Psikiyatristler ve Metin Münir Kavgası Büyüyecek Gibi

Psikiyatristler ve Metin Münir Kavgası Büyüyecek Gibi
Psikiyatri hekimlerine yönelttiği sert ve dozu yüksek eleştirilerden sonra Türkiye Psikiyatri Derneği'nin ve bir çok hekimin tepkisini çeken Milli Yazarı köşesinde "Kavgaya Devam" diyerek pes etmeyeceğinin sinyallerini verdi...

Psikiyatri hekimlerine yönelttiği sert ve dozu yüksek eleştirilerden sonra Türkiye Psikiyatri Derneği'nin ve bir çok hekimin tepkisini çeken Milli Yazarı köşesinde "Kavgaya Devam" diyerek pes etmeyeceğinin sinyallerini verdi... Dünkü köşe yazısında ilaçla tedavide tek yetkili olan psikiyatri hekimlerini eleştirirken yazının çeşitli yerlerinde psikiyatrist ve psikolog ayırımı yapmadığı görülen Metin Münir'in bu tavrı psikolog - psikiyatri ayırımı yapamıyor mu sorusunu akla getirdi. Bu durum aynı zamanda konuya ne kadar vakıf olduğunu değerlendirmek açısından önemli bir nokta.

Yazdığı yazılardan sonra eleştirilerin odağı haline gelen Metin Münir bugünkü köşesinde aldığı tepkilerin düzeysizliğinden yakınarak psikiyatri hekimlerini agresif olarak niteledi. Aldğı tepkileri bugünkü köşe yazısında değerlendiren Metin Münir köşe yazısına ek olarak kendisine ulaşan maillerin bir kısmını da köşe yazısının altına ekledi. İşte Metin Münir'in köşe yazısında eleştirilere verdiği yanıtın ayrıntıları:


"Kızgın psikiyatristler ve halkın bilme hakkı"

Hiperaktivite bozukluğu ve dikkat eksikliği konusunda yazmaya karar verdiğimde psikologlardan olumsuz tepki alacağımı biliyordum. Buna rağmen aldığım mailler beni şaşırttı.

Şimdiye kadar hiçbir yazıma bu kadar çok tepki almadım. Beni bundan daha çok şaşırtan bu cevapların bazılarının düzeysizliği oldu. Bugüne kadar aldığım maillerin hemen hemen hepsini, hemen hemen hiç dokunmadan yayımlıyorum. İsteyenler bugün Milliyet.com.tr’de yazımın altında okuyabilir.

Neden o kadar kızdı bazı psikologlar?

Sadece resmin bir başka yanı olduğunu göstermeye çalıştım.
Ne kadar kızarlarsa kızsınlar resmin o yanı var.
Belki bunun, ilk defa, ciddi bir gazetede yüksek sesle ve herkesin açıklıkla anlayabileceği bir şekilde söylenmesi hoşlarına gitmedi.

Doktor olmadığım için bu konularda yazmamalıymışım. Neden?

Futbol konusunda yazanların futbolcu, uzay konusunda yazanların astronot, yemek konusunda yazanların aşçı mı olması gerekir?

Cahil ve sorumsuzmuşum.

Kardeşim şizofren, yakın bir akrabam bi-polar olduğu için uzun yıllardan beri bu konularla ilgileniyorum. Birçok kitap okudum, iyileşeceğim diye nafile, ilaçtan ilaca geçen şizofrenler ve hayatlarının bir bölümünü cehennemde yaşayan bi-polarla ilgili olarak. Geçen haftaki yazı dizisini okumadan önce de bir buçuk ay konuyu inceledim.

Gerçekler değişmez

Sorumsuz değilim. Bir konuda birden çok düşünce ve seçenek olduğunun, her şeyin siyah beyaz olmadığının söylenmesini istedim. Ben söylemese idim kim söyleyecekti? Bu dilsizler ülkesinde kim çocuklar için ilaçtan başka yollar olduğunu, kim bulup anlatacaktı? Kim anlatacaktı Hiperaktivite bozukluğu ve dikkat eksikliğinin çok katmanlı, bilinmeyenlerle dolu olduğunu?

Halkın bilme hakkı vardır ve bu hakkı onlara kullandırmak gazetecilerin işidir.

Hiddet ve hakaret gerçekleri değiştiremez:

Bu ülkede değerli birçok psikoloğun olduğunu biliyorum. Psikiyatrinin ve psikotik ilaçların bazı kişilere ve hastalıklara iyi geldiğini de kabul ediyorum. Prof. Dr. Cüneyt İşeri’nin sözleri ile “Psikiyatrik hastalıklar da aynı diğerleri gibi (enfeksiyon, kanser, vs...) ilaçlarla tedavi edilme potansiyeline sahiptir ve nitekim edilmektedir de.”

Ama bu bazı gerçekleri değiştirmez. Psikiyatri tıp meslekleri arasında bilimsel temeli en zayıf olandır. Akıl hastalıklarının vücuttaki uzantısına dair bilgi olağanüstü ilkeldir. Çoğu zaman psikiyatristlerin koydukları teşhislerin yeteri kadar bilimsel geçerliliği yoktur. İnsanların modern hayata verdikleri normal tepkileri, ilaçla “tedavi etmeye” geçirmeye olağanüstü hevesli psikolog sayısı az değildir. Bunu ben de değil dünya çapında psikologlar söylüyor.

Dikkat eksikliği için reçetelenmesi gereken hapları, yapacakları yan etkiyi ve bağımlılık tehlikesini göz ardı edip lise ve üniversite öğrencilerine kırmızı reçete ile veren doktorlar var. Bunu da okuyucularım ve konuştuğum eczacılar söylüyor.

Aslında gözleri kör, yürekleri mühürlü değilse biliyorlar: Psikiyatrik “hastalıkların” çoğu aslında bir hastalık değildir. Doktor Uğur Yılmaz’ın sözleri ile: “Mekanizması belli değil; tahlil ve tetkiki yoktur. Tedavide kullanılan ilaçların da neye etki ettiği belli değildir.”

Yarın: Titiz doktorun hiperaktivite bozukluğu ve dikkat eksikliği muayenesi nasıl olur

ALDIĞI YORUMLAR


FINDIK BEYİNLİSİNİZ Metin Münir bence fındık kadar olsa da beyninizi daha verimli kullanabilirsiniz. Mesela sosyal sorumluluk alarak, mesela çocuk esirgeme kurumuna bağış yaparak, mesela Lösev e gidip bir çocuğu alnından öperek veya en iyisi susarak.Lütfen haddinizi aşan yazılar artık yazmayın!Yavuz Saglamistanbul faculty of medicine department of Orthopedics & Traumatology
Capa/istanbul/TURKEY

İLAÇ DÜŞÜNCELERİ
Merhaba, ben 23 yaşında üniversite son sınıf öğrencisiyim. Obsesif-kompulsif bozukluk ve bipolar duygu bozukluğu tanılarıyla yaklaşık 6 yıldır farklı farklı ilaçlar kullandım ve kullanmaya devam ediyorum. 3-4 farklı psikiyatriye de gittim. Ben sadece size teşekkür etmek istiyorum. Son yazı diziniz sayesinde bazı şeyleri gözden geçirme gereği hissettim. Belki ilaçlarıma devam edeceğim ama en azından hastalıklarımı ve kullandığım ilaçları daha çok araştırma ihtiyacı duymama sebep oldunuz. Herşey için çok teşekkürler. Saygılarımla...

***

METİN BEY ,O SÖZ ETTİĞİNİZ HASTALIKLAR BENCE ESKİDEN YOK DENECEK KADAR AZDI.
ŞU AN ÇEVRE KİRLİLİĞİ ,GIDA KİRLİLİKLERİ İLE BEYİN VE TÜM VÜCUTTA AĞIR METALLER BİRİKMEKTE VE FONKSİYONLARINI BOZMAKTADIR. KARŞIMIZA ALZHEİMER,DEMANS HİPERAKTİVİTE, KANSER, KALP DAMAR HASTALIKLARI ARTMAKTADIR KANAATİMCE.
TÜRKİYEDE MISIR ŞURUBU GERÇEĞİNİ Kİ( AVRUPADA YASAKLANDI, UNUTMAMAK LAZIM Kİ KARACAĞER YAĞLANMASI ,DİABET ,TRİGLİSERİT YÜKSELMESİ BİLİNEN YAN ETKİLERİDİR) VE BUNUN GİBİ SAĞLIĞA ZARARLI GIDA MADDELERİNİ, ARAŞTIRMANIZI TOPLUMU BİLİNÇLENDİRMENİZİ RİCA EDERİM. SADECE BU KONUDA DOKTORLARI DEĞİL SİSTEMİ DE YARGILAMAMIZ GEREKİYOR BENCE.
BU KAPİTALİST SİSTEMDE ,BU GİBİ NEDENLER ARAŞTIRILMAZ DİREKT HASTALIĞIN TEDAVİSİ ÖNCELİKLE YAPILMAKTADIR..KORUYUCU SAĞLIK SİSTEMİ BUNUN İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR.SAĞLIK, KAPİTALİST SİSTEMDE EN ÇOK KAZANDIRAN SEKTÖR OLMUŞTUR.SAĞLIK, HİÇBİR ŞEKİLDE İLAÇ SEKTÖRÜ DAHİL ÖZEL OLMAMALIDIR. HASTALIKLARA NEDEN OLAN YİNE BU SİSTEMİN DUYARSIZLIĞI DIR.PROF.DR.AHMET AYDIN GİBİ ÇOK DEĞERLİ BİLİM ADAMLARIMIZ BİZİ VE SİZ DEĞERLİ GAZETECİLERİMİZE YOL GÖSTERİCİ OLMALIDIR.O YÜZDEN TEK YANLI  DÜŞÜNMEK SAĞLİKÇILARA HAKSIZLIK OLACAKTIR.BU KONUDA ANLAYIŞINIZI VE DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUZ. SAYGILAR.
Yıldız Avşar

***

Lokum olmuş hocam elinize yüreğinize sağlık /
Bir gazeteci/yazar son derece kıymetli sütunlarını nasıl daha farklı ve değerli kılacak bir konuya yer ayırır? İşte böyle.
Satırlarınız ümit ediyorum; gazete sahiplerinin tonla para ödeyip, sayfada yer verdiği ve apık-sapık (alakasız) şeyler yazarak ahaliyi boş yere meşgul ederek, mürekkep harcayanlara örnek olur.
Bekliyoruz. Devamını ve aydınlatıcı yorumları.
İyilikler içinde kalın.
Atanur Onur

***

YAZMAYA DEVAM EDİN
Hekimlerden çok menfi tepkiler aldığınızı yazmışsınız. (Hekim forumundan haberdar oldum)  Ben bir hekim olarak aynen sizin gibi düşünüyorum. Hatta sizin düşünme tarzınız benimkinin yanında hafif bile kalır. Psikiyatrik hastalıklar aslında bir hastalık değildir. Mekanizması belli değil; tahlil ve tetkiki yoktur. Tedavide kullanılan ilaçların da neye etki ettiği belli değildir. SSS'ni etkileyen ilaçlar gibi plasebo etkisi yanında uyku ve sersemlik yapan ilaçlardır. Hastalara baktığınızda hiç birisinin tedavi olmadığını görürsünüz. doktora gidip ilaç yazdırarak meşgul olmaktadırlar o kadar. Bu şekilde ilaç adı altıda uyuşturucu pazarlaması da yapılmaktadır. LSD vb. açıkça ilaç olarak önerilmektedir. Dünyada da bu konuda bir çok akım vardır. DSMF+ denilen hastalık ilacı da tamamen ilaç satmak için uydurulan bir katologdur. BU katologdaki tanımlara bakarsanız bir çok hastalığın kendinizde de bulunduğunu görürsünüz. Size tepki gösteren kişiler eğitildikleri gibi konuşmakta fakat hiç düşünmemektedir.
Bence yazmaya devam edin.
Dr. Uğur Yılmaz (genel cerrahi uzmanı)

***

Psikiyatrik ilaçlar : Kaleminize sağlık...
Pskiyatrik ilaçlar ve doktorların yaklaşımları ile ilgili verdiğiniz bilgiler ve yorumlarınız çok gerçekçi. Biz bunu oğlumuzun üniversite sınavlarına hazırlanırken yakalandığı depresyon tanılı sorunlar esnasında yaşadık. 9-10 ay kadar kullandı oğlumuz Ciplarex vb.ilaçlardan ve yaşayarak gördük ki kullanmasa da olurmuş gerçekten de. Kendi kararıyla bıraktı ilaçları, biz de destekledik ama gerek doktor arkadaşlarımız gerekse de çevremiz hiç desteklemedi bu kararı ; ama biz ailece kararlıydık ve kurtulduk bu çemberden...Sorunlar tamamen ortadan kalkmadı ama ilaçsız dönemi daha iyi geçirdiğimizi gözledik ; ilaç tedavisinin yan etkilerinden ve yarattığı olumsuz "hastalık" havasından da kurtulduk.Sorunlarımızı artık depresyon olarak değil gençlik sorunları/çatışmaları olarak tanımlıyoruz.
Bu aydınlatıcı yazı dizinizin pek çok aileye de ışık tutacağına ve onları da, bizim kurtulduğumuz gibi, bu doktor-ilaç-doktor döngüsünden kurtaracağını umuyorum.
Saygılarımla,
Hakkı TÜTÜNCÜLER

***

psikiyatri, ilaç, hiperaktivite
Psikiyatride ve özellikle hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda ilaç kullanımı ile ilgili yazılarınızı okudum ve görüşlere açık olduğunuzu ifade etmenize sığınarak bir kaç değerlendirmede bulunmak istiyorum.
Böyle bir konuyu irdelemeden önce konuyu hangi zeminde tartışacağımızı belirlemek gerekir. Benim önereceğim "ortodoks" olarak adlandırılan, pozitif yani kanıta dayalı bilimdir.
Günümüzde bilimsel olarak ruh ve beden arasında bir ayrım olup olmadığı tartışılmamaktadır, yani ruhsal veya psikiyatrik adı altında anılan hastalıklar da organik hastalıklardır. Özetle tüm insan duygulanımları ve davranışları moleküler düzeyde de olsa organik değişimler tarafından belirlenmektedir. Sonuç olarak psikiyatrik hastalıklar da aynı diğerleri gibi (enfeksiyon, kanser, vs...) ilaçlarla tedavi edilme potansiyeline sahiptir ve nitekim edilmektedir de.
Gelelim diğer konuya. Yaşadığımız vahşi kapitalist süreçte pek tabi ki hangi ilaçların üretileceği, hangileri hakkında farkındalık yaratılacağı, hangi araştırmaların yapılacağı, vs. hemen tamamen ilaç endüstrisi tarafından belirlenmekte ve temel amaç ta karlılık olmaktadır. Bunun başka türlü olmasını beklemek de zaten biraz saflık olurdu.
Eğer hiperaktivite ve dikkat eksikliği olan bir çocuğunuz olsaydı, hele hele ikiz çocuklarınızdan bir tanesi tamamen normal, diğeri hiperaktif olsaydı eminim bu durumun eğitimden, yetiştirmeden kaynaklanmadığını, hiperaktif çocuğun tavırlarının "her çocukta olur" diyerek geçiştirilemiyecek kadar farklılık sergilediğine bizzat tanık olurdunuz. Özetle mesajım şudur: Endüstri elbette ki bazı hastalıklardan yararlanarak karını artırmaya çalışacaktır, ancak bu durum hastalıkların mevcut olmadıkları ve de her zaman çok başarılı olmasa da ilaçlarla tedavi edilemeyecekleri anlamına gelmez.
Saygılarımla
Prof. Dr. Cüneyt İşeri

YANLIŞ TANI VE RİTALİN
                     Sayın Metin Münir;
Yazılarınızı sürekli takip ediyorum. Son iki gündür de ele aldığınız köşe yazısı konunuzu daha dikkatli takip etmekteyim.Konuyla ilgili deneyimlerinizi paylaşa bilirsiniz demişsiniz.
Bende sözü uzatmadan hikayemi anlatmak istiyorum. Benim oğlum 8 yaşında geçen sene okula başladığın da sorunlarda beraberinde başladı. Okul idaresinden sürekli aranıyordum oğlunuz çok yaramaz diyorlardı 6 ay kendimizce birşeyler yapmaya çalıştık. En sonunda bulunduğumuz il de  çocuk ve ergen psikiyatrisine gitmeye karar verdik. Dururmumuzu izah ettik ve oğlumuza testler yapıldı .Sonuçları almaya gittik doktor bize çocuğunuza yapılan psikoljik testler sonucunda hiperaktivite ve dikkat eksikliği tehşisini koydum dedi. Yapılacak tek şey ilaç tedavisi başka yolunuz yok dedi. Eşimle beraber şok olduk. Daha ne olduğunu özümseyemeden ilaçın faydalarını dinlerken bulduk kendimizi ben ağlamaya başladım doktor bunun yersiz olduğunu çocuğumun hasta olduğunu ve ilaçla bunu kontrol altın alacağını söyledi. Çaresizlik çok kötüydü duvara çarpmıştık sanki! İlacımız RİTALİN di. Ama son derece masumdu öyle güzel anlattıki ikna olduk en azından okul bitene kadar devam eder sonrasında başka şehir de üst tetkik yaptırırız dedik. ilaca başladık. Bununla beraberinde oğlumun şikayetleride başladı. Baş dönmesi,mide bulantısı,iştahsızlık bu arada oğlum çok sakin ama bunlar normaldi çünkü doktor bunlar ufak belirtiler olacak demişti. Sankiliği içinde uyuşturulmuyor sadece olması gereken sakinliğe geldi  siz alışmadığınız için size öyle gelebilir demişti. Okuldan geri dönüşümler gelmeye başladı. Herşey süperdi. Ama biz sadece okulda kullanıyorduk evde ve hafta sonları kullanmadık. Bir süre sonra oğlum okuldan eve geldi. Öfke nöbeti içindeydi resmen kriz geçiriyordu hemen doktoru aradım normal mi diye evet normal dedi. İlaç vucuttan çekilme yapıyor dedi. Onu engellemek için başka ilaç daha verdi (RİCUS) Bu da bize başka. yan etkiler yaptı doktoru aradım ilacı kesti. Ama benim oğlum ilacın etkisi bitmek üzereyken hep kriz geçirmeye başladı. Arada sırada kalbim hızlı çarpıyor anne diyordu hareketliliğine veriyorduk. meğersem yan etkiymiş bilemedik. Doktora 6 ay gittik. Ama derdimiz bitmedi arttı . Ailece zor zamamanlar geçirdik. En son tatil dönüşü CONCERTA ya başlayalım dedi. Nihayet okullar kapandı. Bizde araştırmaya başladık DEHA hastalığını kim ilaçsız tedavi eder ne yapmalıyız diye çünkü  ilaçın çok fazla zararlarını gördük.Üstelik ilaç kullanılmadan önce hastaya bazzı tıbbı testlerinde yapılması gerektiğini ama bunların çocuğumuza yapılmadığını sadece psikolojık testler sonucu ilaca başlandığını düşünürseniz ! DR.TANJU SÜRMELİ hocamızı bulduk randevu aldık ve gittik . Durumumuzu izah ettik. Çocuğumuza DEHA tanısının konduğunu ve bunu ilaçsız çözmek için yardımını istedik. Hocam bunun içinde kendisinde muayene etmesi gerektiğini çıkan sonuca göre tedaviyi konuşuruz dedi. Ve daha önceki doktorumuzun yapmadığı bir çok sağlık testi yaptılar . Daha test aşamasında doğru ve güvenilir ellerde olduğumuzu hissetmiştik. Benimde çocuğum ilaçsız DEHA dan kurtulacaktı. Sonunda neticeyi alma günü gelmişti. Hocamın odasındayız ben eşim bebeğim oğlum ve annem heyecanla beklerken Tanju hacam çıkan sonuçlara göre çocuğunuza yanlış tehşis konmuş oğlunuzda DEHA tanısı yoktur dedi. Sevinsek mi üzülsek mi? 6 aydır neler yaşamıştık . ilaç kullandık .meğer diyer doktorun çekilme dedikleri krizler  çocuğumu mahvediyormuş. Hepimiz bir birimize bakıp vicdan azabı çekip ağladık. Bu arada testlerin neticesinde oğlum PARLAK ZEKALI çıktı . Düşüne biliyor musunuz PARLAK  zekalı. Eski doktorumuz DEHA ile parlak zekalılığı bile ayırt etmeyi bilmeden bize RİTALİN verdi. Toplumumuzun ihtiyacı olan üstün zekaya sahip olan bir beyin ve bir aile  ilaçla uyuşturulup yok olmak üzereydi. Tanju hocama minnettarız. Oğlumu ve bizi ipten aldı deyimini kullanabilirim. Her ne olursa olsun ilaca HAYIR diyoruz. Ve artık biz de sizlerin aracılığıyla sesimizi duyurmak istiyoruz .


Tek kelimeyle komik
çocuklara şeker gibi verilen concerta ve ritalin

Sayın Münir Bey,
Yazınızda okudum Çocuklara şeker gibi verilen concerta ve ritalini yazmışsınız size bu vesile şükranlarımı bildiririm.
Doktor olmadığınız halde tüm gerçekleri bu millete anlayacakları şekilde anlatmışsınız ancakki bu millet nerede neden
geleceğimiz olan çocuklarımız bu ilaçlarla uyuşturulup beyinlerini yok ediyorlar ve herkes seyirci kalıyor bu duruma
Bende bu konunun örneği olarak  üç yıldır hayatımızı mahveden ülkemizin en büyük üniversitelerinde prof'üm  diye
yazıp verdiği üç çeşit ilaçlarla çocuğumun beynini uçurduğunu söyleyip hayatımızı mahvettiler şimdi bizi kaderimize
bıraktılar ne olursunuz size yalvarıyorum bu konunun sağlık bakanlığının ve hatta başbakanımızın duyabileceği şekilde
sürekli yazmanızı ehemmiyetle arz ederim.
saygılarımla,
Sesini duyuramayan vatandaş
Nur TÜRKCAN


KINAMA
Sayin Munir,
Alaniniz olmadigi icin hic bilginiz olmayan bir konuda sanki oteriteymis gibi kesin hukumlerle yazdiginiz Psikiyatri yazilariniz nedeni ile sizi kiniyorum, gazetenizide buna alet oldugu icin kiniyorum. Bunu kimlerin hesabina yaptiginizi bilemiyorum ancak, en buyuk zarari binlerce hasta cocuga ve insana verdiginizi bilmenizi isterim.
Doc.Dr. Hüseyin ÖZKAN

TALİHSİZ YAZILAR
DEHB hakkında yazdıklarınız talihsiz bir yazı olmuş sizin adınıza. DEHB biyolojik temelleri sağlam atılmış bir hastalıktır. Önce ayrıntılı bir tarama yapmanızı öneririm. Bilmediğiniz konular hakkında kulaktan dolma bilgilerle yazmayı bırakmanız yazarlık kariyeriniz adına daha hayırlı olacaktır. Bu yazınızda anlattıklarınız sınır problemi olan çocuklar için doğrudur, DEHB olan çocuklar için kesinlikle geçerli değildir. Biraz araştırın ve öyle yazın lütfen bundan sonra insanları yanlış bilgilerle yönlendirmeniz etik bir davranış değil.
Huseyin Ozkan

***   
ÇOCUKLARIMIZ
Ozel durumlu "special needs" cocuklara ozel ders vermekle
olusturdugum yaklasik 23 yillik bir kariyerim var ve gordugum tek sey:
sorunun sadece ve sadece anne ve babalarda oldugudur.
Hep  ogrencilerimi nasil sectigimi sorarlar. Benim ise tek cevabim vardir:
ogrenci secmem anne baba secerim.
Cunku temelde tum cocuklara inanir
ve onalara guvenirim. Yaptigim ilk ve en onemli is, cocukla aramizda belli bir mutabakat olacagini ve bu mutabakata  uydugumuzda ikimizin de mutlu bireyler olarak hayatlarimizi  surdurebilecegimizi gostermektir. Tanimlanmis kurallarin cocuklari
cok rahatlattigini ve ustlerindeki gerginligi neredeyse yokettigini
gordum. Otoriteyi cocugun rizasini alarak ve uygulama mekanizmasina
dahil ederek saglamak o denli etkili bir yontem ki hep cok olumlu
sonuclarla karsilastim.
Ornegin 'zeka geriligi' nedeniyle okuldan atilmak istenen bir cocukla
calismaya basladiktan bir kac yil sonra onun okuldaki 'Principal's
Award'a dek uzanan basarilarina gozattigimda ozellikle ana babalarin
ve kimi okul yoneticilerinin bu konuda ne denli zayif birikimlere
sahip olduklarini gordum.


Ilaclar konusunda yazdiklarinizi ben yillardir ebeveynlere anlata
anlata dilimde tuy bitti. Genellikle ilk isim cocuklari ilactan  kesmek oluyor.

Gerci ebeveyn Dr. unvanli birinin soylediklerine daha fazla ehemmiyet
verdigi icin bu konuda zor ikna ediliyor. Sonucta bir karar vermek
zorunda kaliyor ve
bir de sizin dediginize uyalim gibisinden cumleler esliginde tavir
degisikligine gidiyorlar.

“Special Needs” dedigimde sadece zor ogrenen ya da hasari cocuklari
kastetmiyorum, ustun zekali cocuklar ve her hangi bir konuda fazla yetenekli cocuklar da bu kategoriye giriyor. Her cocuk ayri bir
'vaka' ve her cocuk icin ayri bir metododlji gelistirmek gerekiyor.
Hayattaki en mutluluk verici basarilarim cocuklarimla elde ettiğim  basarilar oluyor. Buradaki bireysel haz hic bir konuda bu denli
yuksek olmuyor.

Bence temel nokta cocugun 'rizasini yaratmak' (creating the
consent)... Gerisi zaten cocugun lokomotif gorevi aldigi siradan bir
'process' olarak suruyor. Yeter ki onlarin hizina yetisebilelim.

Bu konuda Cornell Uni'den bir profesor arkadasimla beraber
hazirlanmis ve tum catisi kurulmus bir workshop projemiz mevcuttur.

Ali Erdogan


İŞLAÇ ALAN MİMLİ DURUMA DÜŞÜYOR
Ben Gaziantep'te özel bir okulda öğretmenim. Bu konuyla paralel gözlemlediğim bazı şeyleri sizinle paylaşmak isterim.
 
1- Özellikle hırslı velilerimiz bu tarz bilime ve ilaçlara aşırı rağbet ediyor. Çocuğunun herhangi bir alandaki başarısızlığında direkt bu alandaki hekimlere başvurduklarını düşünüyorum. Bir veli toplantısında velim çocuğunun ilk sınava oranla ikinci sınavda puanını yükseltmesini aldığı ilaçlara bağladı. Çocuğunda dikkat eksikliği olduğunu hekim onaylamış ve buna bağlı olarak öğrenci hap kullanmaya başlamış. Hap kullandıktan sonra da başarısındaki artışı gururla anlattı. Buradaki büyük sorun ise akademik başarının ilaç veya haplarla geleceği inancı; benim çocuğum zeki, başarılı ama işte dikkat eksikliği var, konsantrasyon eksikliği var... Bu da sorunların özüne inmeyi engelliyor.
 
2- Bir diğer önemli şey ise, yerinde durmayan, yaramaz diye tabir ettiğiimiz öğrencilerin durumu, bir başka deyişle hiperaktivite bozukluğu. Yine bu tarz durumlarda da veliler bu ilaçlara çok başvuruyor. Bu ilaçlar çocukları adeta uyutuyor. Öyleki velim bana gelip çocuğum bugün ilacını almadığı için fazla yaramazlık yapabilir gibi uyarılarda bulunuyor. Kişisel gözlemlerimde de ilaç aldıkları gün daha sakin olduklarını ama bunun onlara akademik bir yönde herhangi bir katkıda bulunduğunu sanmıyorum.

Dahası bu çocuklar ilaç aldıkları için güven kaybediyor, artı ilaç kullandıkları okul içinde yayılınca hem öğrenci arkadaşlarından hem de öğretmenler tarafından mimli öğrenci durumuna düşüyor. Bu psikoloji ise bu öğrencileri daha agresif ve saldırgan hale getiriyor.
 
3- Zaten sistem gereği sınav ve yarışmacı sistem içinde müthiş baskı gören çocuklar bu tarz ilaçlarla kendilerini çok daha yalnız ve güçsüz hissediyor. İlaçların fiziksel etkisi hakkında bir bilgim yok ama benim gözlemlediğim çocukları sadece sakinleştirdiği, adeta uyuşturduğu.
 
Mutlaka bilime olan güven ve inancım sonsuz. Ama sizin yazınızda bu işin de belli bir rant etrafında döndüğünü okuyunca bu tarz ilaçların etkisinin ciddi anlamda tartışılması gerektiğine inanıyorum.
 
NOT: Özel bir kurumda çalıştığım için isim-soyismimi herhangi bir yerde kullanmazsanız sevinirim.
 
YAN ETKİ VE ZARAR DEMİŞKEN

bilimsel yöntemler ve veya tedaviler ancak bilimsel çalışmalarla çürütülebilir.
İlaçların yan etkileri ve zararları demişken, yaptığınız sansasyonel haberlerin bazı çocuklara ve ailelere ne kadar zarar verdiğini hiç düşündünüz mü?

Yani zarar verici etki sadece ilaçla değil, sizin kullandığınız yöntemle de olabiliyor.
 
Türkiye'de çocuk psikiyatri alanında dünyaca duyulmuş bilim adamları var.

Lütfen bilimsel içerikli ve araştırmacı gazeteci sıfatı ile haber yapınız.
 
Yrd.Doç.Dr. Bilge Burçak Annagür
Selçuk Ünv. Selçuklu Tıp Fak
Psikiyatri AD.

 

KIRK FIRIN EKMEK
 
Ben Hollanda da aile terapisti olarak calisiyorum..   Evet insanlari kolay damgaliyoruz ozellikler cocuklara ADHA ve PDD-NOS tesiz koymak moda oldu. Konusarak tedavi etmek isin sanati, ama bunun icinde 40 firin ekmek yemek lazim. Bu konuda aileleri uyarmak lazim umarim sizin yazilarinizi okurlar ve anlarlar..
 
 
Nese Budak


KINIYORUM
Bir Tıp Biliminin ürettiği bozuklukları(hastalık değil bozukluk) psikiyatrinin uydurma hastalıkları diyerek alay konusu yapmanız, en hafifi ile ruhsal sorunları olanlar için haksızlık. Sizi kınıyorum.
 
Bünyamin Gümüş
Psikiyatrist

VE .... Metin Münir beyefendinin eğitiminin ne olduğunu bilmiyorum. 2 gündür muhtemelen yarın da ehil olmadığı bir alanda ahkam kesmektedir ve kesmeye devam edecektir. İşte bu nedenledir ki gazeteciler de en az siyasetçiler kadar güvenilmez bulunurlar. Psikiyatri ile ilgili yazdığı yazılar sonuçları itibarı ile demokratik ülkelerde ciddi sorumluluklar gerektirir. Ciddi Psikiyatrik rahatsızlıklarda kendisine ve çevresine zarar verme riski oldukça fazladır. Metin Münir beyefendinin bu yazılarından etkilenip ilaç tedavisini aksatan hastaların yaşadığı sıkıntılardan, maddi manevi kayıplardan, 1.Kendisi, 2. Bu yazıları yazmasına izin veren gazetesi sorumlu olacaktır.
 
Bünyamin Gümüş
Psikiyatrist


PSİKİYATRİ İLE İLGİLİ YAZINIZ HAKKINDA


Oncelikle size kendimi tanitayim. Ben Cleveland Clinic ve Johns Hopkins Hastanelerinde psikiyatri egitimi aldim, halen psikiyatri uzmani ve psikosomatik tip (konsultasyon psikiyatisi) alaninda Yan Dal uzmanlig yapiyorum. Yaklasik 6 senedir psikiyatri egitimi aliyorum, 5 yil uzmanlik, bir yil yandal.
 
Sizin neyi elestirmek istediginizi anliyorum ama cok yanlis bir yerden bakarak, cok buyuk bir hata yapiyorsunuz. Size buyuk bir memnuiyetle bildiklerimi anlatmak isterim.
 
Psikiyatri insani 4 ayri perspektiften gorur.
 
Hastalik
Davranis
Boyutsal (karakteristik)
Hayat Hikayesi
 
Izin verin bir ornekler size aciklayayaim.
 
Bir araba dusunun.
 
Arabanin Markasi
Arabanin motoru
Arabanin surucusu
Arabanin gittigi yol
 
Esas olarak , kaide olarak, hastaliklar ilacla tedavi edilir, davranislar ikna ederek davranis degistirme ile tedavi edilir (psikoterapi budur), boyutsal ozellikler degistirilmez ama kisi bilgilendirilir, hayat hikayesi, kisinin durumuna gore yine psikoterapi ile degistirebilir.
 
Simdi araba ornegiyle size aciklmaya calisayim. Bazi sorunlar hem motordaki sorundan kaynaklanir hem de surucu hatasindan. Bazi sorunlar hayat hikayesinden (PTSD) kaynaklanir, bazilari tamamen fabrika hatasidir. Ve bircogu da bunlarin kombinasyonudur.
 
Dikkat eksikligi sendromunu ele alalim. Bu sendrom hem biyolojik temelleri olan hem de sorunlu davranislara yol acan bir durumdur. Fronntal lobda kanlanma azalmasi etiyolojisi kiside dikkat eksikligine mahal verir bu da davranis sorunlarina yol acar.
 
Davranis sorunu psikoterapi ile (Kognitif bilissel terapi) , biyolojik sorun ilacla giderilmeye calisilir.
 
Ilke budur.
 
Sorunlu bir arabaya hem motor yagini degistirerek , lastikleri degistirerek hem de surus teknikleri ve hangi yolda gidilmesinin uygun oalcginin egitimini vererek yardim edebilirsiniz. Bu nedenle psikiyatride birden cok perspektif vardir. Bu size anlattigim ayni zamanda Johns Hopkins ekoludur (Perspectives of Psychiatry). Arzu ederseniz bu konuda size cok uzun ornekler verebilirim.
 
Psikiyatrideki tum sorunlar mevcut klasifikasyon olan DSM'de listelenmistir. DSM bir 'field guide' kilavuzudur. Yani semptoma listesidir. Bir diyagnostik kilavuz degildir.  Hastaliklarla davranislar, hayat hikayesi sorunlari hepsi ayni yerde gruplanir. Sizin ve bircok kisinin kafasini karistiran budur.
 
Ilacla tedavi edilmek konusunda:
 
Diyabet ornegin, pankreastan insulin salgilanmamasina bagli biyolojik bor sorundur. Ama kisinin davranisi da diyabet tedavisinde etkilidir. Ornegin kisi diyetine dikkat etmezse, hastalik tam anlamiyla tedavi edilemez. Benzer analoji tum tip branslarinda vardir ama 'implicit' dir, Psikiyatri de biz bunlari 'explicit' hale getiriyoruz.

Yazinizda ele aldifginiz ve 'uydurma hastalik' olarak soylediginiz her sey davranis spektrumuna giren seylerdir, hastalik olmak zorunda degildir. Ornegin, madde bagimliligi, patolojik kumar hastaligi, hiperseksuel bozukluk, hastalik degildir, davranis bozuklugudur. Ilac bu durumlarda davranisi degistirmek icin verilebilir. Hastaligi tedavi etmek icin degil. Ancak ornegin sizofrenide ilac tamamen beyindeki biyokimyasal sorunu  duzeltmek icin etyolojiye yonelik verilir.
 
Etyolojiye yonelik ilac kullanimi 'kur' icin
Semptoma yonelik ilac kullanimi 'semptomatik' tedavi icin verilir.
 
Bu diger tip branslarinda da boyledir.
 
Ama sizin kafanizi karistiran 'davranis' in etyoloji olabilecegini yoksaymanizdir. Davranis basli basina bir etyolojidir insanda ve bazen psikiyatrideki bircok gercek hastaligi maskeleyebilir.
 
 
Beni dogru anlamaniz cok cok onemlidir. Size tum samimiyetimle bunu anlatmak isterim. Cunku yazinizdaki bakis acisi cok cok yanlistir.

Dr Ulas Camsari
Psikiyatri Uzmani


University of Maryland
Psikiyatri Bolumu
Baltimore, ABD

 

TEŞEKKÜRLER METİN MÜNİR...

Bu yazı dizinizden dolayı size teşekkür ederim. Sizin bu çalışmanızı tanıdıklarıma da söyledim ve okuttum. Kimileri kesip saklayacak ve arada bir yeniden okuyacak.
 
Sizin yazdığınız yanlışlıkları yapan, içinde tıp doktoru  da olan bir çok aile var.  ( Gerçi doktorlar kendi çocuklarına ilaç verirken elleri titriyor ama başkalarına ilaç yazarken epeyi cömertler. )
 

Celalettin Demircioğlu,
 
Emekli Bankacı
 
Mersin


SİZE YAKIŞMADI
Yazdıklarınız ciddiyetten uzak dogrulugu olmayan bilgiler.öncelikle siz doktor degilsiniz doktor tedavisi hakkında yorumda bulunamazsinız.sizin doktor diye calısmasını sundugunuz adamın dısında bu concerta ve ritalin ve strattera ilaclarının ne kadar faydalı olduguna dair tûrkiye ve avrupa üniversite calismaları var.bırakın tedaviyi biz yapalım sizde burçlar hakkında yorum yazın.bence milliyet gibi ciddi bir gazetede yeriniz yok istifa edin...

Enaz ana dilim kadar ingilizce bilirim.sizin burda koydugunuz calısmaların binlercesinide okudum.amacım ilaç yada firma savunmak degil.herseyden önce dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugunun dünyada tek tedavisi vardır oda ilk secenek metilfenidattır.ritalın ve concerta ıle baslanır daha sonra stratteraya gecilir.dünya bunu böyle yapar.bir gazeteci dedi diye tedavimizden vazgecemeyiz.vazgecersek asosyal davranıs bozuklugu olan bipolar gazeteciler yetistiririz. metilfenidatla tedavi olmus cocuklarin basarı oranlarına bakın ve utanın bence.

CEMİL AYDIN


ÖNCE ZARAR VERME
Tibbiyede ilk ogretilen temel tip kurali "primum non nocere" (hastaya zarar vermeme) ilkesidir. Bizler bu temel kurala gore hareket ediyor ve once hastamizin sagligi ve mutlulugunu hedefliyoruz. Tibbin (ve bu arada psikiyatrinin) cok dusmani var ve hep varoldular. Bunlarla mucadele etmek de
hastaliklarin kokunu kazima cabalarimizin bir parcasi, zira sizin
onerilerinize uyan bir grup hasta veya hasta yakini, belki de tedavilerini
sonlandiracak veya hic basvurmayacaklar. Dunya Saglik Orgutu verilerine gore
ruhsal hastaliklar, isgucu kaybina (yeti yitimi-disability) en cok neden
olan hastaliklar arasinda. Yetiyitimine ek olarak bazi ruhsal hastaliklar,
tedavi edilmediginde olumle sonuclanabiliyor. Ruhsal hastaliklarin
tedavisinde ilaclarin gerektiginden fazla kullanildigi gorusu, bircok
psikiyatr tarafindan da savunulmaktadir, ne var ki bu gorus ile "psikiyatrik
tanilar uydurmadir" gorusu arasinda epeyce mesafe vardir. Bu iki gorus
arasindaki belirgin farki gormemek, ancak kati onyargiyla aciklanabilir.

Saygilarimla,

Prof. Dr. Cengiz Kilic
Hacettepe Universitesi Tip Fakultesi
Psikiyatri Anabilim Dali

UYDURMA PSİKİYATRİ HASTALIKLARI


Psikiyatri konulu yazılarınızı iki gündür ilgi ile izliyorum. Yazdıklarınıza yüzde yüz katılıyorum. Böyle düşünmeme neden olan bundan dört yıl önce yaşadığımız bir olaydır.
 
Oğlumuz Anadolu Lisesi 2. sınıfta okurken, okulun rehberlik öğretmeninin önerisi ve yönlendirmesi ile kendimizi İzmir'in ünlü çocuk psikiyatristlerinden birinin muayenehanesinde bulduk.
 
Aynen dediğiniz gibi sadece konuşarak oğlumuza dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu teşhisi konuldu. Ve hemen gerekli tahlilleri yaptırıp ilaca başlamamız önerildi. Bu tahlillerin teşhise yönelik olmadığını, ilacın yan etkilerine
 çocuğun dayanıp dayanamayacağını öğrenmek için olduğunu söylememe gerek yok. Eczacı olan abimden ilacı alıp prospektüsünü okuduğumda dehşete kapıldım.  İlaç tedavisi çocuğun dikkat eksikliğini giderse bile, belirtilen yan etkiler
 sadece bunun için göze alınacak şeyler değildi. Daha sonra Çocuk Hekimi olan kuzenime danıştım. Kesinlikle ilacı kullanmamamızı, oğlumuzu çok iyi tanıdığı için onun böyle bir tedaviye ihtiyacı olmadığını, yapılanın Rehber Öğretmen, Psikiyatrist ve ilaç firmalarının düzmeceleri olduğunu belirtti.
 
Sonuç olarak biz ilacı kullanmadık, bununla ilgili olarak başka hiçbir tedavi yapmadık. Bugün oğlumuz üniversite 1. sınıfta okuyor. Hem sosyal yaşamında hem de okul hayatında gayet başarılı bir birey, hiçbir psikolojik problemi yok.
 
Ancak çevremde bu kandırmacaya kapılmış onlarca aile olduğunu yakından biliyorum. Böyle önemli bir konuda insanları aydınlattığınız için sizi kutlarım.
 
M. KAYA
 

ANTİ-PSİKİYATRİ DAHA BAŞKA BİRŞEYDİR...

 tebrikler.....en az on-onbeş insanın depresyonun pençesinden çıkması için yardım alma ihtimalini azalttınız ve büyük ihtimalle üç ya da dört kişinin intihar sebebiyle ölmesine katkıda bulundunuz..
belki de daha fazla....siz daha doğmadan önce bir çok insan bu fikirleri savunuyordu,üstelik sizden çok daha tutarlı bir biçimde.... önerim hiç olmazsa ruhsal acı çeken insanlara ve ailelere
hacı-hoca-üfürükçülere gitmesini önerin...bu bile hiç yoktan iyidir...
doğan akyel
 

ÇOK ŞAŞIRTICI
Yazılarınızı ilgiyle okudum. En sonunda tedaviden bahsetmeniz ve bir anaokulu öğretmeninin önerileriyle bağdaştırmanız gerçekten çok ilgi çekici. Dört gündür babam da dahil olmak üzere pek çok kişi beni aradı ve sizin yazılarınızdan bahsetti. Özellikle babam yazılarınızdan edindiği bilgiye dayanarak, torunu için yapılan tedaviden çok endişelenmişti ve kararımızı bir kez daha gözden geçirmemizi istiyordu.

Sanırım yazmak için artık çok geç. "Gazeteciler için "konunun uzmanı" olmak şart değildir. Yazdığı konuya hakim olacak kadar bilgi sahibi olması yeterlidir."  diye cevap vermiştiniz ilk e-postama. Yüksek tirajlı bir gazetenin çok okunan bir yazarı olarak,  otoritesi olmadığınız, insan sağlığı ile ilgili bir konuda, karşıt görüşlere yer vermeden, bu kadar kesin ifadelerle görüş bildirmeniz bu kadar basit olmamalıydı diye düşünüyorum. Tabi insanlara "dolar alın çok karlı çıkarsınız" yada "falanca sektöre yatırım iyi sonuçlar doğurabilir" türünden bir görüş bildirmiyorsanız. Yazdıklarınızdan etkilenen çok sayıda anne-baba çocuklarını gerekli tedaviden yoksun bırakacak. Ancak bir süre sonra durum kötüleşince tekrar doktorlarının kapısında alacaklar soluğu. Yazılarınızda bahsettiğiniz ve söyledikleri bilimsel gerçeklere dayanmayan ve aslen ruh sağlığı ile ilgili olmayan kişilerin görüşleriyle, gerçek bilgiyi ve bilimi bir tutmanız çok şaşırtıcı.

Elbette söz ettiğiniz hastalıklar ehil ellerde değerlendirilip tedavi edilmeli ve elbette her ilaç aslında zehirdir.  Mutlaka tutarlı davranmanın ve bir takım davranış önerilerinin durumu düzeltmeye faydası olacaktır. Ancak ne yazık ki bu hastalığın yada bozukluğun tedavisi; bir iki haftalık ipleri eline alma programı değildir.

Prof. Dr. Kerim Münir'in kardeşiniz olduğunu duymuştum. Bildiğim kadarıyla kendisi psikiyatrist ve özellikle de çocuk ve ergenlerle ilgileniyor. Acaba bu konularda dirsek çürütmüş bir bilim adamı olarak kendisinin görüşlerine başvurma şansınız oldu mu?


Dr. Tolga Ölçücü
(NOT: KERİM MÜNİR’İN KARDEŞİ VEYA AKRABASI DEĞİLİM)

Bu haber toplam 12825 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum