Ruhunuzu Müzikle Besleyin
Edip ÖYMEN / BTHABER.COM
Salzburg/Avusturya’da Paracelsus Tıp Fakültesi’nde Müzik ve Tıp Araştırma Birimi Başkanı Vera Brandes, müziğin ilaç gibi kullanılmasını sağlamak amacıyla deneyler yapıyor. Uzak olmayan bir gelecekte, müzik, ilaç gibi reçeteye yazılabilir.
Ama bir dakika!.. Burada “müzik” deyince klasiğin isimleri ya da popüler kültürün starları değil konu... Hayır! Kullanılacak müzik, sorunlu ruh haline iyi gelecek özgün bir düzenleme. Bir yenilik. Paralel bir çalışmayı Cleveland’da Wellness Institute’da Michael Roizen de yürütüyor. Bu zat, ABD’de yaşayan Türk cerrah Mehmet Öz’le “Siz”li kullanım kılavuzlarının ortak yazarı.
Harvard Tıp Fakültesi’nde nörolog Gottfried Schlaug, müziğin beyin hücreleri ve aralarındaki iletişime etkisini araştırıyor. Acaba beyin, “uygun” müzikle kendini yenileyebilir mi? Malumunuz, vücut hücreleri ölse bile yerine yenisi gelir. Beyindekiler öldü mü, gitti gider... Acaba müzik, buna çare olabilir mi?
Roizen ve Brandes, müzikle iyileştirme konusu, 2008 Ağustos’unda Salzburg’da Cleveland Hastanesi’nce düzenlenen “Müzik ve Beyin” konferansında ele alındığında tanışmışlar. İşbirliği yapmaya karar vermişler.
Nasıl müzik?
Sinirden laçka hale gelmiş stresli kişiye sakinleştirici müzik mi dinletiyorlar? Hayır... O kişiye verdikleri müziğin özgün bir yapısı var. Özel tasarım müzik. Şimdilik 55 “parça”dan oluşan bir repertuar. Patentini almak için ABD Patent Dairesi’ne başvurmuşlar.
Müzik, dinleyene ne yapıyor? Bilişsel süreçler (Türkçesi: Zihnin nasıl çalıştığı... Ne tür duygular yarattığı) işin soyut yanı. Ama bilim, soyutla değil, somutla uğraşır. Deneysel psikoloji, somut davranışı ölçer: Deride elektriksel etkinlik (6-7 değişik ölçümü var), beyin dalgaları, tansiyon, biyokimyasal ölçütler (stres yaratan hormonların kan/idrarda artıp-azalması). Bilimsel psikoloji, bunlara bakarak davranışı anlamaya çalışır.
Müzik-tıp-reçete üçlemesini bilim dünyasının ciddiye alması, ancak ve ancak bu konuda kontrollü deney yapılmasıyla mümkün.
Ne oldu?
Brandes ve arkadaşlarının ilk deneyi: Organik nedeni saptanamayan yüksek tansiyonlulara günde yarım saat, haftada 5 gün, bir ay süreyle “uygun” müzik dinlettiler. Sonuç? Tansiyonları düştü. Demek ki o müzik, tansiyonu yöneten otonom (beyinden emir almadan omurilik düzeyinde çalışan) sinir sistemini etkiledi?
Nasıl etkilediğini henüz bilemiyoruz. İşin içinde müziğin ritm, armoni, uyum-uyumsuzluk ve sükunet-şiddeti arasındaki ilişkiler var.
Bütün yapılanlar, aslında, 1950’lerden beri bilinen biyo-geri bildirim (biofeedback) sisteminde inovasyon: Daha ileri teknoloji kullanarak yapılanı. Biofeeback yöntemiyle, kalp atımlarını daha yavaşlatmayı ve kendine hipnoz telkini yapmayı öğrenmek mümkün. Müzikal farmakoloji (!) bu yönde atılmış inovatif bir adım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.