1. HABERLER

  2. PSİKOLOJİK FİLM

  3. RECEP İVEDİK’E BİR PSİKOLOG BAKIŞI

RECEP İVEDİK’E BİR PSİKOLOG BAKIŞI

Reklâmdaki analizini pahalı bulduğu için bırakan Recep İvedik’i, Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir bedava analiz etti!

A+A-

Aktuel Psikoloji / Haber Merkezi


Bu yıla damgasını vuran ve tartışma konusu olan Recep İvedik, bir film karakterinden öte, ‘yaşayan biri’ muamelesi görmeye başladı. Reklâmdaki analizini pahalı bulduğu için bırakan İvedik’i, Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir bedava analiz etti!  

Demir, Recep İvedik’in, sosyal normları alt üst etmesiyle, ‘kurallardan sorumlu olmayan bebek*’ yönümüze seslendiğini düşünüyor ve analizini açıklıyor:

Genel olarak insanlar, etraflarında olumlu bir sosyal etki bırakmak isterler. Özellikle iletişime geçtiğimiz kişide (veya ortamda) bir ‘güç-otorite’ hissi algıladığımızda davranışlarımızda değişiklikler olur. Konuşmamızı, jest ve mimiklerimizi daha kontrollü bir hale getiririz, nazik olmaya çalışırız. Otorite figürlerine tepkili olan kişiler ise ‘tepkisel davranışlar’ sergilerler; meydan okuyan, ‘senin otoriten umurumda değil’ der gibi bir üslupla davranırlar. Her iki durumda da ‘bir güç algısı’ ve  ‘yakınlarımıza gösterdiğimizden farklı davranışlar’ vardır. ‘Güç’ algımız ise, herkesin ulaşamadığı, ulaşılmış olanın bir fayda getirdiğine inanılan olgulara dayanır: mevki, para, bilgi, yetki, fiziksel güç...   

     Recep İvedik’te, genelde gözlenenin tam tersine, en ufak düzeyde bir ‘güç-otorite figürü’ algısı yok. Özellikle otorite figürlerine tepkisi de yok: herkese aynı. Otel sahibi, müdür, şef gibi ‘güç-otorite’yi anımsatan biriyle muhatap olmak, onun klasik tutumlarını değiştirmesi için bir sebep değil. Şimdi yumuşar, alttan alır dediğiniz anda ‘heavy metalci’ gençlere nasıl davrandıysa, otel sahibine aynı şekilde davranıyor. Kadınlara nazik olur, elbet bir kırılma noktası vardır dediğinizde; üst katta sepetten ip sarkıtan komşusuna davranışıyla otostop çeken kadınlara davranışı arasında bir farklılık olmadığını görüyorsunuz. Her seferinde beklentilerimizi ters yüz eden ve ‘genelden farklı’ olan bu tutumları ‘kendi içinde tutarlılık’ gösteriyor: cinsiyet, statü dinlemiyor. Kaybetme korkusu, onay almama korkusu yok (Sevdiği kız hariç!).

    Sosyal olarak kabul gören davranışlar sergilememesi, kendi verdiği ‘ protest bir karar’ değil, doğrudan yıkıcılık amacı da içermiyor. O, sadece öyle, ‘filtreleri’ gevşek. ‘Davranışının sonuçlarını düşün, davranmadan önce bekle, tart’ diyen mekanizmalar onda minimum düzeyde. Üst katta komşusu iple bakkala sepet sarkıtıyor, o da pencere kenarında bu görüntüden hazzetmiyor ve çözüm: sinirlenince ipi çek, adam aşağı düşsün. Bunu biliyoruz ama Recep İvedik’in ‘kötü niyetli’ biri olduğunu düşünmüyoruz. İvedik’in amacı adamı öldürmek değil, o sıkıntısına anında tepki vermek. Onun için, adama bağırmakla, ipi çekmek arasında bir fark yok. Tabi bu bir film olduğu için, gerçek hayatta olduğundan farklı olarak, ‘komşu’ yaşıyor. Bir de tersten yorumlayalım; Recep İvedik, onda ‘kötü niyet’ olmadığına inanmamıza rağmen, bir cinayet işleyebilirdi. Çünkü davranışlarının sonuçlarını öngörmüyor.

    Psikolog Sinem Demir, ‘kötü biri’ olmasa da davranışlarının sonucu komşusunun ölümüne sebebiyet verme potansiyeli olan Recep İvedik’in niye bu kadar sevildiğini ise şu şekilde açıklıyor:

Olasılık 1: Agresif olduğunu zaten açık açık söylemişti, perdelerinin altında bir kedi yattığına inandık, buna inanmak istedik. İri kıyım görünen pek çok insanın ‘aslında kocaman cüssesinin altında yumuşacık bir kalp taşıdığına’ inanmak isteriz. Bunun temelinde, o kişiden zarar görme olasılığına yönelik korkumuzu telafi etme çabası yatabilir. İyi kalpli devler, masalların da temel figürleridir.

Olasılık 2: Sosyal beklentileri karşılamaması, statü-güç-otorite gibi kavramlara yönelik en ufak bir algısının olmaması, ‘içimizdeki çocuk’a bile değil; ‘içimizdeki bebek’e hitap etti. Clinton’ın burnunu sıkan bebek, otobüste bir sessizlik anında annesine ‘anne bizim evdeki fareyi babam ilaçla mı öldürmüş’ deyiveren 3 yaşındaki kız, sinemadaki bir belgesel filmi izlerken hayvanların çiftleşmesinin gösterildiği anda ‘baba bunlar ne yapıyor’ diyen 2.5 yaşındaki erkek çocuk… Utandığımızda da güleriz, mahcup olduğumuzda da. Bu utancı, sosyal kurallardan haberdar olma sorumluluğu olmayan bir bebek-çocuk oluşturduğunda ise, gülmek kaçınılmaz. Hatta sadece orada gülüp bırakmayız, bu olayı başkalarıyla da paylaşırız. Bir de, bizim artık pek çok sorumluluklarımız varken, bizimle aynı türden olan bir bebeğin umursamazlığı, ‘içimizdeki bebek’i ferahlatır. Bebek için Clinton yok, bir burun var. Çok küçük bir çocuk için, hayvanların çiftleşmesini izleme esnasında daha da suskun olmak (utancı maskelemeye çalışmak) gibi ‘öğrenilmiş bir davranış’ yok; gördüğünü ve anlam veremediğini sormak var. Aynı, görüntüden hoşlanmadığı için ipi, iple birlikte komşusunu üst kattan çeken Recep İvedik gibi.

* ‘Bebek’, ile bebeklik–4 yaş arası olan ‘çok küçük çocukluk’ (İngilizce: toddler) dönemi kastedilmiştir.


Sinem Demir, Klinik Psikolog

Medical Park Fatih Hastanesi

[email protected]

Bu haber toplam 15681 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum