Nedir bu "Sisi Sendromu"
Yavuz Dizdar, gazeteci-yazar Soner Yalçın’ın yeni kitabı Kara Kutu üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Sözcü’nün sorularını yanıtlayan Dizdar, ilaç kullanımı ve özellikle de gereksiz ilaç kullanımının Türkiye’de çok fazla olduğunu dile getirdi. Dizdar, insanların gereksiz ilaç kullanımının nedenleri arasında Soner Yalçın'ın kitabında verdiği örneklerden biri olan “Sisi Sendromu"na dikkat çekti.
Dizdar, “Sisi Sendromu, aslında insanların kendilerini önemli hissetmek istemelerinin ifadesi, ilaçların önemli bir kısmı da özel hissetmek amacıyla talep ediliyor” diye belirtti.
"SOYLU BİR KRALİÇENİN ADINI TAŞIYAN HASTALIĞA YAKALANMAYI KİM İSTEMEZ"
Soner Yalçın Kara Kutu adlı kitabında “Sisi Sendromu”nu şöyle anlatmıştı:
“Almanya’da 1998 yılında ‘Sisi Sendromu’ diye bir depresyon türü bulundu! Buna önce ‘Prenses Diana’ adı verilmek istendi. Sonra Avusturya Kraliçesi Elizabeth’in kısaltılmış adının konmasına karar verildi: Sisi…
İsim arayışının nedeni, insanlara soylu hastalığa sahip olma imtiyazı vermekti! İlaç şirketi tam sayfa ilan vermeye başlayınca ‘hastalar’ ortaya çıkmaya başladı. Adı depresyon olan sevimsiz hastalık yerine, çok sevilen, soylu bir kraliçenin adını taşıyan hastalığına yakalanmayı kim istemez ki?
Dikkatinizi çekiyordur; Türkiye’de son yıllarda ‘kaçış’, ‘dağınık beyin’ gibi çeşitli sendromlar adını sıklıkla duymaya başladık. Münster Üniversitesi Psikosomatik ve Psikoterapi Bölümü’nden Prof. Markus Burgmer, ‘Sisi sendromun’ uydurma olduğunu açıkladı. Zaten bu durum sadece Almanya’da görülmüştü.
Bunun adı ‘hastalık tacirliği’ kuşkusuz.
Böylece hastalık tanımları muğlaklaştırıldı.
Sağlıklı yaşam, başarının, varlığın ve rekabetin göstergesi yapıldı.
Hedef, müşteri kapmaydı; ‘iyileştirme’ sonraki iş oldu. Asıl amaç ‘çok kazanmak’ idi; para, şöhret, nüfuz kazanmak…
Dizginsiz süreç sonunda hastalık, ‘kimlik politikası’ haline getirildi. Kahraman hasta, düşman hastalık! Yabancılaşma virüsü tıbbı esir düşürdü; insana ve insanlık hallerine yabancı oldu. Uçsuz bucaksız sağlık konseptleri içinde hekim de mekanikleşti çünkü…
Yani…
Neoberalizmin ‘ilaç tezgâhına’ düşmemek için, ‘bilinçli hasta’ olmak şart…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.