MEB Bakanı Ziya Selçuk Ortaöğretim Tasarımı'nın detaylarını anlattı
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, liselerde yeni eğitim modelinin detaylarını Habertürk'te anlattı. Sınav sistemi değişiyor mu? Ders sayıları niçin azaltılıyor? Hangi dersler zorunlu, hangi dersler seçmeli olacak? Bu eğitim modeline neden ihtiyaç duyuldu? Habertürk Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir sordu, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yanıtladı.
"GELENEKSEL EĞİTİM YAPISIYLA BİZİM BU EKONOMİYİ KALDIRMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL"
Sınav sistemi modeli sürekli değişiyor. Anlam karmaşası var. Bu model değişikliği neler getiriyor?
Bu tür sistemlerde dikkat edilmesi gereken şu; bir değişiklik yaparken diğer alt sistemlerle bir dönüşüm planlanmalı. Bütünsel bir tasavvur ve bunların adım adım uygulanması.
Bizim ortaöğretimde yaptığımız şey şu; Yaptığımız şey; Türkiye'nin geleceğine ilişkin bir şey. Dünyanın gidişatına baktığımızda çok farklı bir dönem geliyor. Binlerce yıla bakın önümüzdeki 15-20 sene inanılmaz derecede farklı. Çünkü 2040'larda tarım toplumu, sanayi toplumu, bilgi toplumu gibi kırılımların bir yenisi geliyor. Tekillik çağı geliyor, biyolojik bedenin yazılımla ve fiziksel olanla iç içe gireceği bir dönem geliyor. Şimdi ilkokulda olan bir çocuk 2040'larda iş hayatına başlayacak. Diyecek ki; siz bizi neye hazırladınız? Bu geleneksel eğitim yapısıyla bizim ekonomiyi kaldırmamız gerçekten mümkün değil. Dolayısıyla eğitimi ekonomi ve demokrasiyle bütünleşik bir şekilde bir gelecek tasarımına doğru yönlendirme işi, bütün fotoğraf bu.
Dünyayla da rekabet etmek gerekiyor, değil mi?
Elbette. Deniliyor ki, şu ülkenin eğitim sistemi güzel. Diyoruz ki ortaöğretimde orda 6-7 ders varken bizde niye 16-17 ders var. İndirelim biraz denildiğinde, 'Hayır, hepsi zorunlu olsun' deniliyor.
Ders sayısını niçin indiriyoruz?
Temel şu; biz eğer bir çocuğu bir senede 16-17 ders verirsek, bu öğrenciler hepsini yüzeysel olarak alıyorlar ve hiçbirisinde anlam kümesi oluşturamıyorlar. Örneğin; bir öğrenciye Kurtuluş Savaşı ile ilgili konuş veya öğrenci 10 senedir İngilizce ders alıyor. Mesele bunun zorunlu ya da seçmeli olması değil. Mesele nicelik değil, niceliğin niteliğe tahakkümünü engellemek zorundayız.
Ders sayısını indirmemizin sebebi şu; her çocuğa her şeyi paket olarak vermeyelim. İlgi ve ihtiyaçları takip edelim. Yaradılışta bize bir harita verilmiş, deniliyor ki; bu çocuğun merakı, yeteneği bu. O zaman bunu destekleyelim. Çocuk diyor ki; ben matematiği ileri matematik olarak görmek istiyorum. Hayır göremezsin çünkü zorunlu derslerin fazla. Bir çocuk diyor ki; tarihte ilerlemek istiyorum. Yapıyı disiplinler üstü bir yaklaşıma taşıyoruz.
"DÜNYADA BAŞKA BİR REKABET VAR VE BİZİM BUNA HAZIRLANMAMIZ LAZIM"
Biz diyoruz ki; fiziği ayrı görsün, matematiği, biyolojiyi ayrı görsün. Bütüne vakıf olamazsın. Neden Çin'deki çocuklar yeni getirdiğimiz dersleri yıllardır standart olarak alıyor da biz almıyoruz. Çin'deki dahi sayısı neredeyse Türkiye'nin nüfusu kadar. Dünyada başka bir rekabet var ve bizim buna hazırlanmamız lazım.
Bu çocukların derinleşmesi lazım. Temel strateji daha esnek daha çok uygulama gerektiren daha çok ekonomi ve hayatla bağlantılı olan yapıyı getirmek.
Öğrenciler kaç ders görecek ve dersleri neye göre seçecekler?
Biz ilkokul ve ortaokulu da dönüştürüyoruz. İlkokul ve ortaokulda tasarım ve beceri atölyeleri kuruyoruz. Tam da ortaöğretimdeki bu yapıyı desteklesin diye. Çocuğun yeteneğini ölçer, kişilik testiyle ilgilenirsek ortaya şu çıkar. Bu çocuk kimdir ve neye yatkındır? Bu yatkınlığa göre ders alsın. Dersleri bilerek seçelim. Aynı şeyi üstün yetenekliler için de yapıyoruz. O da oldukça mesafe aldı. Yılbaşına doğru onlarla ilgili yeni bir özel yetenek alanı oluşturuyoruz. Bu çocukları belirleme ve bunlar için bir yol haritası ortaya koyma konusunda.
Yeni modelde Bilgi Kuramı dersi öngörülüyor. Bu nedir?
Ben hep işin felsefesi oturmadan uygulamayı oturtamayız derim. Uygulama kolay. Asıl uygulamayı, yöntemi teknikle, modelle, stratejiyle, teoriyle ve felsefeyle bir zincir sokmak gerekiyor. Bir uygulama yaparsınız ama stratejisi ne? 2023 Vizyonuyla getirmek istediğimiz şey bu.
Bilgi Kuramı, bizim hep 'ne' sorusu üzerine bir eğitim yaklaşımımız var. Çocuk bilirse, hafızası güçlüyse daha çabuk yapıyor. Nasıl ya da niçin sorusu çok önemli. Bu sorulara cevap verebilmesi için tarihsel bir olayı, bir aktüel hadiseyi yorumlarken çocukta bir bilgi yaklaşımı gerekiyor. Biz çocuklara data mı veriyoruz, enformasyon mu, bilgi mi veriyoruz yoksa bilgelik mi veriyoruz. Daha çok data ve enformasyon veriyoruz. Tam da bilgi kuramıyla beraber, bunun çocukta bilginin niçin ortaya çıktığı, tamam bir bilgi aldık ama bu niçin böyle? Bu soruyu sormasının artık sıradanlaştığı bir yapı getiriyoruz.
SINAV SİSTEMİ DEĞİŞMEYECEK
YÖK ile görüşüyor musunuz? Sınavlar değişecek mi?
YÖK'ün yetkisinde olan konular var, MEB'in yetkisinde olan konular var. Bunlar oturulup istişare edilecek konular. Biz YÖK ile son derece uyumlu bir iletişim içineyiz. Zamanı geldiğinde oturulup konuşulur. Şu an bir model değişikliği, sınav değişikliği gibi bir şey söz konusu değil.
Yapmak istediğimiz şey; eskisi kötüydü, yeni güzel meselesi değil. Zamanın ruhunu yakalamak için uğraşıyoruz. Sınav bir amaç değil, bir araç ama bugünkü haliyle bir amaç olarak görünüyor. Süreç içerisinde, altı ayda bir senede bir değişiklik bekleniyorsa emin olun ortaya konulan çözümler bir sonraki problemimiz olur. Biraz zaman gerekiyor, her şeyin altyapısını kurmak gerekiyor.
Neden seneye başlamıyorsunuz deniliyor. Başlayamayız çünkü hazırlık yok. Yeterli hazırlık olmadan bir işi yapmak doğru değil. Deneme tahtası değil bu ve biz bu hazırlığı önümüzdeki sene içerisinde yapacağız.
Biz şu an simülasyonlar yapıyoruz. Yolda bazı sıkıntılar görürsek, zamanımız var değiştiririz. Eleştirilere bakıyorum, bir Bakanlık 100 tane şey yapar. 100'ü de mi yanlış olur. Ne yapılsa 'kötü' denilen bir bakış açısı var. Ben burada niyeti sorgularım. Yapılan her şeyin avantajı, dezavantajı vardır. Bizim yaptığımız her şey yüzde 100 doğru olmayabilir. Ama eksiğimiz varsa, biz Türkiye'yiz hep beraber kafa kafaya verelim ki bu tartışmaya açtık. Bununla ilgili o kadar çok doküman var ki, hepsini bir havuzda inceledik, değerlendirdik. Bazı çalışmalar da yapıldı, görüştük.
Öğretmenler, veliler, öğrenciler, akademisyenler, yöneticiler, bunlarla yaptığımız çalışmalar sonucunda hazırlık çalışmalarını sürdürüyoruz.
MATEMATİĞİN ZORUNLU OLDUĞU DÜZENDEN MUTLU MUYUZ?
12. sınıftan itibaren matematik seçmeli ders. Şöyle bir görüş var; Matematik bilmezseniz pozitif bilimlerin hiçbirinde başarılı olamazsınız. Ailelerin de bununla ilgili dertleri var. Matematiği seçmeli yapmanızın sebebi nedir?
Matematik her yıl zorunlu. Oturalım veriye bakalım, veriye dayalı konuşalım. Matematiğin her sınıfta zorunlu olduğu bir düzen var zaten. Peki mutlu muyuz? Yüksek Öğretim sınav sonuçlarına, LGS'ye bakalım. Kendimize de ayna tutalım. Mutlu muyuz? Buradaki neden-sonuç ilişkisinde bir sorun var. Matematik dersi her sınıfta zorunlu olursa matematik iyi öğrenilir, böyle bir şey yok. 9.10.11.'de matematik zorunlu. Peki 12. sınıfta neden değil? Çünkü çocuk diyor ki; "Beni bırakın, ben bir yere yöneleceğim. Bırakın bana her dersi vermeyi, kendi ilgi ve yeteneklerime uygun olan, gitmek istediğim yüksek öğretim programına uygun olan konularda daha çok ders alayım" diyor. Ya da "Ben matematikte ilerlemek istiyorum. Siz bana 3 saat ders vererek beni sınırlıyorsunuz, ben altı saat matematik almak istiyorum" diyor. Biz de ona diyoruz ki; 'Hayır, sınava girmeyeceğin konularda da derse gireceksin, mecbursun."
"BİZ ÇOCUĞU SINAVA HAZIRLAMIYORUZ, YÜKSEKÖĞRETİME HAZIRLIYORUZ"
Sonra çocuk derse giriyormuş gibi yazıyor, derste soru çözüyor, rapor alıyor. Sistemin kendi iç tutarlılığı sıkıntıya giriyor. Mesela bir çocuk mühendislik hedefliyor. Mühendisliğin gerektirdiği beceri setine ilişkin ders seti var, siz 12'inci sınıfta bu seti mi almak isterseniz yoksa benim konum değil ama başka dersleri de mecbur alıyoruz dediğiniz dersleri mi almak istersiniz? Elbette yönelmek istediğiniz dersi alırsınız. Bu kadar net bir şeyin niye tartışıldığını da anlamıyorum. Çocuk mesela tarih okuyacak neden tarihle ilgili daha çok ders almasın. Biz çocuğu sınava hazırlamıyoruz. Biz yükseköğretime hazırlıyoruz. 12'inci sınıf kariyerin sınıfı.
Bizim niyetimiz öğrencinin geleceğine hizmet etmek. Öğrencinin geleceği mi bizim için önemli yoksa mevcut kadro, öğretmen sayısı mı? Elbette öğrencinin geleceği ama emin olun norm fazlası öğretmenler olacak. Biraz daha öğretmene ihtiyaç olacak. İhtiyaçlar doğrultusunda yeni öğretmenler alınacak.
"HİÇBİR PROBLEM YOK MERAK ETMESİNLER"
Yeni alınacak öğretmenlere yeni bir formasyon kazandırılacak mı?
Elbette. Biz bunu niye dört seneye yaydık. Türkiye'de öğretmenlere bir güvensizlik var. Ben buna şiddetle karşıyım. Biz yeterli ortamı, eğitimi, imkanı sağladığımızda bizim öğretmenimiz rahatlıkla yapar.
9'uncu sınıfın farklı dersleri var, Doğa Bilimleri gibi... Bu dersleri vermek için de öğretmen gerekecek. Bir buçuk senede aşağı yukarı 20 binden fazla öğretmenin eğitimini yapmalıyız ki bu dersleri bütün Türkiye'de halledilebilsin. Biz bunu bir senede tabii ki yaparız. Sadece lise için değil, ilkokuldaki tasarım beceri atölyeleri için de geçerli. Birçok yan alanda sertifika hazırlığımız var. Yüzbinlerce öğretmen için protokoller imzaladık. Bunları yıllar içerisinde peyderpey devreye sokacağız.
Elimizde projemiz hazır, bütçemiz hazır. Hiçbir problem yok merak etmesinler.
Nisan ve kasım ayları olmak üzere iki ara tatil geldi. Aileler, 'Biz çalışıyoruz, çocukları nereye bırakacağız?' diyor. Bunun için ara okul gibi bir şey yapılacak mı?
Aileler haklı ama şöyle bir açıklamayı yapmak isterim. Eylül'ün ikinci haftası okul açılır, Haziran'ın sonuna doğru kapanır. Biz şunu yaptık; haziranın son haftasını Kasım'a aldık, Eylül'ün başındaki bir haftayı da Nisan'a aldık. Temelde okul günü sayısı aynı, öğretmen için de aynı. Biz bunu daha verimli bir döneme aldık. Biz sadece Türkiye'nin ekonomisini, eğitim sistemini düşünerek, çocukların literatürdeki araştırma sonuçlarına göre ne kadar eğitim ve öğretimden sonra ara vermesinin faydalı olacağına bakarak bir şey yaptık. Kıta Avrupa'sına bakın hepsinde bu var, sadece Türkiye'de yok. Çünkü tarın toplumu üç ay tatil gerektiriyordu. Tatil ne kadar uzun olursa çocuğun yaz unutması o kadar artıyor. Yaz tatilinin daha az olması gerekiyor. Yine hizamız çocuğun faydası yine hizamız eğitimin kalitesiyle ilgili... Elbette bazı güçlükler olabilir ama çözümler de üretilebilir.
Ara tatiller de boş bir ara tatil değil. Bazı temalar, projeler, fuarlarla zenginleştirip çocuğun eğitimine katkı yapmayı planlıyoruz.
Kaynak:Haber Türk
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.