İlkbahar ve depresyon

İlkbahar ve depresyon
Mevsim geçişlerinde ve özellikle ilkbaharda depresyon artıyor... bunun nedeni baharın etrafımızdaki dünyaya, ağaçlara, çiçeklere, havaya, suya gelmesi ama ruhumuza bir türlü gelememesi

Mevsim geçişlerinde ve özellikle ilkbaharda depresyon artıyor. Bence bunun nedeni baharın etrafımızdaki dünyaya, ağaçlara, çiçeklere, havaya, suya gelmesi ama ruhumuza bir türlü gelememesi... Nasıl gelsin? Cıvıl cıvıl kuş sesleri duyduğunuz, güneşli, pırıl pırıl bir bahar gününde patronunuza 'Bahar gelmiş, şöyle biraz kırlarda dolaşıp çiçekleri koklayacağım, sonra da bir süre çimenlerin üstünde sırtüstü yatıp uyumayı düşünüyorum...' deseniz ne cevap verir?

Depresyonun en hızlı büyüyen hastalık gruplarından birisi olduğunu biliyor musunuz?

Şu anda en sık görülen dördüncü önemli hastalık ve Dünya Sağlık Örgütü'ne göre 2020 yılında kalp hastalıklarının ardından dünyanın ikinci önemli sağlık sorunu olacak...

Bence ruh hastalıklarındaki bu artışın nedeni son birkaç yüzyılda yaşam şeklimizde meydana gelen değişiklik. Bilim adamları, üç milyon yılda bize iletilen genetik mutasyon ve kodların etkisindeki ruhsal yapımızın, son beş yüzyılda hayat şartlarımızda meydana gelen olağanüstü değişikliği kaldıramadığını düşünüyor.

Atalarımız, daha birkaç yüz yıl öncesine kadar gece hava kararınca yatıp günün ilk ışıkları ile uyanıyordu. Başlarında öten bir çalar saat, sinir eden telefon görüşmeleri, işe geç gittiği için fırça atacak bir müdür, kapıda geç kalırsa çocuğunu almamakla tehdit eden bir servis şoförü yoktu. Sabah kalkıp kendi pişirdiği ekmeğini bahçesinden kopardığı domatese ve tavuğunun yumurtasına katık ediyor, ahırındaki ineğin sütünü içiyordu. Sonra da doğru tarlaya... Açık hava bol gıda... Kuş seslerini dinleyerek, güneşlenerek çalışmak ne ki... Bizim gün yüzü görmeyen, kapalı ve havasız spor salonlarında bir de üstüne üstlük para vererek yaptığımız kondisyon çalışmalarının ıstırabını düşününce... Sonra ağacın altındaki serinlikte güzel bir öğlen uykusu... Güneş batmaya yakın türkü söyleyerek evin yolunu tutarsın.. Al sana ikinci bir spor imkanı daha, üstelik 'yıllık aidat' derdi de yok... Eve gelince yemek yersin Allah ne verdiyse... Margarin, kolesterol, kola, hormon, katkı maddesi derdi yok... Topraktan sök ye... Hayvanı kes ye... Sonra cup, erkenden yatağa... Stres olmayınca yatakta dön sağa, dön sola da yok; sabaha kadar karakucak güreşi...

Günümüz insanı ise devamlı bir yarış ve gerginlik içinde. Öyle bir koşuşturma var ki tuvalete gitmeye bile vakti yok. Kabızlık sorunu çeken hastaların çoğunun modern yaşama uymaya çalışan aceleci insanlar olduğunu biliyor musunuz? Tuvalette geçirdikleri vakitleri bile kayıp olarak düşünüp bir an önce işe koyulmak isteyen insanlar zamanla kabız oluyorlar... Yeterince çalışmaz ve yaratıcı olamaz ise geri kalacağının bilincinde olan zavallı kabız-modern insan hep düşünmek ve koştuğu yarışta geri kalmamanın çarelerini araştırmak zorunda.

Bu kadar lafı niye söyledik? Diyorum ki, madem ki modern çağın yaşam tarzı bizi strese ve depresyona sokuyor, o halde biz de hiç olmazsa fırsat buldukça beş yüz yıl öncenin yaşam şartlarına dönmeye çalışarak kendimizi depresyona girmekten koruyabiliriz. Acaba bu çağda 500 yıl öncesindeki atalarımız gibi nasıl yaşarız?

Hazır bahar gelmişken işte önerilerim;

1- Her gün yürümeye çalışın. Haftada bir gün uzun bir yürüyüş yapın.. Mesela işten eve dönerken kendinizi babanızın tarlasından evinize dönüyormuş gibi düşünün.. Acele etmeden, salına salına yürüyün....

2- Ara sıra kendi ekmeğinizi yapın... Esmer unla... Tadını ve kokusunu hissetmeye çalışın...

3- Daima erken yatıp erken kalkmaya çalışın. Binlerce yıldır atalarınızın yaptığı gibi... Yapamıyorsanız en azından haftada bir kez, gece hava kararır kararmaz yatıp sabah günün ilk ışıkları ile de kalkın.

4- Bahar yağmurundan kaçmayın... Yağmurun saçlarınızı ıslatıp, yüzünüze akmasına ve sizi yıkamasına izin verin. Sırılsıklam olun...

5- Bu hafta sonu pazardan domates ve biber fideleri ile büyük bir saksı alın. Balkonda güneş gören bir yere yerleştirip fideleri ekin... Domates yapraklarının kokusunu hatırlayın.... Her gün çocuklarınızla birlikte onların büyümesini, yeni çıkan yaprakları, minik domatesleri izleyin...

6- Minicik bir bahçeniz varsa küçük bir kümes yapıp tavuk yetiştirin....Tavuk kuluçkaya yatsın... Civcivler çıksın... Dikkat edin kedi kapmasın...

7- Evinizde bir başka canlıya, köpeğe, kediye veya hiç yoksa bir kanarya veya muhabbet kuşuna yer açın, onlar bize binlerce yıldır arkadaşlık ediyorlar...

8- Bu bahar evinize bir mangal alın ve ateş yakın... Ateşte et pişirin, peynir, domates pişirin... Pişen etin ve sebzelerin kokusunu ve tadını hissedin. Kanseri falan boş verin, binlerce yıl insanlar eti böyle yedi...

9- Hafta sonu güneşi görünce hemen üstünüzü çıkarıp bir yere uzanın... Güneşin iliklerinize işlemesine izin verin, gevşemeye ve rahatlamaya çalışın

Çağımızda, beş yüz yıl önceki gibi yaşamak için başka neler yapabiliriz? 'Pratik, keyifli ve yararlı' olmak kaydıyla başka önerileriniz varsa lütfen bana yazın...

 


 

*Dr. Murat Kınıkoğlu 17 Mayıs 2005 tarihli Akşam Gazetesinden Alıntıdır.

Bu haber toplam 11671 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.