Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Paylaşılmış duygular ve Yargıtay

Paylaşılmış duygular ve Yargıtay

[email protected]

Yüksek Yargıçlarımız bizi şaşırtmaya devam ediyor.

Sayın Osman Paksüt takip edilse bile yapmaması gereken şeyi yaptı. Yolda şüphelendiği aracı durdurup aramak istedi. Bu davranışı ortalama bir vatandaş yapsa geceyi nezarette geçirirdi.

Şimdi de Yargıtay Başkanlar Kurulu hukukun temel ölçütlerinden biri olan yargı bağımsızlığına uymayan bir tepki verdiler. Türkiye ye dışardan bakanlar ‘Bizim göremediğimiz gizli bir düşman ordusu mu var?’ diyecekler.

Evet gerçekten yüksek yargıçlarımız ‘Milli görüş ordusu’  tarafından kuşatıldıklarına inanıyor gibi bir ruh hali içindeler. Toplumun çoğunluğunu tehlike gören bir algılama bu...

Bilindiği gibi yargı dışa  karşı bağımsız olmalıdır. Politikacılar, askerler gibi güç odaklarına karşı bağımsız olması gerektiği gibi kendi içerisindeki guruplara, lobilere, menfaat yapılanmalarına hatta hatır ve dost etkisine karşı bile bağımsız olmalıydı. Hatta üçüncü bir bağımsızlık algısı da vardır. Yargıçlar kendi önyargılarına, kültürel standartlarına ve kişilik özelliklerine karşı bile bağımsız kalarak tarafsız karar verebilmelidirler.

Fakat şimdi yüksek yargıçlar sadece dış eleştirileri görüyorlar iç eleştirileri ve kendi algılarını görmüyorlar. Kendilerinin baskı altında olduklarını düşünüyorlar.

Ortada dolaşan söylentiler var. Belki kamera kayıtları Yargıtay- Danıştay koridorlarında istihbarat elemanlarının devriye gezdiği şeklindeki söylentilerin doğru olup olmadığı konusunda yardımcı olabilir.

Bu yüksek yargıçlarımız paylaşılmış korkularla hareket ettikleri izlenimi veriyorlar.

Askerin konuşma dili silahları, yargının konuşma dili kararlarıdır.

Yüksek yargıçlar devam eden bir süreçte zamanı gelince kararını verir ve tartışma noktalanır.

Şimdi artık hiçbir AKP'linin yüksek yargıya güvenmesini bekleyemeyiz!

Eğer 20-30 yıllarını yargıya vermiş hakimler açıkça siyasi taraf oluyorlarsa ve ideolojik davranıyorlarsa olayın sosyopsikolojik yönünü de hesaplamak gerekir.

Hemen ‘Saray oyunları oynanıyor, siyasi rantların el değiştirmesine karşı Yargıtay darbeci bir duruş aldı’ diye düşünmek olaya sadece tek yönlü bakmaya iter. Bu yaklaşım sorunu çözmez, kavgayı artırır.

Psikolojik savunmalarından birisi de korunma amaçlı söylenen savunma yalanları ve karşı tarafa saldırmadır.

Kendisini tehlikede hisseden birisi zaman kazanmak, karşı tarafı şaşırtmak ve tesirsiz hale getirmek için savunma yalanları söyler inanmadığı halde iftira atar.

İftira etmek, suçlamak karşı tarafın pasifize olması için kullanılan bir yöntemdir diyebiliriz.

Argüman şu: “Laiklik, rejim tehlikede.”  Bu yaklaşım AB’ye girme yolunda bu derece arzulu bir siyasi iktidarla hiç uyuşmayan bir yalan değil mi?

Bu nedenle toplum bu yalana inanmıyor. Sadece inanmak isteyen ve buna inanmakta menfaati olanlar inanıyor veya öyle görünüyorlar.

Yargıtay üyeleri neden hep takip korkusu  yaşıyorlar? Ergenekon sanıkları teknik takiple yakalandılar. Aynı korku onları böyle bir reflekse itmiş olabilir.

68 kuşağının protestoculuğu olabilir mi?

Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun yanlı bir açıklamada bulunması meslek örgütlerini hatırlattı. Türk Tabipler Birliği, Türk Mühendisler Birliği, Türk Barolar Birliği  gibi meslek örgütleri hep 68 kuşağına mensup kişilerin elindedir.

Yargıtay Başkanlarını incelediğimizde hep aynı kuşağın uzantısını görüyoruz.

68 kuşağında cesur, toplumsal idealleri olan bir sol vardı. Fakat ideolojik temelleri 1989’da yıkıldı. Bir kısmı radikal kapitalist, radikal turizmci, radikal medya yöneticisi oldular. Ama çoğunluğu okuyup eğitim aldılar.

Hukuk içindeki uzantılar ne oldu?

Yargıtay Başkanları oldular. Halk nezdinde temelleri zayıf meslek örgütlerine benzediler. Toplumdan koptular.

68 kuşağı protesto kuşağıydı. Aynı alışkanlıkları aynı şekilde sürdürüyorlar. Yeniliğe karşı, değişime karşı, her şeye karşılar.

Ve kendi tezleri yok, projeleri yok…

Toplumu temsil etme, son sözü topluma sorma bugün yaşanan karmaşık ve kaotik durumlarında en iyi çözümdür.

TBMM hakem rolüyle kontrolü ele almalıdır. Korkuları, kaygıları giderme komisyonu kurmalıdır.  Olmazsa referandumla son kararı halka bırakmak kalıyor.

Bu yazı toplam 3474 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan Arşivi