1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Şüpheli Ölümlerin Psikolojik Analizi

Şüpheli Ölümlerin Psikolojik Analizi

Aksiyon Dergisi Şüpheli ölümlerin psikolojik analiz ve arka planını Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) kökenli psikiyatri profesörü Nevzat Tarhan'la konuştu...

A+A-

"Normal eğitimli bir kurmayın zorluklar karşısında intiharı seçenek olarak düşünmesi mesleğine aykırıdır." diyen Tarhan, 9 intiharın arkasındaki soruları yanıtladı... Dergide yer alan değerlendirmelerin ayrıntıları şöyle:

Mayıs 2007'den bu yana, ülkenin güvenliğinden sorumlu kurumlarda kritik görevlere atanmış 9 mühim kişi arkalarında sorular bırakarak öldü. Olaylardan biri kaza, diğerleri ise intihar.

Biri Emniyet Genel Müdürlüğü, 8'i Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli. 7'si Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan (Dz.Kuv.K). Son vaka 8 Şubat pazartesi günü Güney Deniz Saha Komutanlığı'nın İzmir'deki lojmanlarında meydana geldi. Deniz Kurmay Albay Berk Erden, beylik tabancasıyla canına kastetti. Erden'i bu eyleme, eşinin başka bir albayla aşk yaşamasının ittiği ileri sürülüyor. Bu iddia, muhataplarca yalanlanıyor. Ancak Ergenekon Terör Örgütü'yle bağlantısına dair söylentiler giderek derinleşiyor.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit, yönetimindeki askerleri İstanbul'daki cenaze töreninde "Biz çok az mevcudu olan bir kuvvetiz. Bizim personelimiz teğmen çıktığı andan itibaren 20 sene içinde belirli görevlere gelir. Aynı gemi içinde 200 kişi, küçük gemilerde 40�50 kişi yaşarız. Personelimizi tanımadan önce onun nefes alışını dahi hissederiz. O rütbelere gelmiş personelimizin bir cunta faaliyeti içinde olması veya bununla suçlanması ve bizim bunu haber alamamamız kesinlikle mümkün değildir." ifadeleriyle savunurken; İstanbul 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nin 5 Şubat'ta kabul ettiği 166 sayfalık "Amirallere Suikast İddianamesi'ne" ilişkin dava önümüzdeki Mayıs ayında görülecek. Davada 19 sanık yargılanacak. 9'u deniz teğmen ve tutuklu. Tutuksuz sanıklardan biri de Deniz Albay Mehmet Orhan Yücel.

Şu ifadeler ise; Yiğit ile selefi emekli Oramiral Metin Ataç'a yönelik saldırı planlarının anlatıldığı iddianamede de yer alan, bir deniz subayının 15 Temmuz 2009'da polise gönderdiği ihbar e-postasından: "Uyuşturucu ve borç batağına düşmüş bir deniz subayı olarak beni bir Türk askerine yakışmayacak bu hallere düşürenleri; Deniz Lisesi'nden Deniz Harp Okulu'na, oradan teğmenliğe uzanan uzun yolda bahriyelilerin önünü kesen uyuşturucu bataklığını; bu karanlık organizasyonu ve örgütsel bağlarını, amaçlarını, uyuşturucunun nereden temin edildiğini, bu organizasyonun liderlerine hangi özel mekânlarda nasıl seks partileri verildiğini; geniş organizenin kimlerin himaye ve desteğiyle ne amaçla devam ettirildiğini, bana kurulmuş olan bu korkunç tuzakları ihbar ediyorum. Yıllardır içinde bulunduğum bu bataklığın farklı amaçları olan bir ihanet çemberi olduğunu anlamış bulunuyorum. Yapıyı deşifre etmek lanet yapıyı çökertmek istiyorum."

Oramiral Yiğit'in "Bana bir mermi sıkılırsa göğsünü siper edecek arkadaşlardır." diye övdüğü iki albaydan Orhan Yücel, suikast iddianamesi sanığı; Tayfun Duman, Poyrazköy'deki mühimmatla irtibatlı. Deniz Kuvvetleri'ndeki biri kaza 6'sı intihar sebepli 7 subay ölümü de şaibeli. Ne gariptir ki, vefat edenler bir açıdan mutlaka Ergenekon'la ilişkili. Ya deşifre etmişler ya da yapıda aktif rol oynamışlar.

Şüpheli ölümlerin psikolojik analiz ve arka planını Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) kökenli psikiyatri profesörü Nevzat Tarhan'la konuştuk. Tarhan, "Normal eğitimli bir kurmayın zorluklar karşısında intiharı seçenek olarak düşünmesi mesleğine aykırıdır." diyor.

-Askerler bir yana, hangi etki ve durumlar sıradan normal bir insanı intihara sürükleyebilir?

Bir insanın en önemli varlığı hayatıdır. Ölüm, en zor karardır. İntihar kararı alınmışsa, önce hastalık var mı o araştırılır. Ölüm düşüncesi sağlıklı insanın aklına bir defa geliyorsa bu depresyonlularda 10�15 mislidir. İntihar için insanın ölümü çok düşünmesi gerekir. Yaşamdan zevk almaz, ölmeyle ilgili bir niyet oluşur, plan yapar ve intihar eder. Bazen de bir krizle aniden intihar gelişir; kısa psikozlar olur. Kültürün beslediği intiharlar da var. Japonya'daki harakiri gibi. Ya da bomba olma. Kültürel anlam yükleyerek ya da yüksek bir ideal için sağlıklı bir kişi hayatına son verebilir. Depresyon tedavisi görmemiş ve hayatını sağlıkla sürdüren bir insan intihar etmişse burada adli yön ihtimali daha fazladır. Araştırılmalıdır.

-Nasıl intihar bombası oluyorlar? İlaçla mı, aşırı telkinlerle mi?

Sri Lanka'da tütün gibi yetişen bir ot var, intihar otu diye geçiyor. O otun dünyaya yayılmadan yok edilmesi için Birleşmiş Milletler 110 milyon dolarlık destek sağlıyor. Otu çiğneyenlerde ölüm düşüncesi ve cesareti artıyor. Sağlıklı bir insan bunu tükettiğinde intihara cesaretleniyor.

-Başka hangi maddeler kullanılıyor, insanlar intihar saldırısına ya da cinayet ve katliam amaçlı silah kullanmaya yönlendirilirken?

Özellikle ecstasy türü uyarıcı haplar. Kişinin hedefi var, bir şeyler yapacak, psikolojisi hazır ama cesareti ve gücü yok. Hapla cesaretleniyor ve eylemi yapıyor. Bir çocuğu öldürebiliyor. Topluluğu katledebiliyor. Ardından silahı çeken kişi kendisi de şaşırıyor nasıl yaptığına... Kişinin yatkınlığı da önemli tabii.

-Bu işe yatkınlık psikoterapiyle sağlanabilir mi?

Tabii beyin yıkamayla, telkin yöntemleriyle sağlanıyor. Kişi bir ortamda sürekli izole hâlde tutuluyor. Aynı bilgiler tekrarlanıyor. Kampa alınıyor. İdealize ediliyor. Kutsal bir amaç veriliyor. Uyarıcılar aldırılarak keyif hâli yakalatılıyor. Akabinde kişi hedefe yönlendiriliyor.

-Fizyolojinin yanı sıra psikiyatri kulvarında da sağlam yetiştirilen ya da yetiştirildiğini düşündüğümüz subayların peşi sıra intihar etmesi kafaları bir hayli karıştırmakta. Büyük çoğunluğunun Deniz Kuvvetleri'nde gerçekleşmesi çok ilginç...

Askerlik yaşamak ve hayatta kalmakla ilgili önemli parametresi olan bir meslektir. Birini öldüreceksin veya hayatta kalacaksın. Ölümle yüzleşmenin en çok olduğu meslektir. Savaş mesleği, ölmeyi göze alabilme mesleğidir. Bu sebeple kişi intihar etmeye, ölümle yüzleşmeye hazırlıklıdır. Herhangi bir stres altında, özellikle askerî eğitimlerde zaten ölüme karşı duyarsızlaştırma programları vardır. Yani işkenceye maruz kalındığında, ölümle yüz yüze gelindiğinde nasıl davranacağıyla ilgili savaş eğitimlerinde sahra talimatları var. Yokluk şartlarında, gıdasız ve yalnız kalındığında ne yapacağı, komando eğitimlerinde gösteriliyor. Bu insanlar aslında ölmeme noktasında güçlendiriliyorlar... Çileye ve zorluğa rağmen yaşama öğretilir.

-O zaman askerler arasında sivillere nazaran intihara daha az rastlanması gerekmekte?

Daha az rastlanması gerekir. Çünkü intihar etmeme ve zor şartlarda hayatta kalma konusunda eğitim almış kişilerdir.

-GATA' da çalışırken gözlemleriniz bu doğrultuda mıydı?

Halk arasında bir söz vardır; asker üşümez, hasta olmaz, acıkmaz... Asırlardır askere bu dayanıklılık hâlini atfederiz. Metanet, cesaret ve sebat gibi kavramları da. Ölüme hazırlık konusunda da bu eğitimi alır asker. Normalde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) bu eğitim alınıyorsa, bu intiharların olmaması lazım. TSK'da normalde intihar vakaları çok azdır. Deniz Kuvvetleri'nde yaşananlar alışılmışın dışında. Normal eğitimli bir kurmayın zorluklar karşısında intiharı seçenek olarak düşünmesi mesleğine aykırıdır.

-Özel sebepler de dâhil mi buna?

Askerlik, özel hayatındaki sebeplere de direnç geliştirir. Savaş durumunda özel hayat olmuyor. Savaşa hazırlayan bir meslek.

-Deniz Kuvvetleri'ndeki peşi sıra meydana gelen intiharlar normal değil derken...

Eli silahlı meslekler var, askerlik, polis gibi. Bu mesleklerde ölümle ilgili eğitimler farklı verilir. Ufak bir psikiyatrik problemde hemen silahının alınması, hatta hemen hava değişimi gibi uygulamalar yapılır. Önceden tespit edilmesi daha yüksektir. Edilip tedbir alınması gerekir. Silahlı kuvvetlerde erat arasında yıllık intihar oranı vardır.

-Nedir bu oran?

Tam istatistikleri bilemiyorum.

-Sivilden azdır demiştiniz...

Az olması lazım. Subay arasındaki intiharlar çok istisnai bir durumdur. Ama son yıllarda ciddi bir artış var. Batman'da genç kızların intiharı artınca araştırıldı. Töre cinayeti oldukları ortaya çıktı. Ya intihar edeceksin ya da öldüreceğiz deniliyordu... İntihara mecbur bırakılmış vakalardı.

-Çok enteresan bir noktaya geldik. Size göre pek de normal görmediğiniz Deniz Kuvvetleri'nde sıklaşan intiharlarda, subaylar bu eyleme itilmiş olabilirler mi?

O subayların faili meçhul olma ihtimalleri var. Bunu göz ardı etmemek gerekiyor.

-İntihara zorlandılar mı yani?

Ortak özellikleri denizci olmaları. Albay Erden'inki daha netleşmedi ama diğerlerinde bir şekilde çetelerle, Silivri davasıyla bağlantıları olduğu tespit ediliyor. Sonuncu vaka aile-aşk olayı gibi gösteriliyor. Bir kurmay albayın, iddia doğru olsa bile, normalde kendisi yerine eşine zarar vermesi beklenirdi. Hem psikolojik tedavi görüp görmediği belirli değil. Sağlıklıysa, hiçbir psikolojik tedavi almamışsa... Kurmay bir subay. Güney Deniz Saha Komutanlığı'nda da kritik görevde. Böyle bir insanın, aldatılma gibi bir problemden dolayı intihar etmesi zor. Bu tür intihar kararı birden verilmez.

Bu entelektüel seviyesine göre değerlendirdiğimizde ilk kararı kendini yok etmek tarzında olmaz. Bu tarz, psikolojik sağlığıyla alakalı özgeçmişi gerektirir. Tedavi görmesi, hastaneye yatması gibi özgeçmiş varsa, depresyon ve aile içi olay denebilir bu intihara. Aniden intihar ediyorsa bu olay bir senaryo da olabilir. Çetelerle irtibatı yönünde bilgi de var. İncelenmesi gereken bir adli vaka olabilir. Kanına bakılmalı.

-Bir kurmay subay intihar etmişse bu mutlaka adli vakadır, diyorsunuz...

Adli vakadır, bu seviyedeki bir kişi için. Belki bir çek�senet meselesi çıkabilir. Yargılanmalar denizciler arasında kaygıya yol açabilir. Gizli çıkar amaçlı suç örgütü olabilir arkada.

-İntiharlar neden özellikle denizcilerde oluyor?

Deniz Kuvvetleri, Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) kurulduğu yer. Bir şekilde, TSK içinde darbeye eğilimli cuntacı bir damar var. Bu kişiler de, irtica ile mücadelenin teorik hazırlıklarını denizcilere havale etmişler.

-Ne zamandan beri?

1999 depremi olduğunda Gölcük'te Orduevi'nde o gece toplantı yaptıklarına dair bilgiler ortaya çıkmıştı. Deniz Kuvvetleri'nin İsrail'le çok daha yakın bağlantısı var. İsrailli subaylar çok gelip gidiyor bu kuvvete. Bunun da bir anlamı olabilir, araştırmak lazım. Gölcük'e İsrail'den ilk yardıma gelenler kendi ekiplerini kurtardılar depremde. İsrail yardıma geldi denildi ama sonra denizcilerden öğrendiğimiz meğerse orada subayları varmış.

-Aksiyon dergisi, denizcilerdeki darbeye hazırlık faaliyetlerini 'Gemilerde cunta var' başlığıyla kapak dosyasında anlatmıştı. Eskisi gibi talim yapılmıyor mu gemilerde?

Gemidekiler daha boş zamana sahip. Bu işlere daha çok zaman ayırıyorlar.

- Denizcilerin iş yükünden bunalarak intihara kalkıştıkları söylenemez. Olaylardan uzaklar. Terörle mücadele görevleri yok. Beyaz elbiseler içindeler sürekli...

TSK'nın halktan en kopuk bölümü Deniz Kuvvetleridir. Çünkü ya gemide ya da donanma içindeler. Halkla direkt temasları yok.

-Bu durum cuntacı zihniyete kapılmalarında rol mü oynuyor?

Halkla sağlıklı yatay ilişki kurulmamışlık ve halktan kopukluk sebebiyle böyle bir kültür gelişmiş olabilir.

- Bir grup ya da cunta bir kişinin kendi kendini ortadan kaldırmasını istese, bunu nasıl gerçekleştirebilir? Bu subay nasıl intihar ettirilebilir?

Kişi tercih durumunda kalıyorsa, deşifre olup onursuzlaşmak, hapishanelerde çürümektense yaşamasam daha iyi diyebilir. Yoğun tehdit almışsa, kendini kurban görüyorsa onuruyla intiharı seçmiş olabilir. Bunlar tahminî konuşmalar. Normalde istemeyen birini intihar ettiren bir ilaç yok. İntiharı düşünüyor ve meyilliyse bazı ilaçlarla karar hızlandırılabilir. Deniz Kuvvetleri'ndeki olası intiharlar şuna benziyor: 10 bin çalışanlı iş yerinde senede bir intihar oluyorken sayı 5'e çıkarsa, orada işler yolunda gitmiyordur. Beklenmeyen bir sebep vardır. Eğitimli, belli bir sorumlulukta, kritik görevlerdeki kurmay bir subayın intiharını çok düşünmek gerekir.

- O hâlde...

En masum yaklaşımla TSK'da moraller kötü. Deniz Kuvvetleri'nin psikolojik ve ruh sağlığı bozuk. Sıradan bir intihar olsa bile bir kurmay subayın intiharı TSK'da alışılmış bir durum değildir. TSK'da en zayıf ihtimalle, yoğun bir psikolojik düzensizlik var. Denizcilerin içerisinde ciddi bir soruşturma ve operasyon var diye düşünülmeli. Genelkurmay Başkanı'nın Trabzon'daki konuşmasını fırkateynde yapması aslında Deniz Kuvvetleri'nde giden kötü bir şeye karşı yanınızdayız mesajıydı. İçe mesajdı.

-Rehabilite amaçlı mesaj mı bu?

Evet, soğukkanlı olun, sizi mağdur etmeyeceğiz, her şey kontrolümüzde mesajı vermeye çalışıldı. Denizcilere sahip çıkacağız, bu camiadan adam kaptırmayacağız mesajı.

-Mahkemelere karşı bir mesajdı öte yandan...

O şekilde yorumlanabilir. Birinci önceliği askere iç mesajdı. Denizci subaylara. İç kamuoyuna mesajdı. Bu olaylar da bunu gösteriyor. Deniz Kuvvetleri'nde normal gitmeyen bir durum var. Bu sıradan bir intihar da olsa çok sağlıklı değil.

HABERİN TAMAMI AKSİYON DERGİSİ'NDE

Bu haber toplam 4840 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.