Kanserle Başa Çıkmanın Psikolojik Boyutu
Çok ciddi sonuçlar doğuran hastalıkların başında gelen kanser, hasta üzerinde hem fiziksel hem de psikolojik onarımı zor olan tahribatlara neden oluyor. Kanser tanısı konmuş kişi, kendi yüklediği anlam ile hastalığın çok daha ötesine geçebiliyor. Kanser hastalarının yaşadığı psikolojik süreç ve terapi yöntemlerine ilişkin bilgi veren Üsküdar Üniversitesi NP İstanbul Nöropsikiyatri Hastanesi Uzman Klinik Psikoloğu İhsan Öztekin, psikolojik anlamda da hastalıkla mücadele etmenin önemine vurgu yaptı.
Öztekin, kanser olgusunun tıbbi-fiziksel bir hastalık kadar ruhsal ve psiko-sosyal mekanizmaları da olan bir olgu olduğunu söyledi. Kanser teşhisi konulan kişilerin hemen hayattan koptuklarını ifade eden Öztekin, bu durumun yaşamda bir kriz hali olduğunu, ancak bu krizle baş etmenin mümkün olduğunu vurguladı. Öztekin, kanser teşhisiyle birlikte yaşanan ruhsal süreçleri şu şekilde özetledi:
ÖNCE ŞOK YAŞAR
Tanıyı öğrenen kişi öncelikle şok hali yaşıyor. Çevresinde benzer vakalara rastlasa da kendisinde olduğunu kabul etmekte zorlanıyor. Kendi bedenine yabancılaşmaya başlar, gelecek ile ilgili planları alt-üst olmuş gibi hisseder. Gerçeği bilinç dışında tutmaya çalışır ve bu duruma en uygun olan inkâr, ayrıştırma ve yansıtma gibi psikolojik savunma mekanizmalarını kullanır. Dışarıdan söylenenleri duymuyor, gerçeği bir türlü idrak etmiyor gibidir. Bu dönemde başka doktorlar ile görüşmeler yaparlar.
TEPKİ GÖSTERİR
Şoku atlatan kişi zamanla gerçeği kabullenir ve duygusal tepkisini ifade etmeye başlar. Bu sürece ‘tepki aşaması’ adı verilir. Tepki olarak kaygıyla beraber kişi; yok olma, kayıp algısı, ayrılık, ölüm düşünceleri ve bedenine yabancılaşma duyguları ile karşı karşıya kalır. Kanser olduğunu bildiği halde ağzına almaktan kaçınır ve hastalığını küçümser. Bastırma, karşıt tepki verme gibi çeşitli savunma mekanizmaları geliştirir. Bu dönemde tedavi ekibine ve ailesine kızgınlık duyabilir. “Neden ben?”, “Niye benim başıma geldi?” soruları ile sık sık kendisini, hastalığını ve durumunu sorgular ve cevap aramaya çalışır.
DİRENMEYE BAŞLAR
Üçüncü aşama direnme evresidir. Tedavide aktif dönemin bitmesi, kişinin yeni duruma adapte olmaya çalışması sürecini ifade eder. Ölüme bu denli yaklaşmak, hayata bakış, anlam ve bundan sonraki hayatın nasıl değerlendirileceği konusu gündeme gelir. Sık sık tahliller yaptırmak, kontrollere gitmek ve vücudunda olan yeni bir değişiklikle hastalığının nüks ettiğini düşünerek kaygı düzeyini arttırabilir ve sürekli zihnini meşgul eder.
GERÇEĞİ KABUL EDER
Bu dönemde kişi gerçeği kabul eder, enerjisini ve ruhsal gücünü yeni yaşamına yönelterek uyum dönemine girer. Hastalığı ile birlikte yaşamayı öğrenir. Bu aşama ile birlikte kişi; yaşamını, geçmişini, geleceğini, var oluşunu yeniden yorumlamaya başlarken bir yandan da kimliğini, yaşam amacını ve yaşam tercihlerini sorgular.
PSİKOLOJİK DESTEK NEDEN GEREKLİ?
Bireysel terapi veya grup terapisi, kişinin yaşamını kolaylaştırıp duygu yükünü hafifletmesine yardımcı olur. Günlük yaşamına uyum, tedaviye uyum sağlamasına ve yeni yaşamı ile aktif baş edebilmelerini sağlayarak kişilerin hastalığıyla birlikte yaşamayı öğrenmesine yardımcı olur. Kanser hastalarında en sık kullanılan psikoterapi yöntemi kognitif terapidir. Bunun sebebi uygulanışın kısa sürede olması ve hedef semptomları kontrolünün sağlanmasıdır. Kognitif terapide düşünce hataları, bilişsel çarpıtmalar üzerine çalışmalar yapılır, hastanın kaygı düzeyi ve depresyonunun ilerlemesi önlenir.
DESTEK SÜREKLİ OLMALI
Hastaya olan desteğin sürekliliğine dikkat edilmeli. Yalnız kalmasıyla kendini çökkün hissedebilir. Bir diğer önemli konu ise kişinin hasta hissettirilmesidir. Kişinin hasta hissettirilmesi kişinin giderek günlük hayattan uzaklaşmasına, yapabileceği işi bile yapmamasına ve giderek yaşamdan soyutlanmasına sebep verir. Tam tersine yapılması gereken kişinin yapabileceği kadarıyla, kendisini zorlamadan gün içerisinde aktif olarak bir şeyler yapmasını sağlamaktır. Bu bir nevi meşguliyet terapidir.
MANEVİ DANIŞMANLIK DA İHMAL EDİLMEMELİ
Kanser hastalarında manevi danışmanlık psiko-sosyal desteğin önemli kaynaklarından biridir. Özellikle dinine bağlı kişilerin ağrılarını ve duygularını ifade ederek hastanın kendi inancındaki güvenilir bir kişi tarafından anlamlandırılması çok faydalı olur. Bunu da din psikologları gerçekleştirebilir. Batıda çoğu papazlar ve din adamları psikoloji eğitimi alarak ve doktorasını yaparak bu açığı kapatmaktadır.
Kaynak:ntv.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.