Jacques Lacan VİDEO

Jacques Lacan VİDEO
1901-1981 yılları arasında yaşamış, ve psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’dan çok etkilenmiş olan ünlü Fran­sız psikanalisti ve düşünürü

Yaşamının büyük bir bölümünde Freud’a dönüşün gerekliliğini vurgulayan Lacan, psikanalizin kurucusuna itibarını iade et­meye çalışmıştır. O, Fransa’da Kojve’in Hegel üzerine derslerini izlemiş, Heideg­ger’i okuyarak yeniden yorumlamış ve psi­kanalizi felsefi kavramlarla zenginleştirerek daha anlaşılır hale getirmenin mücadelesini vermiştir.

Bununla birlikte, dilbilim ve yapısalcılık onu Hegel ve Heidegger’e göre çok daha yoğun bir biçimde etkilemiştir. Özellikle dil üzerinde duran ve psişik yapının incelenmesinde sembolik olana büyük bir önem veren Jacques Lacan, bu sayede Freud’un öğretisini yeniden düzenlemiş ve yapısalcı bir çer­çeve içinde yeni bir özne teorisi geliştirmiş­tir. Jacques Lacan’ın psikanaliz teorisi, bir bölümüyle yapısalcı antropolojinin, bir bö­lümüyle de dilbilimin keşiflerine dayanır. Bilinçdışının da dilinkine benzeyen gizli bir yapısı olduğunu söyleyen Lacan, dünyanın, başkalarının ve benliğin bilgisinin dil tara­fından belirlendiği iddiasında olmuştur. Dil, bir kimsenin ayrı bir varlık olarak kendisi­nin ayırdına varmasının zorunlu önkoşulu­dur. Dilin, içerisinde toplum tarafından ve­rilen şeylerin, yani kültürün, yasakların ve yasaların taşındığı bir araç olduğunu savu­nan Lacan’a göre, özneleri aralarında birbir­lerine göre, taşıdıkları karşıtlıklar yoluyla tanımlayarak öznelliğin temelini kuran ben­sen diyalektiğidir.

Lacan’a göre, dilin iki temel boyutu var­dır. Bunlardan birincisi, dilin kurallarca yö­netilen, sözdizimsel bir yapısı olan kamusal boyutudur. İşte bu boyut serbest çağrışıma, sözcük oyununa ve düşlere dayanan ikinci düzey tarafından dengelenir. 0, bunlardan hiç kuşku yok ki, ikincisine büyük önem at­fetmiştir. Lacan bu bağlamda bilinçdışının dil tarafından yaratıldığı gibi, dili yansıttığı­nı düşünür. Dilin kurallarca yönetilen boyu­tu bilinçdışını bastırırken, bilinçdışı da ser­best çağrışımı kullanarak sözdizimi ve sabit anlamı istikrarsızlığa uğratmak suretiyle öz­gürlüğünü ve psişik enerjisini olumlar.

Bilinçdışı, Lacan’a göre, ideal benlikle de bir gerilim yaşar. Çocuk ”ayna evre­si”nde, bir yaşam boyu sürecek, bir benlik yaratma veya bir kimlik duygusu kazanma teşebbüslerinden ilkini gerçekleştirir. O bütün bu teşebbüslerin, benliğin yalnızca kendisini aldatıcı bir bütüne yansıtıp. bura­da nesnelleştirmeye çalışan değişken ve akışkan bir matriks olması nedeniyle, başa­rısızlıkla sonuçlanacağı inancındadır. Dilin sözdizimsel bir yapıya sahip birinci boyutu bu aldanmanın kaynağı ve failidir. Zira dilin bu birinci boyutunda bulunan düzen söz ko­nusu nesnelleştirmeye hem izin verir ve hem de onu yönlendirir.

Lacan’a göre, bizim gerçeklik olarak gör­düğümüz ve nitelendirdiğimiz şey dil tarafın­dan inşa edilip yansıtılır ve dilsel değişimlerle birlikte değişikliğe uğrar. Gerçekliğe dil tarafından yapı kazandırılır. Kullandığımız dil tarafından bize verilenin gerisindeki nihai bir gerçekliği betimleyecek bir üstdil bulun­mamaktadır. 0, şu halde sembolik olanla (burada, dil) onun sembolleştirdiği şey ara­sındaki geleneksel düzeni tersine çevirir: İkincisi birincisini değil, fakat birincisi ikin­cisini yaratmaktadır.

 


 

 

Bu haber toplam 2130 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.