Sinemanın İyileştirici Gücü Adına: Film Terapisi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Yorgun ve stresli geçen bir günün ardından şööylee ayaklarımızı uzatıp bir film keyfi yapmak muhtemelen hepimizde terapi etkisi yaratır. Ne kadar kurmaca olursa olsun filmler bize adeta kendi iç dünyamızı keşfetmemiz için ipuçları verir, arınmamızı sağlar. İnsan üzerinde böylesine iyileştirici bir etkisi olan filmler son dönemlerde psikologların ve psikolojik danışmanların da terapi odalarında sıklıkla kullandığı bir araç olmaya başladı. “Filmle terapi mi yapılır, dalga geçmeyin” dediğinizi duyar gibiyiz. Ama isterseniz ön yargılı davranmadan önce “Film terapisi (sinema terapi) nedir, kurucusu kimdir, filmler terapide nasıl kullanılır?” gibi aklınızdaki soruların cevaplarına bakalım. İşte film terapisi (sinema terapisi) ile ilgili bütün detaylar…
Son yıllarda sanatın iyileştirici gücü, psikologlar tarafından sıklıkla kullanılmaya başlandı. Sanatla terapinin son halkası ise film terapisi (sinema terapi) oldu
Bu yöntem özellikle 1990’lı yılların sonlarından itibaren psikologlar tarafından terapi odalarında yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı.
Film izlemenin kişilerin duygularını ve düşüncelerini keşfetmesine yardım ettiği gözlenince bu bir yöntem olarak psikologlar tarafından da kullanılmaya başlandı
Bu yöntem sayesinde sorunu olan kişiler yani danışanlar izledikleri filmdeki karakterlerle kendileri arasında bir benzerlik kuruyor. Karakterlerin sorunlara yaklaşım şekli, danışanın kendi iç dünyasını anlamasını kolaylaştırıyor ve terapiye gittiğinde psikoloğa kendisini daha iyi ifade etmesini sağlıyor.
Peki tam olarak nedir bu film terapisi? Adından da anlaşıldığı üzere film terapisi, psikolojik sorunları olan kişilerin iyileştirilmesinde filmlerin kullanılmasına dayanan bir yöntem
Düşünsenize psikoloğa gidiyorsunuz ve size “git şu şu filmi izle” diyor. Sizce de çok yaratıcı ve çılgınca değil mi bu fikir?
Filmlerin iyileştirici gücünü esas alan bu yöntemde danışanın (sorunu olan kişinin) problemini çözeceği düşünülen bir film seçiliyor
Bu noktada psikoloğun kendi zevkine uygun olan filmi önermemesi, seçilen filmin mutlaka terapötik (iyileştirici) özellikte olması gerekir. Ayrıca örneğin daha önce cinsel şiddete maruz kalmış bir danışana, içinde taciz sahnelerinin olduğu bir film önerilmesi doğru değildir. Çünkü bu tip filmler danışanın travmatik anılarını canlandırır ve sorununu çözme aşamasına katkı sağlamaz.
Ayrıca film terapisi yöntemi, her danışana uygulanabilen bir yöntem değil. Örneğin şizofrenler gibi gerçeklik algısı bozulan kişilere bu yöntem uygulanmıyor
Psikolojik bozukluklar farklı kategorilerde ayrılır. Bunlardan biri de şizofreni gibi psikotik rahatsızlıklardır. Bu kişiler halüsinasyon görür, gerçekle hayali ayırt edemezler. Bu yüzden bu grupta yer alan kişilere psikolojik destekverilirken filmlerden faydalanılamaz. Ayrıca film izlemeyi sevmeyen danışanlara da film terapisi yapmak mantıklı olmayacaktır.
Film, önceden psikoloğun hazırladığı bir film listesinden seçiliyor. Burada filmin danışanın problemine uygun olması ise çok önemli bir ayrıntı!
Psikoloğun film listesi ise özel olarak seçilmiş filmlerden oluşuyor. Depresyon, kaygı bozukluğu, motivasyon eksikliği, aile içi ilişki sorunları gibi çeşitli kategorilerde hazırlanmış listeden danışana iyi gelebileceği düşünülen bir film seçiliyor. Bir örnek vermek gerekirse;
– yeme bozuklukluğu yaşayan danışanlar için Fried Green Tomatoes, Eating
– travma sonrası stres bozukluğu sorunu olanlar için Beloved, Saving Private Ryan
– intihar etmeyi düşünen danışanlar için What’s Eating Gilbert Grape, Whose Life Is It Anyway filmleri önerilebiliyor.
Ayrıca psikoloğun da önerdiği filmleri önceden izlemesi, bilmesi bekleniyor. Bilmiyorsa bile en azından senaryosuna, karakterlerine hakim olması gerekiyor
Filmler danışanın iç dünyasının çözümlenmesini sağladığı için psikoloğun filmlerin içeriği hakkında bilgi sahibi olması önem arz ediyor. Ayrıca psikologların filmi izlerken terapötik bakış açısıyla yaklaşmaları gerekiyor.
Film seçildikten sonra psikolog, danışandan ev ödevi olarak bu filmi izlemesini istiyor
Danışanın filmi nasıl izleyeceği ise değişebiliyor. Bazen tek başına bazen partneriyle ya da arkadaşlarıyla izleyebileceği gibi terapistiyle birlikte de izleyebiliyor. Bunun nasıl olacağı ise psikolog ve danışan arasında konuşuluyor. Ayrıca film ister evde, ister sinema salonunda izlenebiliyor.
Danışanın filmi izlerken not alması gerekiyorsa filmi durdurup o an yaşadığı duyguya odaklanması isteniyor. Ve bütün bunlar sonradan terapide bir malzeme olarak kullanılıyor malumunuz…
Danışanın filmin kendisinde bıraktığı etkiyi not alması, seansta hızlı bir ilerleme kaydedilmesine yardımcı oluyor çünkü aslında film, danışanın iç dünyasına ayna tutan bir araç işlevini görüyor.
Ardından filmi izleyen danışan, bir sonraki seansta terapistle birlikte filmi tartışıyor
Ve bu sayede danışanın iç görüsü artırılmaya çalışılıyor. Çünkü pek çok danışan sorunlarını tanımadığı bir insana anlatmaktan çekinir bu yüzden terapi seansları yavaş ilerleyebilir. Bunu önlemek adına bazı psikologlar filmleri katalizör olarak kullanıyor ve böylece danışanların kendilerini daha kolay açmaları sağlanıyor.
Film kuru kuruya tartışılmıyor tabii… Bu sırada psikolog, danışana filmdeki karakterlerle ilgili bazı sorular soruyor, bu sorular danışanın yaşadığı sorunla ilgili farkındalığını artırıyor
Psikoloğun sorduğu şu sorular danışanın farkındalığını artırmasını sağlıyor:
– Danışanın filme dair izlenimleri neler?
– Danışanın kendisini özdeşleştirdiği veya hoşlanmadığı karakterler kimler ve neden bunları seviyor/sevmiyor? Bu karakterlerin özellikleri neler?
– Danışanın filmde kendisiyle ilgili bulduğu yönler neler?
– Filmdeki ana sorun nasıl çözüldü? Karakterlerin soruna yaklaşımı ne şekildeydi ve danışan bu yaklaşımlarla ilgili neler düşünüyor, hissediyor?
Bütün bu ve benzeri sorular sayesinde danışanın günlük hayatta nasıl bir kişilik sergilediği ortaya çıkarılmaya ve yaşadığı soruna kendisinin nasıl yaklaştığı/nasıl yaklaşmak istediği ortaya çıkarılıyor.
Eğer danışan filmi bir başkasıyla izlediyse o kişiyle de filmi tartışması isteniyor. Böylece danışanın filmi tartıştığı kişinin de iç dünyası ve o kişinin danışanla olan ilişkisi hakkında ipuçları toplanabiliyor.
Film terapisi, terapinin baştan sona bütün aşamalarında etkili olan bir yöntem. İlk seanslarda danışanın terapiste ısınması, ilerleyen seanslarda problemin tespit edilmesi ve sonunda problemin çözülmesi aşamasında bu yöntem oldukça güçlü
Yurt dışında ve Türkiye’de yapılan pek çok akademik araştırma da bu yöntemin psikolojik sorun yaşayan kişilerin sorunlarını hızlı bir şekilde çözmesine yardımcı olduğunu gösteriyor.
Hem bireysel hem de grup terapilerinde uygulanabilen bu yöntemin kökeni ise Antik Yunan düşünürü Aristoteles’e kadar uzanıyor
O zamanlar film yoktu tabii ama onun yerine tiyatro vardı. Ve o dönemde çağının ötesinde düşünerek ünü bugünlere kadar gelen ünlü düşünür Aristoteles, film terapisine öncü olabilecek fikirlere sahipti. Aristoteles, “Retorika” adlı eserinde tiyatronun iyileştirici bir özelliği olduğundan söz etmiş ve trajik oyunların mantıklı düşünmeyle çözülemeyen sorunları çözmede kullanılabileceğini belirtmişti. Bu fikir, şimdilerde de sinema terapide kullanılıyor.
Film terapisi yöntemini bulup geliştiren kişinin kim olduğu konusunda şüpheler olsa da bu alanda en çok anılan isim Gary Solomon
Gary Solomon 1995’te “The Motion Picture Prescription: Watch This Movie and Call Me in the Morning: 200 Movies to help You Heal Life’s Problems” (Sinema Filmi Reçetesi: Bu Filmi İzleyin ve Sabah Beni Arayın: Hayatın Sorunlarını İyileştirmenize Yardımcı Olacak 200 Film) adlı kitabını yayınladı ve bu kitaptan sonra film terapisi yönteminin gerçek anlamda öne sürüldüğü düşünüldü. Ancak biraz daha eskilere gittiğimizde Elias Katz’ın sinemanın psikolojik rahatsızlıkların iyileştirilmesinde ne kadar etkili olduğu üzerine anketler yaptığını ve Harold H. Berman’ın askeriyede bu yöntemi kullandığını görüyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.