İkna odası mağdurlarından, Nur Serter hakkında suç duyurusu
İstanbul Üniversitesi rektör yardımcısı olduğu dönemde başörtülü öğrencilere yönelik ikna odaları kuran Fatma Nur Serter, bu görüşmeleri kayda aldığını itiraf etti.
Serter'in bir röportajda dile getirdiği bu itiraf, delil olmadığı için dava açamayan öğrencileri harekete geçirdi. İlk dava 1998'de Beyazıt kampüsünde ikna odasına giren tarih bölümü 3. sınıf öğrencisi Hanife Gökdemir'den geldi. Kadıköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne 'tespit' davası açan Gökdemir, Serter'in elindeki delillere, karartma tehlikesine karşı el konulmasını istedi. Dün de Sultanahmet Adliye-si'ne giderek suç duyurusunda bulundu.
Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik bölümü öğrencisi Nevin Öner de önümüzdeki hafta başında yargıya başvuracağını açıkladı.
1998-1999 öğretim yılında İstanbul Üniversitesi'nde uygulanan ve başörtülü öğrencilerin başlarını açarak derslere girmelerine ve birçoğunun da okulu bırakmasına sebep olan 'ikna odaları' uygulaması sık sık tartışıldı. İkna odaları fiilen bilinse de resmiyette bunu ispat olanağı bulunmuyordu. Ancak 3 Kasım tarihinde Star gazetesine röportaj veren Fatma Nur Serter, uygulamanın nasıl gerçekleştiğini tüm ayrıntılarıyla anlattı. "Hukuk karşısında kendimi korumak için görüşmeleri kameraya aldım. Şimdi aradan 12 yıl geçti, zamanaşımı süresi dolduğu için imha edeceğim." şeklindeki sözleri, hem bilinmeyen bir gerçeği gün ışığına çıkardı hem de delil arayışındaki öğrenciler için bir çıkış kapısı oldu.
Nur Serter'in açıklamalarından yola çıkan Hanife Gökdemir, avukatı Cihat Gökdemir aracılığıyla Kadıköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkemeden, manevi tazminat davası ve ceza davasında delil olarak kullanılmak üzere ikna odası CD'lerinin muhafaza altına alınmasını istedi. Dava dilekçesinde, "Dava konusu yapılan olaylar ve ikna odalarında alınan görüntülerin yasal olarak İstanbul Üniversitesi'nin arşivinde bulunması gerekiyordu." denilirken bir örneğinin kendilerine de iletilmesini talep etti.
Avukat Yasin Şamlı ise şu değerlendirmede bulundu: "Haber verilmeden görüntü alınması, eski ve yeni Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre suçtur. Burada izin alınsa dahi gene suçtur. Çünkü bu izin hukuken geçerli olmayan bir iradeye dayanıyor. Hukukta bir iradenin geçerli olabilmesi için onun hata, hile ve ikrahla ifsada uğratılmaması gerekiyor. İradenin özgür olması ve kararın özgür ortamda verilmesi gerekiyor. Orada da bir korkutma var. Nur Serter'in itirafları üzerine hem tazminat hem de ceza davası açılabilir."
Bu odalar 10 yılımı çaldı
İstanbul Üniversitesi'nde başörtüsü yasağının başladığı yıl olan 1998'de Tarih bölümü üçüncü sınıfa kaydını yaptıran Hanife Gökdemir, diğer arkadaşları gibi ikna odalarından geçmiş. 10 yıl sonra dava açmasını, "O dönem ikna odasına girdiğimde dava açmayı düşündüm. Elimde bir delil yoktu ve nasıl ispat edeceğimi bilmiyordum. Kamera kayıtlarını Nur Serter'in verdiği röportajda öğrendim. Artık dava açabilecek bir delil var." sözleriyle anlatıyor. 2001 yılında okulundan mezun olan ve çalışma hayatına atılan Gökdemir, başörtülü olduğu için kendi alanında hiç çalışamamış. Kendisine ikna odasında 'psikolojik işkence' yapıldığını söylüyor. "Bunların hepsinden şikâyetçiyim. İkna odaları benim 10 yılıma mal oldu." diyor.
Edebiyat Fakültesi Arşivcilik bölümünden Nevin Öner de kayıt yaptıramadığından 4. sınıfta okulu bırakmak zorunda kalanlardan. "Belki benim görüntüm yok ama ikna odalarının tek delilleri o kamera kayıtları. Onlar da yok olursa o döneme ait deliller yok olacak. İkna odası kavramı unutulup gidecek." diyen Öner, deliller ortadan kalkmasın diye suç duyurusunda bulunacağını belirtiyor. Avukatı Necip Kibar ise ikna odalarıyla ilgili pek çok suç unsuru olduğunu belirterek, hafta başında mahkemeye başvuracaklarını söylüyor. Mazlumder İstanbul Şubesi de ikna odaları ile ilgili şikâyette bulunacak öğrenciler için bir dava dilekçesi hazırlayarak internet sitesine koydu.
Zaman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.