri, günlük yaşamda karşılaşılan sorunlara dair farkındalık kazanmak ve değişim sağlamak için elverişli ortamlardır.
Grup terapisinde benzer sorunlar yaşayan ya da benzer yaşam döneminden geçen kişiler bir terapist ve genellikle bir de yardımcı terapist eşliğinde, düzenli aralıklarla bir araya gelir. Ülkemizde halen çok yaygın bir şekilde uygulanmamakla birlikte, birçok farklı sorun alanında etkinliği oldukça yüksek olan ve ekonomik bir terapi türüdür. Grup terapisine bireysel terapiye paralel olarak katılmak da mümkündür. Grup, türü ve amacı ile doğru orantılı olarak 8 ila 15 katılımcıyı içerecek şekilde düzenlenebilir. Bir oturum genellikle 1,5 - 2 saat sürer. Kişi grup terapisine bir duyuru üzerine başvurabilir ya da bireysel terapisti tarafından yönlendirilebilir. Grup terapi süreci başlamadan önce terapist veya yardımcı terapist, katılımcılar ile bireysel değerlendirme görüşmesi yapabilir, bir takım psikometrik testler uygulanabilir.
Diğer terapilerde olduğu gibi grup terapisinin de farklı türleri ve uygulama biçimleri vardır. Grup terapileri temel olarak psikoeğitimsel gruplar ve süreç odaklı gruplar olarak ikiye ayrılabilir. Süreç odaklı gruplar, terapistin ekolü ve izlediği yöntemlere göre yine kendi içinde farklılıklar gösterir (grup şema terapi, psikanalitik grup terapisi, kişiler arası ilişki odaklı grup terapisi…). Bu gruplarda, kişiler arası ilişki dinamiklerinin sunduğu imkân sayesinde bireylerin ihtiyaçları, duyguları ve davranışlarının şimdi ve burada ortaya çıkmasını sağlayacak bir ortam oluşur. Grup dinamiğinde kişinin temel düşünce, duygu ve davranış örüntüleri; ötekine ne hissettirdiği ve neyi değiştirmek istediği ile farkındalık kazanması mümkün olur.
Bir diğer ayrım grubun uygulanma biçimi ve kuralları ile ilgilidir. Gruplar kapalı veya açık grup olarak düzenlenebilir. Açık gruplarda belli bir çoğunluğa ulaşıldığında grup seansları başlar ve yeni kişilerin katılımına açıktır. Sağlık psikolojisi amaçlı destek grupları ve psikoeğitim grupları genellikle açık gruplar olarak düzenlenir. Süreç odaklı gruplar ise genellikle kapalı gruplardır, belli bir kişi sayısı ile başlar, süreç devam ederken yeni danışanlar eklenmez ve grup sonlanana kadar bu şekilde devam eder.
Bir sonraki yazımızda grup terapisinin uygulanma biçimleri ve işlevlerinden bahsederek devam edeceğiz.
Kaynak: Douglas, T., Basic Groupwork, (2000) Second Edition. Taylor & Francis Group
RUH SAĞLIĞIMIZI KORUMAK
Artık birçoğumuz bedenimizi korumaya özen gösteriyoruz. Hasta olduktan sonra ne yapacağımızı düşünmek yerine hasta olmamaya çabalıyoruz. Bu uğurda vitaminler alıyor, beslenmemize dikkat ediyor ve egzersiz yapıyoruz. Ne var ki söz konusu olan ruh sağlığımız olduğunda aynı özeni göstermeyebiliyoruz. Ruh sağlığı bozulduğunda psikolojik / psikiyatrik destek almak ne kadar önemliyse bu konuda önlem almak ve olası hastalıkları engellemek de bir o kadar mühim. Ruh sağlığını korumanın yolu başta duyguları ifade etmekten ve sosyalleşmekten geçiyor. Stres, olumsuz yaşam olayları ve zorluklar karşısında ruh sağlığınızı korumanın en iyi iki yoluna kısaca göz atalım:
Duyguları ifade etmek:
Bazıları için gülmek ve ağlamak yaşamın sıradan bir parçasıyken bazıları için bu iki eylem son derece güç olabilir. Kişi duygularını ifade etme zorluğu yaşıyorsa gülmeyi ve ağlamayı yeniden “öğrenmesi” gerekir. Gülmek ve ağlamak çoğu kişi için utanılacak eylemler olarak kodlanmış olabilir. Ağlayan kişi “aşırı duygusal” ya da “güçsüz” olarak algılanabilir. Ne var ki gözyaşı duygusal dünyanın güçlü ve dayanıklı olduğunun göstergesidir zira ağlamak sözel olmayan bir duygu ifadesidir. Duygular insan olmanın normal bir parçasıdır. Arada bir ağlamak stres ve gerginliğin dışarı atılmasına ve kişinin rahatlamasına da yardımcı olur. Gülmek de en az ağlamak kadar güçlü bir duygu ifadesidir. Hemen hepimiz iyi bir kahkahanın ne kadar iyileştirici bir etkisi olduğunu, güldükten sonra kendimizi ne kadar iyi ve rahatlamış hissettiğimizi tecrübe etmişizdir. Yaşamın getirdiklerine gülebilmek kendimizi genel olarak daha huzurlu, mutlu ve olumlu hissetmemize yarar. Duygular insanları bir araya getirme işlevi görür. Gözyaşlarının ya da kahkahaların nedeni her birimiz için farklı olabilir ancak anlamlarına ve önemlerine dair ortak bir kabulümüz vardır. Ağlamak kişinin sevdiklerini -hatta çoğu zaman yabancıları- kendisiyle temas kurmaya ve ona yardım eli uzatmaya yöneltir. Aynı şekilde, gülümseyen bir kişi etraftan daha olumlu bir tepki alır ve insanlar gülümseyebilen ve gülebilen kişilerle bir araya gelmeyi tercih eder.
Sosyalleşmek:
Sosyalleşmek ruh sağlığı için esastır. İnsanlar sosyal varlıklardır ve bir diğeriyle kurulan iletişim, yalnız zaman geçirmeyi tercih edenler için dahi gereklidir. Sosyalleşmek kimileri için çok kolay olmayabilir ve kaygı yaratabilir ancak bu, aşılamayacak bir durum değildir. Öncelikle küçük adımlarla başlamak iyi bir fikir olabilir. Örneğin evcil hayvan edinmek sizi benzer ilgisi olan diğer insanlarla bir araya getirebilir. Bir köpeğiniz varsa parkta diğer köpek sahipleriyle tanışıp sohbet edebilirsiniz. İnsanlara gülümsemek de onları size yaklaştıran eylemlerdendir. İnsanlar olumlu ve gülebilen kişilerle zaman geçirmeyi tercih eder.
Hem duyguları ifade etmek hem de sosyalleşmek ruh sağlığınızı korumak için yapmanız gereken en önemli eylemlerdendir. Ruh sağlığınızın bozulmaya başladığını gösteren semptomlar fark ederseniz bu semptomlar küçük de olsa zaman geçirmeden destek almak sorunların büyüyüp daha da karmaşıklaşmasının önüne geçecektir. Unutmayın, ruh sağlığı en az fiziksel sağlık kadar önemlidir ve ihmal edilmemelidir.
GERÇEKTEN DİNLEMEK…
Son dönemde aşırı disiplinli ebeveynliğin çocuklarla kurulan ilişkinin kalitesini düşürdüğü anlaşılıyor. Sıkı kurallar koyan ve koşulsuz itaat bekleyen, bu hedefle gerekirse ceza uygulamaktan kaçınmayan otoriter anne babaların çocukları, beklenenin aksine daha isyankar ve saygısız oluyor. New Hampshire Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma katı kurallı ailelerde eksik olan bazı özelliklerin bu duruma yol açtığını savunuyor (Trinkner, 2012). Çocuklarını dinlemeyen, kuralları koyarken onların görüşünü almayan ve kendi doğrularında körü körüne ısrarcı olan ebeveynlerin çocuklarıyla yakın ve sevgi dolu bir ilişki kuramadığını gösteren bu araştırmaya göre çocuklar otoriter anne babaların fikirlerine direnç gösterme eğilimindeler. Otoriter ebeveynliğin aksine, günümüzde tercih edilen pozitif ebeveynlik yaklaşımı çocuklarla yakın, samimi, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bir ilişki kurulduğunda onların da iş birliğine daha yatkın olacağı görüşünde. Çocukların kurallara uyması için önce otorite figürüne güvenmeleri gerekiyor. Güven duygusu ise ancak duyulduğunu ve önemsendiğini hisseden çocuklarda gelişiyor. Bu amaçla ebeveynlerin öncelik vermesi gereken, çocuklarına disiplin uygulamaktan ziyade sevgi ve saygı göstermek olmalı. Pozitif ebeveynliğe göre, kurallara uyma zaten kurulan yakın ilişki sonrasında doğal olarak gelişecektir çünkü aslında her şey yolundaysa çocuklar içgüdüsel olarak ebeveynlerini mutlu etmekten hoşlanır.
Çocuklar somut işaretlere söylenenlerden daha fazla önem verir. Sevildiklerini söylemenin yanında sıkça dokunmak, sarılmak, birebir ilgi göstermek ihtiyaç duydukları yakınlık hissini geliştirecektir. Saygı gördüklerini hissedebilmeleri için ise onları gerçekten dinlemek ilk adım olmalı. Konuşurken yüzüne bakmak, sözünü kesmemek ve anlattıklarının anlaşıldığını göstermek ilgiyle dinlemenin reçetesi. Çocukların bakış açısı genelde yetişkinlerden farklı olduğundan, ancak onları dinleyerek ve anlayarak işlevsel kurallar konulabilir. Kendi fikir ve duygularının önemsendiğini hisseden çocuklar hem kurallara uyma konusunda daha istekli olur hem de ebeveynleriyle daha sıcak bir ilişki kurma şansını yakalar.
Rick Trinkner, Ellen S. Cohn, Cesar J. Rebellon, Karen Van Gundy. Don't trust anyone over 30: Parental legitimacy as a mediator between parenting style and changes in delinquent behavior over time. Journal of Adolescence, 2012.
OKUMA ÖNERİSİ
Mutsuz Olmak
Mutsuzluk, yaklaştığını fark ettiğimiz anda kaçmamız gereken modern bir veba mıdır? Mutsuzlukla baş etmek, hayatımızı ve kişiliğimizi nasıl zenginleştirir? Mutlu olmaya "çalışmak" acaba bireyleri ve toplumu daha mı mutsuz ediyor? Başarılı olmak, mutlu bir yaşamın olmazsa olmazı mıdır? Güzel ve anlamlı bir hayat sürmek ne demektir? Wilhelm Schmid mutluluğa gereğinden fazla anlam yüklendiğini söylüyor ve kitabında mutsuzluktan yana pozisyon alıyor. Okurları iniş ve çıkışlarıyla hayatı bir bütün olarak kabul etmeye yüreklendirirken, karşılığında doyurucu ve anlamlı bir yaşam vaat ediyor.
THERAPIAGROUP PSİKOLOJİ&PSİKİYATRİ REHBERİ köşesi Psikiyatrist Dr. Alper Hasanoğlu öncülüğünde; Uzm. Psk. Burcu Gençer, Psk. Ceylan Özge Kunduz, Uzm. Psk. Şencan Taşkale tarafından hazırlanmaktadır.
SORULARINIZ İÇİN: [email protected]
Kaynak:Radikal
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.