Psikanalize İlgi Duyanlar İçin 5 Kitap Önerisi
Psikanalizin kurucusu olan Freud ile köklenen alan, günümüze kadar farklı ekollerle gelişmiştir. Bu alana başlamak isteyen ve meraklılarına hazırlanmış listeyi siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz.
1- Sigmund Freud: Psikanaliz Üzerine
‘…Psikanaliz, çocukların ruhsal yaşamından kalkarak erişkinlerin ruhsal yaşamını ele geçirmeye çaba harcamış, çocuk erişkinin babasıdır kuralına önem ve ağırlık kazandırmıştır. Erişkin ruhunun çocuk ruhunun bir uzantısı olduğunu saptamış, çocuk ruhunun erişkin ruhuna dönüşürken geçirdiği erişikliği ortaya koymuştur. Çocuklarımızın ilk yılları söz konusu olunca, pek çoğumuzun belleği bir boşluğu içerir; pek çoğumuz, bu yıllara ilişkin yaşantılardan yalnızca bazı parçaları anımsarız. Şurasını rahatlıkla ileri sürebiliriz ki, psikanaliz bu boşluğu doldurmuş, insanlardaki çocukluk yıllarını kapsayan unutkanlığı ortadan kaldırmıştır.’
[PAGE]
2-Jacques Lacan: Psikanalizin Dort Temel Kavramı
1964 yılında Uluslarası Psikanaliz Birliği’nden “aforoz” edildikten sonra verdiği bu ilk seminerde Jacques Lacan, birkaç yönlü bir işe girişiyor: Bir yandan, dinleyicilerine psikanalizin dört temel kavramını (bilinçdışı, tekrarlama, aktarım, dürtü) kendine özgü bir tarzda tanıtırken, bir yandan da dönemin epistemolojisinden yararlanarak psikanalizin bilim olup olmadığını, psikanalizi var eden özneyle modern bilimi kuran öznenin (cogito’nun öznesinin) aynı olup olmadığını sorguluyor. Freud’un düşüncesini açımlarken onunla hesaplaşmaktan da geri durmuyor. Söylemiyle felsefeyi psikanalizle, psikanalizi de felsefeyle yüzleşmeye davet ediyor sürekli. Jacques Lacan ilk kez bu çapta ve bu nitelikte bir yapıtıyla Türkçede. 1973’te yazdığı sonsözde dediği gibi, “Bu şekilde okunacak bu kitap, bahse girerim.”
[PAGE]
3- Victor Frank: İnsanın Anlam Arayışı
20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Anlam Arayışı’nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır.
Okurlar, Frankl’ın tasvir ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir hapishane olarak kavramamızı sağlayacak parlak bir metafora dönüştüğünü fark edecektir. Gasset, Heidegger ve Sartre’dan aşina olduğumuz düşünceler ışığında, varoluşun çetin koşullarında “anlam”ı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, “İnsanı insan yapan nedir?” sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor…
“Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir.”
[PAGE]
4-Nilüfer Erdem: Bir Düşünce Bir Usta
[PAGE]
5-Carl Gustav Jung: Analitik Psikoloji
Freud’un görüşlerinden çok etkilenmesine karşın, psikanalizle ilişkisinin daha başlarında, kendi geliştirdiği kavramlarla çalışmaya başlayan Jung, zihinsel etkinliklerin tümünü psyche diye adlandırır. Psyche dinamik, birbirinden ayrı ama bağlantılı yapılardan oluşan bir dizgedir. Freud’un ego (ben) kavramını benimsemesine karşın, Jung’a göre bilinçli anıları, düşünceleri, duyguları, algıları içeren ego, kısacası bilen, isteyen “ben” olarak kimlik duygusunu oluşturur ve sürekli kılar: Ama ego, psyche okyanusunun ancak yüzeyini oluşturur. Bu yüzeyin hemen altında “kişisel bilinçdışı” yer alır. Kişisel bilinçdışı Freud’çu psikanalizin bilinçdışı dediği öznenin bilincinde olmadığı etkinlikleri, itilmiş, unutulmuş, bastırılmış yaşantıları içeren yapıdır. Jung, ayrıca asıl derinde kolektif bilinçdışının var olduğunu öne sürer. Bu bilinçdışı yapı, bireyin bilinçdışında asıl zemini oluşturan insanlığın geçmişinin örtülü anılarını tarih boyunca geçirdiği evrimin yapılaşmış izlerini taşıyan birey üstü, bütün insanlarla ortak olan yandır. Jung’un kuramında bilinç öncesi, bilinçten önce var olan algılama, kavrama biçimleri olarak yer alan arketipler yani ilksel imge örnekleri, ortak bilinç dışında bulunur. Arketipler çağlar boyu sık sık yinelenen, doğum, ölüm, eş bulma, beslenme, tehlikeye karşı savunma yaşantılarının sonucunda oluşmuştur. Binlerce yıl öncesine ilişkin bir işaret, bir arketip bugünün insanlarının düşlerinde ortaya çıkabilir. Binlerce yılık anne imgesi, yeni doğan bir bebeğin de ortak biliçdışında bu arketipi taşımasına ve kendi annesini bu imgenin etkisiyle algılamasına olanak sağlar. Arketipler, bireysel yaşantının içinde aktığı bir dere yatağı gibidir.
Kaynak: Libido Dergisi
Kaynak:Aktüel Psikoloji
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.