Takıntılı Kişilik Mutsuzluğun Kaynağı Olabilir
10 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında, günümüzde; çatışma ve stres kadar, yenimutlulukların da arttığına dikkat çeken İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan, bunu içinde bulunduğumuz çağın güzel ve özel bir yönü olarak görmek gerektiğini dile getiriyor. Prof. Dr. Özkan’a göre,mutsuzluktan çok insanoğlunun gündemi artıyor ve bu durumstresin fazlalaşmasına neden oluyor.
ÇAĞA AYAK UYDURMAK TEMEL ŞART!
Günümüzde, çağa ayak uyduran insan, ‘mutlu insan’ olarak değerlendiriliyor. Çağı yakalayamayanlar ise hem kendileriyle hem de çevreleriyle çatışmaktan kurtulamıyor. “Eskiden köyde yaşayan ve ömrünü 20 kilometrekarelik alanda geçiren insan da kendince mutluydu” diyen Prof. Dr. Özkan; bunun, bu kişilerin başka dünyaları tanımamasından ve farkındalıklarının az olmasından kaynaklandığını söylüyor. Özkan’a göre, farkındalığın çoğalması hem mutluluğu hem de mutsuzluğu artırıyor. Günümüz insanı çok fazla uyaranla karşılaşıyor. Alışılmadık, tanınmayan ve nasıl başa çıkılacağı bilinmeyen uyaranlar şokların yaşanmasına neden oluyor. Televizyonda dünyanın her yerindeki gelişmeleri izleyen, bilgiye ve teknolojik çağa anında uyum sağlama kabiliyeti olan insan sorunlarla daha kolay baş ederken, bir diğeri yüklerin ve sorunların üstesinden gelemediği için ağırlıkların altında ezilmekten kurtulamıyor.
GERÇEĞİ VE İLLÜZYONU AYIRMAK ŞART!
“Yerleşik düzenin hâkim olduğu dönemde mutluluk aile tarafından sunulurdu” diyen Prof. Dr. Özkan, o dönemde bireyin ön planda olmadığını, kişi için doğru, yanlış ve sağlıklı olan her şeyin kalıplar halinde çizildiğini söylüyor. Eskiden insanoğlu kendisiyle hesaplaşmaz ve yüzleşme ihtiyacı duymazken, günümüz insanı bireyselleşmesiyle dikkat çekiyor. Bireyselleşme arttıkça insanın kendisiyle yüzleşmesi de artıyor. Bu durum hem sorun hem de gerçek mutluluk anlamına geliyor. İnsanın kendini keşfetmesi bireyselleşmeyi getiriyor ve var oluşuyla yüzleşen insan diğerlerinden ayrışıyor. Böylelikle insanoğlu içinde bulunduğu toplumu ve kendisini; öğretilerden, dogmalardan ve kalıplardan bağımsız algılamaya başlıyor. Prof. Dr. Özkan gerçek mutluluğu illüzyon mutluluklardan ayırmanın şart olduğunu söylüyor. Yöresel ve töresel mutluluğun yerini bilgi çağında evrensel mutluluğun aldığını belirten Özkan, “Kendi alanlarının evrenselini yakalayan insanlar ve bu tür meslek gruplarında çalışanlar daha mutlu oluyor” diyor. Kalıpçı ve dogmatik düşünenlerin mutlu olmaları ise pek mümkün görülmüyor. Özkan, Türklerin dönüşümü gerçekleştirme kabiliyeti olan bir toplum özelliği gösterdiğinin altını çiziyor ve ekliyor: “Türklerin sentez yapma kabiliyeti yüksek. Türkler hem geldikleri kültürün köklerini taşıyor hem yaşadıkları coğrafyanın kültürünü sentezliyor hem de evrensel kültür değerlerine uyum gösteriyor. Bu durum, uyum sağlama becerilerinden kaynaklanıyor.”
BİLİNÇALTINDAKİ KALIPLAR DEĞİŞMELİ
Prof. Dr. Özkan, mutsuz olduklarını söyleyerek kendisine başvuran pek çok kişiyle yaptığı görüşmelerin sonucunda, bu kişilerin o kadar da mutsuz olmadıklarını fark ettiklerini söylüyor. “Mutlu olmadığını düşünen kişilerin ya mutluluk anlayışlarında sorun var ya da bu kişiler tembel” diyen Özkan, kişinin önce mutluluğun ne olduğunu ortaya koyması, sonra da buna ulaşmak için mücadele etmesi gerektiğine dikkat çekiyor. İnsanların hayata ve kendilerine bakışlarıyla ilgili yanlışları da mutsuzluğu tırmandırıyor. Bunu bir örnekle açıklayan Özkan, “Dayağın cennetten çıkma olduğuna inanan birinin beynine ve bilinçaltına yanlış kalıplar yerleşiyor ve bunun değiştirilmesi gerekiyor” diyor. Mutluluk; çaba, emek, mücadele, öğrenme, iletişim, paylaşım ve adaptasyon sonucunda elde ediliyor.
MUTSUZLUKLAR TEMBELLİKLE BESLENİR
“MUTSUZLUK genetik midir?” sorusuna, “Bazıları hep mutsuzdur” yanıtını veren Prof. Dr. Sedat Özkan, bunun bir kişilik özelliği olduğunu söylüyor ve mutsuz olan kişilerin genellikle tembellikle beslendiklerine dikkat çekiyor. “Hayatı sürekli mutsuzluktan yakınarak geçirmek yaşamsal bir mastürbasyondur” diyen Prof. Dr. Özkan, kişinin kendisiyle ve mutsuzluklarıyla yüzleşmesinin atılması gereken en önemli adım olduğunu söylüyor. Mutlu olmanın öğrenilebileceğine dikkat çeken Özkan, “Kişi kendisini mutsuz eden gerçeklerle ve kendisiyle yüzleşmeli. Değiştirebileceği şeyleri değiştirmeli, değiştiremeyeceklerini ise olduğu gibi kabullenmeyi öğrenmeli” diyor.
TAKINTILI KİŞİLİKL YAPISI MUTLULUĞA ENGEL TAKINTILI
kişilik yapısı da mutluluğun önünde engel oluşturabiliyor. Prof. Dr. Sedat Özkan, “Bu durumda, bu kişilik özelliği değiştirilmeli ve kişinin kendini doğru ifade etmesine yardımcı olunmalı” diyor. Bu noktada; yetişme şekli ve çocukluk deneyimleri ön plana çıkıyor. Çocukluk dönemindeki travmaların, kişide farkında olmadan yerleşik kalıplar yaratabildiğini belirten Prof. Dr. Özkan, “Örneğin ucuz çapkınlık yapan ve şiddet uygulayan bir baba modeliyle büyüyen kız çocuğunun kafasında erkeklere ilişkin bir kalıp oluşuyor. Bu sorunun giderilmesi için travmanın etki ve uzantılarının tüm yönleriyle ele alınması öneriliyor” diyor.
MUTSUZLUK NEDENLERİ
Yerleşik davranışlar
Yanlış eğitim
Olumsuz yaşam deneyimleri
Geçmişteki travmalar
Hayata bakış açısındaki yanlışlıklar
Bireysel düşünme kapasitesinin azlığı
Önyargılar
Kendini ifade edememe
Öğrenme ve keşfetme merakının azlığı
Çağa ve yeni durumlara adapte olamama
Paylaşamama
CEYDA ERENOĞLU- GAZETE HABERTURK- HT MAGAZİN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.