Kışın Bronşiyolit Hastalığına Dikkat!
Akut bronşiyolitin sıklıkla kış aylarında salgınlara yol açtığını anlatan Dr. Aydemir, “Özellikle düşük sosyo-ekonomik seviyeli, kalabalık yaşam koşulları olan ailelerin çocuklarında, sigara dumanına maruz kalan, anne sütü almayan, prematüre doğan bebeklerde daha sık görülür. En sık etken Respiratuvar Sinsisyal Virüs (RSV)’tür, daha az sıklıkla sorumlu etkenler parainfluenza virüsler, influenza virüs, adenovirüs, mikoplazmadır. İlk bulgular burun akıntısı, öksürük ve hafif ateş gibi üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde başlar. 1-2 gün içinde bu yakınmaları, hırıltılı solunum, öksürük, hızlı solunum, nefes alıp vermede zorluk izler. Huzursuzluk, beslenmede güçlük, kusma, çok yüksek ateş, morarma da olabilir” dedi.
ÖKSÜRÜK ŞRUPLARININ TEDAVİDE YERİ YOKTUR
Hastalığın genellikle hafif ve orta şiddette geçirildiğine dikkat çeken Dr. Aydemir, “Şikayetler 2-3 gün içinde giderek artar, 7-10 gün içerisinde azalır. Öksürük süresi bir miktar uzayabilir. Özellikle 1 ayın altındaki bebeklerde, kalp veya akciğer hastalığı olan bebeklerde, prematüre bebeklerde, bağışıklık sistemi baskılanmış olan bebeklerde hastalık daha ağır seyreder, hayatı tehlike oluşturabilmektedir ve daha fazla yoğun bakım ihtiyacı olabilmektedir.
Akut bronşiyolit çoğu hastada hafif geçirilen, kendini sınırlayan bir hastalıktır. Hastalığı hafif geçiren, yani solunum sıkıntısı bulguları olmayan bebeklerin tedavisi evde yapılabilir. Aileye solunum sıkıntısı bulguları anlatılarak, beslenme önerileri ile yakın dönemde kontrole çağrılmak üzere eve gönderilebilir. Öksürük şuruplarının tedavide yeri yoktur. Hastalığı daha orta-ağır şiddette geçiren, solunum sıkıntısı bulguları (hızlı solunum, nefes alıp vermede zorlanma gibi) olan, prematüre doğum öyküsü olan (özellikle 34 haftadan küçük doğan), 3 aydan küçük, bağışıklık sisteminde problem olan, laboratuvar tetkiklerinde ciddi problem saptanan, apne (solunum durması), ağızdan beslenmesi ciddi oranda azalmış olan hastaların hastaneye yatırılarak tedavi edilmeleri gerekir” diye konuştu.
SİGARA FAKTÖRÜ
Dr. Aydemir, şu bilgileri verdi, “Özellikle solunum sayısı çok yüksek olan bebeklerde ağızdan beslenmeye devam edilmesi, besinin akciğerlere kaçmasına ve solunum sıkıntısının çok daha fazla artmasına yol açabilir. Bu durumlarda ağızdan beslenmenin kesilerek damardan sıvı desteği verilmesi uygun olacaktır. Gerektiğinde oksijen desteği, fayda gören bebeklerde nebülizatör ile ilaç tedavisi ve yakın gözlem yapılmalıdır. Bu hastalık çoğunlukla virüslerden kaynaklanan bir hastalık olmasına ve antibiyotik tedavisinin etkisiz olacağı bilinmesine rağmen gereğinden fazla antibiyotik tedavisi kullanılmaktadır. Antibiyotik tedavisi; özellikle hastalığı ağır geçiren ve hasta görünümlü olan olgularda, laboratuvar sonuçlarıyla da bakteriyel olduğu düşünülen olgularda verilmelidir.
Hastalıktan korunmak için kapalı ortamlarda sigara içiminin engellenmesi, hasta kişilerin çocuklardan uzak durması ve maske takması, evin sık sık havalandırılması, evde genel hijyen kurallarına uyulması, çocukların beslenmesinin düzgün olması ve anne sütünün en az 2 yıl verilmesi çok önemlidir. Yüksek riskli olan prematüre bebeklere ve ciddi kalp hastalığı olan bebeklere hastalığın sık görüldüğü RSV sezonunda (genelde Ekim-Mart arası) ‘’RSV monoklonal antikor (Palivizumab)’’ yapılması hem hastaneye yatışları azaltacak hemde bebeklerin bu hastalıktan kaybedilme riskini azaltacaktır. Üçten fazla bronşiyolit atağı geçiren çocuklarda, özellikle ailede allerji ve alerjik hastalık öyküsü varsa, astım yönünden değerlendirme yapılmalıdır.
Tekrarlayan bronşiyolit atağı geçiren çocuklarda ayrıca mide reflüsü, doğuştan kalp ve damar hastalığı, immün yetmezlik (bağışıklık sisteminde yetersizlik), kistik fibrozis hastalıkları açısından değerlendirme yapılmalıdır. Bu hastalıkların olması, çocukta ve ailede allerji olması, çocuğun solunum yollarının doğuştan dar olması, pasif sigara içiciliği tekrarlayan bronşiyolit atakları için risk faktörleridir. Özellikle sigara maruziyetinin olması tekrarlayan bronşiyolitte en önemli risk faktörlerinden biridir.”
Kaynak:Aktüel Psikoloji
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.