1. HABERLER

  2. PSİKOLOJİ

  3. Sağlıklı Beslenme Takıntısı Bir Hastalıktır

Sağlıklı Beslenme Takıntısı Bir Hastalıktır

Orthoreksiya. Yeni çağın hastalığı orthoreksiya, hem fiziksel hem ruhsal hem de sosyal açıdan ciddi zararlar veriyor.

A+A-

Uzmanlar, sağlıklı beslenme uğruna pek çok gıdayı hayatından çıkaranları uyarıyor. Çünkü 'sağlıklı ve saf beslenme takıntısı' son dönemde hızla yaygınlaşan bir hastalığa işaret ediyor: Orthoreksiya. Yeni çağın hastalığı orthoreksiya, hem fiziksel hem ruhsal hem de sosyal açıdan ciddi zararlar veriyor.

Obezite, kanser, tansiyon, kalp gibi birçok hastalıktan kaçınmak için yediklerimize özen göstermemiz gerektiğini çoktan öğrendik. Haliyle son yıllarda pek çok kişi sağlıklı beslenme trendine kendini kaptırmış durumda. Kalori, yağ oranı, besin değeri hesapları yapmak, organik gıdaları tercih etmek faydalı. Ancak sağlıklı beslenmenin de bir sınırı var. Çünkü sağlıklı beslenmeyi 'takıntı' haline getirmek, beraberinde başka bir sağlıksız durumu getiriyor: Orthoreksiya.
Doktorlar tarafından 'yeni çağın hastalığı' olarak sıkça telaffuz edilmeye başlanan orthoreksiya, Yunanca'da 'doğru' anlamına gelen 'ortho' ve 'iştah' anlamına gelen 'orexis' kelimelerinden türetilen bir kavram. Sağlıklı beslenmeye abartılı önem verme, katkısız ve doğal besinlerle beslenmeyi bir takıntı haline getirme ve tüm hayatını beslenme konusuna endeksli olarak şekillendirme anlamını taşıyor.
Hastalığın isim babası olan ve ilk kez 1997 yılında bu tanımı kullanan ABD'li doktor Steven Bratman hastalığı kısaca şöyle açıklıyor: 'Eğer sağlıklı beslenme takıntınız mutluluğunuzu ve sosyal hayatınızı olumsuz yönde etkiliyorsa bir probleminiz var demektir!'

SAF OLMAYAN HER ŞEY YASAK
Orthoreksiya, günümüzün ciddi yeme bozukluklarından biri olan anoreksiya gibi psikolojik boyutu olan bir yeme bozukluğu problemi. Ancak orthoreksiklerin yeme bozukluğu, zayıflama takıntısından kaynaklanmıyor. Onlar için asıl önemli olan yediklerinin miktarı değil, kalitesi; az yemek değil, en sağlıklı ve saf olanı yemek.
Saf olanı yeme takıntısıyla beslenme alışkanlıklarını son derece katı kurallar çerçevesinde şekillendiriyorlar. Örneğin makarna veya peynir gibi işlenmiş gıdaları hayatlarından çıkarıyorlar. Şeker, tuz, kafein, alkol, buğday, gluten, soya, hububat, süt ve süt ürünleri gibi besinleri asla yemiyorlar. Fazla karbonhidrat ihtiva ettiği için patates gibi kök sebzeleri reddetmek hatta elma gibi basit bir meyveyi bile eğer organik değilse, toksik maddeler ihtiva edebileceği düşüncesiyle yememek gibi 'yasaklar' belirleyerek yiyecekleri sınırlıyorlar. Sonuçta pek çoğumuzun yediği besinler orthoreksiklerin 'yasaklar' listesine girdiğinden, hayatlarını geriye kalan 'saf' ve 'sağlıklı' çok az besin maddesiyle geçiriyorlar.
Hastalığın psikolojik yönünü ise Dr. Bratman şu sözlerle dile getiriyor: 'Bu kişilerin sağlıklı ve saf beslenme takıntısının altında bedenselden çok ruhsal bir saflık elde etme psikolojisi var. Yediklerini sadece gıda değil, aynı zamanda kendilerini daha değerli ve erdemli hissetmelerini sağlayan araçlar olarak görüyorlar. Öyle ki, bu şekilde beslenmek onlara özgüven kazandırıyor; kötü olduğuna inandıkları şekilde beslenmek ise kendilerinden nefret etmelerine yol açıyor.'
İşte bu sebeple orthoreksikler belirledikleri katı beslenme kurallarına uymak için çok fazla çaba harcıyor, hatta tüm hayatını bu konu üzerinden şekillendirmeye başlıyorlar. Öğünlerini çoğu kez günler öncesinden planlıyor, dışarıdayken içindeki yağlar ya da katkı maddelerinden korktukları şeyi yiyemiyor, kendi yiyeceklerini yanlarında taşıyorlar. 'Orada benim yiyebileceğim bir şey olmaz' düşüncesiyle dışarıdaki sosyal ortamlara, eş-dost toplantılarına katılmaktan bile kaçınabiliyor. Öte yandan giderek hayata uyum göstermeleri zorlaşsa da diyetlerine bağlı kalmak için gösterdikleri büyük irade sebebiyle onlar kendilerini bu tür bir çaba içinde olmayan insanlardan daha erdemli ve üstün hissediyorlar. Sağlıklı beslenme yeminlerini bozup da 'yasak' bir yiyeceğe yenik düştüklerindeyse kendilerini daha katı kurallarla yiyeceklerden uzak durarak cezalandırıyorlar. Sonuçta kısıtlı besin maddesini yiyerek hayatını sürdüren orthoreksikler hem fiziksel, hem psikolojik hem de sosyal açıdan sağlıksız bu yaşam tarzıyla ciddi zararlar görüyorlar.
Orthoreksiya kavramı henüz tıp literatürüne girmiş olmasa da, tıp dünyasından isimler ve kurumlar kavramı çoktan benimsemiş durumda; çünkü orthoreksiya son yıllarda hızla yaygınlaşmakta. Amerikan Diyetisyenler Derneği orthoreksiyanın  10 yıl içinde çok yaygın bir hastalık halini alacağını, İngiltere'deki Beslenme Bozuklukları Derneği (EDA) ise bunun gelecek yıllarda insanlığı tehdit edecek hastalıklardan biri olacağını söylüyor. Daha çok 30 yaş üstü, iyi eğitimli, orta sınıf çalışan kesimde rastlanan, kadın ve erkeklerde eşit oranda görülen 'modern çağın' ve 'modern insanların' hastalığı konusunda uzmanlar uyarıyor: Sağlıklı beslenmek ile bunu takıntı haline getirmek arasında ince bir çizgi var. Dikkatli olun. Yaşamak için diyet yapmak güzel ama diyet yapmak için yaşamak hiç de anlamlı görünmüyor!

ORTHOREKSİYANIN BELİRTİLERİ

Dr. Bratman'a göre bunlardan 5'ini yapıyorsanız beslenme konusunda bir probleminiz olabilir.

  • Günde 3 saatten fazla bir zamanı sağlıklı beslenme üzerine düşünerek geçiriyorsanız
  • Yediğiniz her yiyeceği abartılı şekilde kontrol ediyor, ürünlerin ambalajlarını saatlerce inceliyor, içinde kanserojen madde, hormon, boya, katkı maddesi olup olmadığına abartılı şekilde kafa yoruyorsanız
  • İnternet, gazete gibi türlü kaynaklardan sürekli sağlıklı beslenmeyle ilgili bilgileri takip ediyorsanız
  • Sürekli market dolaşıp doğal ürün arıyorsanız
  • Öğünlerinizde ne yiyeceğinizi 24 saat öncesinden planlıyorsanız
  • Yediklerinizin 'doğru' olması sizi lezzetli olmasından daha çok memnun ediyorsa
  • Beslenme kaliteniz yükseldikçe yaşadığınız hayatın kalitesi düşüyorsa
  • Beslenmeniz konusunda giderek daha katı, daha titiz oluyor, kendinizi daha çok eleştiriyorsanız
  • Özgüveninizi sağlıklı beslenmenize bağlıyor, sizin gibi beslenmeyenleri aşağı görüyorsanız
  • 'Doğru' yiyecekleri ancak kendiniz hazırlayıp kendi evinizde yediğinize inanıyor, bu sebeple dışarı çıkmaktan, aile ve arkadaşlarınızla vakit geçirmekten bile kaçınıyorsanız
  • 'Kötü' beslendiğinizi düşündüğünüzde suçluluk duyuyor veya kendinizden nefret ediyorsanız

Kaliteli beslenmek için karışık beslenmeli

Acıbadem Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Cirit

Son dönemde iyice yaygınlaşan bir rahatsızlık orthoreksiya. Her geçen yıl bu rahatsızlığı yaşayanların sayısı da artmaya devam ediyor. Benim kendi hastalarım arasında da 100 kişiden biri orthoreksiya sebebiyle geliyor. Ancak uzmanlara başvurmayan daha çok. Bu kişiler kendi kendilerine araştırıp sağlıklı beslenme konusunda kurallar belirliyor ve genellikle de her şeyi yemeyi kesiyor, kendilerince bir sağlıklı besin bulup bir tek onunla beslenmeye yöneliyorlar. Daha çok 30-40 yaş aralığında, çalışan kesimde, ve çoğunlukla kadınlarda görülüyor. Dahası bu kişiler bu beslenme şeklini ailelerine, çocuklarına da uygulattırıyor. Protein fazla almayayım deyip süt, peynir, yoğurt yememek; kırmızı eti, yağı tamamıyla hayatınızdan çıkarmak. Bunlar kesinlikle sağlıklı değil. Biz kalp damar hastalarına bile haftada bir kez kırmızı et veriyoruz, B vitamini açısından çok güzel bir kaynak. Yağı da tamamen sıfırlayamayız çünkü yağda eriyen vitaminler var. Miktarını doğru seçmek gerek ama kesinlikle hiçbir besin tamamen çıkarmamalı. Sağlıklı beslenmede tüm besin grupları var olmalı. Kaliteli beslenmek için karışık beslenmek gerek. Bu şekilde bir beslenme ise sağlık açısından ciddi problemler yaratabilir.


MİNE AKVERDİ / Akşam Gazetesi

Bu haber toplam 4034 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.