Prof. Vamık Volkan: Dünyanın Psikolojisi Değişiyor

Prof. Vamık Volkan: Dünyanın Psikolojisi Değişiyor
ISPP’nin bu yıl İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen kongresindeki konuşmacılar arasında yer alan Prof. Vamık Volkan önemli değerlendirmelerde bulundu...

Tarih kitapları hepimiz için dönemeçlerle dolu. Bize dönem dönem anlatılmasalar, ne ciltlere ne de aklımıza sığarlar. Tekerleğin icadı, Hz. İsa’nın ölümü, Hançerli Sırp asker, SSCB’nin yıkılması gibi anahtar kelimeler sayesinde hangi dönemden bahsedildiğini hatırlıyoruz. Psikiyatri Profesörü Vamık Volkan'a göre de içinde bulunduğumuz dönem bunlardan biri. Hızla küreselleşen dünyamız, Arap Dünyası’ndaki isyanlar, gelişen irili ufaklı yeni gruplar ve daha birçok dinamik bizim için yeni habercilerden sadece birkaçı. “Artık bir devir kapanıyor, yeni bir medeniyet başlıyor.” Demek ki tarih şu sıralar, kendisine yeni bir cilt daha açıyor.

V.V: Her ne kadar iletişim ve ulaşım araçları çok hızlansa da diplomasi teknikleri çok da değişmedi. Ama buna ilave olarak, birçok yeni organizasyon ve gruplar ortaya çıktı. Bu yüzden büyük grup psikolojisini öğrenip değişen dünya medeniyetlerine katkıda bulunmamız gerekiyor. “Küreselleşme” diye bir söylem var artık milletler, toplumlar arasında sınırlar kalkacak, deniyor. Bu olumlu ama yeterli değil. Pratikte bu durum daha da değişik; dünya yeni bir medeniyete giriyor. Eskiden Fransız İhtilali’nden sonra milliyetçilik akımı vardı, “devlet” ve “hudut” kavramları vardı, şimdi bunlar yok. “Düşman” kavramı vardı, şimdi bu da değişti; “terörizm” oldu. Herkes biz kimiz diyor, milletten ayrı olarak, etnisitesini soruyor. Artık bu grupların evrimini görüyoruz, izliyoruz.


ISPP nedir?

Uluslararası Politik Psikoloji Derneği(International Society of Political Psychology) üyelerinden Prof. Vamık Volkan derneğin kuruluşunu anlattı. VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ


Hükümet dışı örgütler...

Nasıl ki bir bireyin psikolojisini onarmak için geriye gidiyorsak, onun geçmişine iniyorsak aynı durum, toplumlar için de geçerli, büyük gruplar için de. Dünyadaki oyunculara sadece “devletler” diye bakmamak lazım. Gözden kaçırdığımız bu: Çeşit çeşit büyük gruplar, lobiler var, NGO dediğimiz hükümetler dışı örgütler (Non-governmental organizations) var. Aslında gelişen psikoloji onların arasındaki güç dengesinden ibaret.

'WIKILEAKS GELDİĞİ GİBİ GİDİYOR'

Hükümet dışı bir örgüt olmasına karşın Wikileaks ABD gibi güçlü bir devlete meydan okuduğunu söyledi, belgelerini açıklayarak, örneğin...

Wikileaks geldi ve gitti, gidecek onlar. Pek bişe değiştirmeyeceklerini tahmin ediyorum. ABD’nin gizli belgelerini açıkladılar... açıklasınlar ne olur! İki gün sonra unutulur... Amerikan hükümeti de belli bir tavır aldı bununla ilgili olarak, bir yere kadar gündeminde oldu. Şimdi öyle mi bilmiyorum ama, eskiden yaptıklarını biliyorum, Amerikan Başkanı’nın gündemi şöyle belli olurdu; önüne her sabah 10 maddelik bir liste koyulurdu, dünyada ne olup, ne bitiyor, nelerin hakkında konuşmalı gibi... bu maddelerden karar verilirdi.

Liderlik...

Bir de ben uzun seneler gayriresmi olarak bu işlere karıştığım için bir hayli lider tanıdım, sanıyoruz ki lider olunca değişiyorlar, hayır, onlar da bizim gibi. Kimileri ile komşu olmak isterim, kimileri ile katiyen.

Lider olduğunuz zaman, psikolojide kullandığımız bir terim var, “aktaran figür” oluyorsunuz... Bilseniz de bilmeseniz de o baba, anne figürü oluyor. Bu nedenle liderin kendi şahsiyetinin özellikleri çok önemli oluyor. Eğer lider gerçekten bir anne, baba gibi, yumuşak, rahat ise halk da ona göre bir cevap veriyor. Örneğin Obama böyle bir lider olmaya çalıştı fakat bırakmadılar; seçimden sonra Obama karşıtlarının kuvveti arttı. Obama, Avrupa’da, Türkiye’de ve Ortadoğu’da daha insancıl bir lider olarak görülüyor ama ABD’de öyle değil. Halkı kucaklayan büyük bir lidere ihtiyacımız olduğunu ben de yazmıştım, Obama’yı ben de öyle algılamıştım.Fakat Obama başa geçtikten sonra çok büyük problemlerle karşılaştı. Benim de umduğum lider o değilmiş.

'BİR DÜNYA LİDERİ OLARAK ERDOĞAN...'

Başbakan Erdoğan da bir dünya lideri, bu Türkiye’nin tanınması ile alakalı. Türkiye uluslararası alanda ne kadar çok tanınırsa, lideri de o kadar dünya lideri oluyor. Bir lideri anlamak için o liderin yaşadığı ortama bakmamız gerekir. Ama tam olarak ben bir lideri incelemek istersem, onu başından ömrünün sonuna kadar tüm yaptıkları ile görmek isterim.

Ben içinde olmadığım için bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla, Türkiye’ye eskisinden daha fazla önem veriliyor. Son dönemlerde gazetelerde Türkiye hakkında daha çok olumlu, met edilen yorumlar yazılıyor. Örneğin geçenlerde New York Times’ta sayın Cumhurbaşkanı’nın bir yazısı çıktı; bana onlarca e-posta geldi; hepsi olumlu ifadelerdi.

Araplar...

Arap Dünyası’nda Tunus ile başlayan ayaklanmanın büyümesini tahmin edemezdim ama büyümesi ve yayılması bir bakıma sürpriz yaratmayan bir süreç. Araplar senelerden beri bunu bekliyorlardı. 20-30 yıldan beri koltuğunda oturan liderler var, devleti kendilerinin çiftliği gibi görenler. Kendileri öldükten sonra iktidarı oğullarına bırakacaklarının bile planlarını yapıyorlardı.

Her şey bir günde değişemese bile, Suriye’ye kadar yayılan isyanlar insanlara bir fikir öğretti.Başka türlü bir irade altında yaşamanın mümkün olduğunun ancak farkına vardılar.

Yeni idarelerin daha çabuk yerleştiğini göreceğiz, çünkü dünya çok değişti. Haberleşme ve iletişim artık çok daha hızlı, bu da gelişme sürecine yansıyacak. İnşallah bu süreç olurken Arap Dünyası’nda da daha demokratik bir dünya gelişir, o zaman daha dengeli bir dünyanın içinde olduğumuzu göreceğiz zaten.

Dünyanın neresine giderseniz gidin insanlar hep aynı. Zamanda da hangi zamana giderseniz gidin hep aynı... Görürsünüz ki baskı altına alınan gruplar hep aynı reaksiyonları vermiş, kendi çevresine bakmış, bir de tarihine. Tarihinde de aynı baskıyı yaşadığını hatırladıkça bunu sanki dün gibi yaşadığını hissetmiş. İşte toplumların psikolojisini anlamak da onların hem politik hem de kültürel süreçlerini incelemekten geçiyor.

Türklere baktığımızda da Osmanlı’nın kaybolmasından dolayı aynı psikolojinin başgösterdiğini görüyoruz. Bunlar her ne kadar başka şekilde aktarılsa da altında psikoloji var.

'İSRAİL LOBİSİ TÜRKLERİ KORUYORDU'

Arap isyanlarının yarattığı bu ateş çemberinde İsrail yalnızlaştı diyebilir miyiz?
İsrail hiçbir zaman yalnız kalmadı. O kadar büyük bir İsrail lobisi var ki ABD’de, ne kadar kuvvetli olduklarını anlamanız için orada yaşamanız gerekir. Aslında bize çok da yardım etmişlerdir; mesela Türkiye’nin Ermenilerle olan probleminde İsrail lobisi hep bizi koruyordu. Fakat Mavi Marmara olayından sonra onlar da allak bullak oldu. Ben umuyorum ki bundan sonra konuşulur ve buna bir çare bulunur. Çünkü biliyorsunuz, ayrımcılık kavramı Hitler öncesinde bile Avrupa’da çok büyüktü ve o zamanlar Yahudiler arasındaki “Osmanlı bize yardım etti” anlayışı vardı, bunu herkes biliyor. Bu aslında İsrail lobisinin bizim yanımızda olması için büyük bir paydı. Umarım konuşulup yine eski ilişkilerimize döneriz.

Öte yandan Türkiye’de devam eden çok iyi süreçler var; Türkiye artık dış politikada rahatlıkla “Biz de varız!” diyor. Jeopolitik dengeler Türkiye’ye yardım etti; para, politika meseleleri gelinen süreçte iyi yönetildi.

Fakat olumsuz gördüğüm durumlar da var... Osmanlı kimliğini benimseyip benimsememe konusunda çelişkiliyiz. Osmanlı’dan sonra modern, küçük ve parasız bir Türkiye vardı. Politik psikolojide “Generation of continuity” dediğimiz nesillerin devamı terimi burada geçerli: Eski Osmanlı’yı düşününce bir yandan bu bize kuvvet veriyor, diğer yandan kimlik kargaşamız da devam ediyor... Bir kararsızlık var.

Bu haber toplam 6696 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.