Kanseri Yenmek için Pollyannacılık yapmayın

Kanseri Yenmek için Pollyannacılık yapmayın
Kanseri yenmek için Pollyannacılığa gerek yok. Kanseri yenmenin yolu Pollyannacılık oynamaktan değil gerçekle yüzleşmekten geçiyor...

NTV - Halk arasında, kanserin stres ve negatif düşünceler nedeniyle ortaya çıktığına inanılır. Bu düşünce nedeniyle de kanser hastaları, tanıyı öğrendikten sonra kendini hep olumlu düşünmek zorunda hisseder. Hatta öfke, üzüntü ve keder bastırılır ve bu durum hastalığın kabullenmesini, tedavi alınmasını zorlaştırır. Oysa hastalık tanısı sonrası yaşanılan olumsuz duygular son derece normaldir ve olması gerekendir!..

İnsanlar günlük hayatlarını yaşarken yarınlarının nasıl olacağı konusunda bir fikre sahiptir. Bu fikir genellikle de sağlıklı ve uzun yaşayacağımıza ilişkindir; hastalıkların bizim başımıza gelmeyeceğini düşünürüz. Oysa kanser bu varsayımımızı bozan ve bireyin geleceğini belirsizleştiren bir hastalık. Hastalık ne kadar geçici ve hafif olsa da, hasta bir kayıp duygusu yaşar; bu kayıp sağlığın kaybıdır!

Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden Psikolog Şebnem Turhan; kanser hastalarının ve yakınlarının yaşadığı psikolojik durumu değerlendirdi:

Sağlığını kaybeden kişi bu kayıp karşısında şok yaşar, bu duruma inanamaz, öfkelenir, kederlenir, hastalıkla savaşır ya da hastalığa boyun eğer... Kanser tanısı alan bireyde de sayılan duygu durum değişimleri ve davranışlar gözlenir.

Kanser tanısını ya da hastalığın tekrarladığını duymaya ilk tepki, şok ve şaşkınlık tepkisidir. Çoğu zaman hastalar ‘kanser’ kelimesi ya da ‘kitle’ kelimesinden sonrasını duymadıklarını ve bir uyuşma yaşadıklarını söylerler.

İNKAR UZUN SÜRDÜYSE DİKKAT!

Sonrasında ‘bu bana olamaz’, ‘benim başıma böyle bir hastalık gelemez’, ‘doktor yanılmış olmalı’ gibi düşünceler eşliğinde inkar dönemine geçilir. Bu dönem, şok edici beklenmedik dönemden sonra hastanın kendisini toparlaması için destek görevi görür. Ancak inkar dönemi uzun sürüyor ve tedavi olmaya yanaşmıyorsa, hastaya mutlaka psikolojik ve psikiyatrik müdahale yapılması gerekir.

Üçüncü devre olarak inkardan sonra öfke dönemi gelir. Hastalığa, doktora, sağlık personeline, bazen sağlıklı kişilere ve yakınlara duyulan bir öfke oluşur. ‘Neden ben’ ya da ‘başkaları sağlıklıyken neden başıma böyle bir şey geldi’ soruları hastayı meşgul etmeye başlar. Bu dönem hasta yakınları ve sağlık personeli açısından geçirilen en zor dönemdir.

Dördüncü evre, yani pazarlık evresi aslında erteleme çabasıdır. Bu ertelemeyi hasta iyi dileklerde bulunarak yapar; örneğin adak adar... Hastanın istediği olmadığında yeni bir pazarlık başlayacağından, hastanın isteklerini gözden geçirmesine ve kendisiyle yüzleşmesine yardımcı olunmalı.

Bir süre sonra hasta yapamadıklarını ve yapamayacaklarını fark eder ve beşinci evre olan depresyon evresi başlamış olur. Bu dönem, kabullenmeye geçebilmek için gerekli bir dönemdir.

Son aşama kabullenmedir. Bu evre mutlu bir evre olarak düşünülmemelidir; duygular yoktur, ağrılar yok olmuş ve savaş bitmiş gibidir. Hasta bu evreye gelinceye kadar geçirmesi gereken dönemleri yaşadıysa, öfkesini çıkarabilmiş ve kayıplarının yasını tutabilmişse, bu dönemi daha güçlü karşılayacaktır.

‘POZİTİF DÜŞÜNMELİYİM’ DERKEN KANSER GERÇEĞİNİ REDDETMEYİN

Kanser hastaları ve halk arasında sıklıkla yaygın olan bir görüş; hastaların yaşadığı stres ve negatif düşünceleri sebebiyle kanser hastası oldukları yönündedir. Oysa bu düşünceyi kanıtlayan herhangi bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Stresin, hormonal sistemimizi fazlasıyla etkilese de kanser riski ve yaşam süresiyle yüzde 100 ilişkili olmadığını unutmayın. Yani stres, tek başına kanser nedeni değildir. ‘Pozitif düşünmeliyim’ inancı bir takıntı haline gelirse, hasta tanıyı aldıktan sonra kendisini hep olumlu düşünmek zorunda hisseder. Bu sebeple hasta ve yakınları yaşadıkları öfkeyi, üzüntüyü ve kederi yaşamayı erteler. Bu da kabullenmeyi zorlaştırıcı bir faktördür. Oysa hastalık tanısı sonrası yaşanılan öfke, şok ve üzüntü gibi olumsuz duygular normaldir ve bunların paylaşılması gerekir. Bu duyguların bastırılması, hastalığın inkar döneminin uzun sürmesine ve bastırılan duyguların daha şiddetli şekilde kendini göstermesine neden olabilir.

ASLAN GİBİSİN BENDEN SAĞLAMSIN’ DEMEK MORAL VERMEZ, MORAL BOZAR!

Hasta yakınları da bu dönemde birçok sorunla karşı karşıya kalırlar. Yorgun ve mutsuzdurlar. Sevdiklerinin acıları karşısında çaresizlik yaşarlar. Kendilerine vakit ayıramazlar. Bu da bir süre sonra tükenmelerine neden olur. Bu sebeple hasta yakınları suçluluk hissetmeden, kısa süreli de olsa hastadan ayrı vakit geçirmeli.

Hasta ve hasta yakınları süreçle ilgili duygularını birbirlerinden gizlememeli ve duygularını açıkça konuşmalı, tedavi kararlarını paylaşmalı. Bu hastalığa olan uyumu da arttıracaktır.

Hasta yakınları hastayla tanıyı, tedaviyi ve hastalıklarını konuşurlarken hastayı teselliden çok kızdıran ifadelerden kaçınmaya özen göstermeliler. Bu ifadeler; ‘kafana takma geçer’, ‘moralini iyi tutarsan daha iyi olursun, aslan gibisin benden sağlamsın’, ‘başımıza ne geleceği belli mi, bakmışsın ben de trafik kazasında ölüvermişim’, ‘daha ne kötüleri var, sen yine iyisin’ gibi...

Yapamayacak olduklarını ve kayıplarını düşünen kanserli hastaların anlatacakları çok şey vardır. Hasta yakınları; hastayı eleştirmeden, ayıplamadan ve yukarıda belirtilen ifadeleri kullanmadan dinlemeli.

Kanser hastalığı ve tedavi süreci hem hasta için hem de yakınları için zorlayıcı bir yaşam krizidir. Bu kriz süreciyle başa çıkamadığınızı düşünüyorsanız mutlaka bir uzmandan yardım alın.

Sağlık hizmeti aldığınız kurumda kanser hastaları için açılan destek grupları varsa onlara katılın.

Bu haber toplam 4417 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.